Işin gerçeği traduction Russe
306 traduction parallèle
Fransız. işin gerçeği, senden hoşlandım.
Настоящее французское. Как и ты.
Ama Charles Wheeler ile ortaklarını etik, ahlaki ve insani açılardan niye yargılarsanız yargılayın, işin gerçeği AIDS'li olduğunu için Andrew Beckett'i kovduklarında yasayı çiğnediler.
Ho нeзaвиcимo oт тoгo, кaкyю мopaльнyю oцeнкy вы этoмy дaдитe, фaкт yвoльнeния Бeккeтa пo пpичинe нaличия y нeгo CПИДa oзнaчaeт нapyшeниe зaкoнa.
O halde işin gerçeği ne?
И что чем он занимается?
Sonra da söylemek istemedim çünkü işin gerçeği, size aşık oldum.
я не хотела огорчать вас. "потом € не хотела говорить потому... " то влюбилась в вас.
Ve işin gerçeği sizi arıyordum.
И, честно говоря... я искала вас.
Yorgun değilim, ölmüyorum işin gerçeği, harika bir kadın için de fazla yaşlıyım yani burada olsam da olur.
Я не устал, я не умираю и, по правде, я слишком стар для красивых девушек, поэтому я могу быть здесь.
Sonra işin gerçeği ondan hoşlanmaya başladım.
Затем, честно говоря, мне она понравилась.
- Ve işin gerçeği ; kısmen erkek gibi görünüyorsunuz değil mi? - Efendim?
- И, говоря откровенно, вы выглядите как мужчина, не правда ли?
Ama işin gerçeği bundan çok daha farklıdır.
Но быть принцессой означает намного больше.
- Ve, işin gerçeği eşiniz gerçekte, çocuk sahibi olmak için evleniyordu. Gerçek değil mi?
- И вы знали что он, фактически, для того и женился, чтобы фактически завести детей?
Ve sonra işin gerçeği, Woodkrutch gibi tuhaf isimli özel bir dedektif tarafından ortaya çıktı
А потом реальность взяла своё в лице частного сыщика со странной фамилией Вудкрутч,..
- Ama işin gerçeği bazı şeyleri geliştirmek küçük başarılarla oluyor.
Но настоящая работа - небольшие достижения каждый день.
Şey, elindekileri alırdım, ama işin gerçeği ellerine dokunmak istemiyorum.
Что ж, я заберу их у тебя из рук, но руки твои трогать как-то не хочется.
Bak, burada kimse kimseyi yakmak istemiyor, ama işin gerçeği olayın ciddiyeti çok büyük.
Послушай, никто никого не обвиняет, но, дело в том, что... тут надо учитывать расовую составляющую.
Bir tanıdığım randevu için bir hafta beklememi öğüt vermişti ama, işin gerçeği, yarın uluslararası bir konferans için Calcutta'ya gitmeliyim bu yüzden bu gece buluşmak istedim.
Почему Вы мне это говорите, Саваки-сан? Извините. Я опять Вас обидел.
İşin gerçeği, benim tek başıma bırakılmam doğru değil.
По правде говоря, я не должен оставаться в одиночестве.
İşin gerçeği Keyes, o anda ne balıkları ne kaskoyu, ne de bay Dietrichson ve kızı Lola'yı düşünüyordum.
Но признаюсь, меня в тот момент не интересовали ни рыбки,.. ... ни страховки, ни мистер Дитрихсон, ни его дочь.
İşin gerçeği, çoktan bedelini ödemeye başladı bile.
Между прочим, он уже расплачивается.
İşin gerçeği bu. - Sahi, şarkıcı değil miydiniz?
Иначе, вы бы не были певцом.
Eğer Delores Purdy işin içine girmeseydi, gerçeği asla bulamazdım.
Если бы Долорес Пёрти не пришла сегодня, я бы никогда не увидел правды.
Kusura bakma, Dago, ama bu adam yaşıyor, öbürü ise öldü. İşin gerçeği bu.
Прости, Даго, но тот парень умер, а этот еще жив.
İşin gerçeği bu.
Это - правда.
İşin gerçeği, onun iktidarsız olduğuydu.
Правда в том, что он был импотентом.
İşin gerçeği siz bunu anlayamayacak kadar kalın kafalı ve aptalsınız.
Дело в том, что вы слишком тупы, чтобы это понять, это ваша черта.
İşin gerçeği, kıza ilk vuruşu senin yapmanı istedim tamamen yıpranmadan önce yani, çünkü bu kız muhteşem, adamım.
Вообще-то я просто хотел дать тебе опробовать ее первым, прежде чем она станет подстилкой, потому что она красавица, старик.
İşin gerçeği buradaki hiç kimse seni sevmiyor.
Даже деревья, если б могли, не стали б расти здесь.
İşin gerçeği şu, teşkilatta bir dostum var.
- Дело в том, что у меня есть друг в управлении.
- Sana gerçeği söyleyeyim mi, yani işin aslını?
Самую настоящую правду? Дело в том, что я ваш поклонник.
- Gerçeği, işin aslını.
Ты сомнительный свидетель.
İşin gerçeği, onu Samuel'den savaştan önce çalmıştı.
Он украл ее у Сэмуэля еще до войны!
İşin gerçeği, beni azıcık tanımış olsan bunu sormazdın.
Уже сам твой вопрос показывает, как плохо ты меня знаешь
İşin gerçeği ne?
Это правда?
Ve onun cenazesinde açılış konuşmacısı olduğum gerçeği, bende çelişik duygular uyandırdı. Ve dul eşi de işin içinde sadece seks mi olduğunu, yoksa evliliklerindeki sevginin tükenmiş mi olduğunu öğrenmek istedi.
Я должна быть произносить речь на его похоронах а его вдова хотела узнать, был ли это просто секс... или настоящая любовь.
İşin gerçeği bazı insanların sizin hakkınızda şikayetleri var.
Дело в том, что у некоторый людей есть на вас жалобы.
Mahkemelerin gerçeği arama yeri olmadığını bilecek kadar bu işin içindesin.
У вас достаточно опыта, чтобы сознавать, что зал суда - не то место, где ищут правду.
İşin gerçeği cinayetle suçlanmak da umurumda değil özellikle de bana yaptıklarından sonra.
Видите ли, дело в том мне плевать, будут ли меня судить за ваше убийство после всего того, что вы со мной сделали.
Sharon, bu soru bana çok sık sorulur. İşin gerçeği, bu durumda birçok hoş olasılık söz konusu.
Ох, Шэрон, меня часто об этом спрашивают и горькая правда в том, что это чревато массой приятных открытий.
İşin gerçeği, o, tüm hayatı boyunca reddedildi.
Правда в том, что она была отвергнутой всю ее жизнь.
İşin gerçeği o bir insan değil, değil mi?
Фактически он вообще не человек, разве нет?
İşin gerçeği, düşünüyordum da...
На самом деле я думал,
İşin gerçeği, yapabileceğim hiçbir şey yok.
Но факты таковы, что я здесь ничего не могу поделать.
İşin gerçeği, Harry Duncan'la senin dün buraya gelmeden önce... Bishop'ın durumunu bildiğini ortaya çıkardık.
Не подлежит сомнению то, что Гарри Дункан ввел тебя в курс дела о Бишопе еще до того, как ты появился здесь вчера.
İşin gerçeği o tanıdığım en iyi erkek sen de en iyi kadınsın. Yani güzel bir eşleşme olur.
так что это было бы прекрасно.
İşin gerçeği, kalbin atmıyor. Bence sen ölüsün.
У тебя нет пульса, ты уже труп.
İşin gerçeği, bu sefer ısıyı zor hissettim.
А если честно, на этот раз я еле почувствовал жар.
İşin gerçeği Michael babası tutuklandığından beri onunla hiç konuşmamıştı, ve o da istifasını resmen kendi sunmak istedi.
Майкл действительно не общался с отцом со дня ареста. Он решил проявить учтивость и лично сообщить отцу об уходе.
Ama işin gerçeği eşim... de bir alkolik değil.
тоже не алкоголичка.
İşin gerçeği son yıllarda hiç hissetmediğim kadar zinde hissediyorum kendimi.
Правда в том... что всё это заставляет меня чувствовать себя более живым, чем я был все эти годы.
İşin gerçeği sen telefon trafiğine başlarsan sızıntı olduğunu düşünecekler.
Важно то, что если вы начнете обзванивать всех прямо сейчас... они очень разозлятся, решив, что произошла утечка.
İşin gerçeği, Stringer, senin adamın bu yeni düzene mutabık kalmalı.
Дело в том, Стрингер, что твоему шефу следует смириться... с новым образом мышления.
Ama işin gerçeği o küçük İsveçli sekreteriyle kaçtı.
А она...