Zamanlı traduction Russe
1,072 traduction parallèle
Bluth'un oğlu, Gob, yarı zamanlı bir sihirbaz, babasını bu Aztek Tabutunda sakladı.
Сын Джорджа Блута, Гоб, по увлечению - фокусник, спрятал своего отца здесь, в "Гробнице ацтеков".
Ayrıca Devon Dönemi'nde tam zamanlı denge hakkındaki makalen de harikaydı.
А твоя статья о неустойчивом равновесии в Девонском периоде просто бесподобна.
Hem tam zamanlı çalışıp hem de okula gidemem.
И я не могу и учиться, и работать полный день.
Tam zamanlı çalışan ve dadı kullanan hetero annelerden ne farkımız var?
Но мы могли бы нанять няню. Нет-нет, меня вырастили няньки, если вдруг ты забыла.
Eğer gerçek zamanlı olarak insan DNA'sını değiştirebilen bir makineden bahsediyorsa...
Если он говорит о машине, которая может непосредственно изменить человеческую ДНК в режиме реального времени...
Meslek tanıtım seminerinde, tam zamanlı iş bakacağım.
Знаешь, я поищу на ярмарке что-нибудь на полный день.
Bize tam zamanlı bir muhasebeci lazım.
- Нам понадобится штатный бухгалтер.
Tamamdır. NASA ve AsiaSatCom'a gerçek zamanlı olarak bağlıyız.
Мы подсоединились в реальном времени к НАСА и Эйшаком.
İkinizin de eş zamanlı olarak içimde olmanızı istiyorum.
Я хочу, чтобы вы оба вошли в меня одновременно.
Babasıyla yaşıyor ve yarı-zamanlı sekreter olarak çalışıyor.
Живёт в доме отца и работает секретаршей.
- Eş zamanlı yapabiliriz. - Bu adam kim?
- Хорошая синхронизация.
Eş zamanlı olarak yedi farklı kıtaya giden alkolsüz içecek reklâmı.
Реклама безалкогольных напитков,.. ... которая одновременно транслируется на семь континентов.
Sadece yarı zamanlı bir iş.
Так, пустая трата времени.
Konuşma yardımına ihtiyacım olmaz, ... eğer benimle yaşayan tam zamanlı bir tercümanım olursa. Affedersin, kim?
"Я не нуждаюсь в логопедической помощи, потому что при мне будет постоянный, живущий со мной переводчик."
Sanırım tam zamanlı bir dadı tutmalıyız.
Думаю, мы должны нанять няню на полный день
Yarı zamanlı olarak ama her şey yolunda.
Не полный день, но всё хорошо.
Tam zamanlı lise programları var, ve eğer kabul edilirsem, bu yaz başlıyorum.
У них есть специальная учебная программа для старшеклассников, и если меня примут, моя учеба начнется уже летом.
Sonda gezegende yakın zamanlı bir Goa'uld hareketliliğine dair bir şey göstermedi.
Зонд не показал никаких признаков присутствия Гоаулдов на этой планете.
Güçlü içkinin ve zayıf iradelerin zamanlı kombinasyonuyla.
С помощью испытанной временем комбинации сильного напитка и слабых умов.
Radyo istasyonunda tam zamanlı DJ olacağım.
Я собираюсь устроиться ди-джеем на радио.
Donna radyoda tam zamanlı çalışacak ve.. Kendini tekrar feminizme adayacak.
Донна собирается работать ди-джеем на радио и посвятить себя феминизму.
İhtimalsizlik Motoru, sonsuz ihtimalsizliğe eriştiğinde olasılıklar dahilindeki tüm evrenlerin olasılıklar dahilindeki tüm noktalarından eş zamanlı olarak geçer.
ѕоскольку статус неверо € тности доходит до бесконечной неверо € тности он проходит через каждую возможную точку в каждой возможной вселенной почти одновременно.
- Yürümeyen bir kaç yarı zamanlı iş.
Сменил несколько подработок. Нигде не прижился.
Bir kadın, tam zamanlı iş gibidir. Mesleğini iyi seçmen gerekir.
Женщина - это всё равно что работа на полную ставку.
Bizi bu yarı zamanlı mezarlıkla bıraktılar.
Оставьте нас в покое с этими пол-акрами земли.
- Ben tam zamanlı çalışıyorum.
- А ты? - Я работаю полный день.
Altı ayda 300 saatlik kamu hizmeti. Bu zaten tam zamanlı bir iş. Bu da iş seçeneklerimi daraltıyor.
300 часов общественных работ за 6 месяцев... это постоянная работа сама по себе, что вроде как ограничивает мои возможности, такие как, работа.
Onu buraya gönderen dev şeker konsorsiyumunda tam zamanlı çalışmak için bizi bırakmadıysa tabii.
В тот гигантский сахарный консорциум, что прислал ее сюда. Что это?
Şimdi tek yapman gereken kesik kısmı çekuma doğru inverte etmek ve eş zamanlı olarak sürekli sutürleri çekmek. Dikkat et, koparma.
Теперь, всё, что тебе нужно сделать – вывернуть остаток в слепую кишку и одновременно наложить кисетные швы, но будь осторожен, чтобы не порвать их.
- Biliyorum. - Tam zamanlı barmenliğe başlamam gerekecek. Sana söyledim.
Я тебе говорила!
Büyük birşekilde. Ama umarım - di'li geçmiş zamanlı konuşmuyorsundur.
Однако не хотелось бы, чтобы вы говорили об этом в прошедшем времени.
- Okul sonrası için bir yarı-zamanlı iş buldun mu?
Ты нашла работу после школы?
Pittsburgh'un bir numaralı reklam ajansında tam zamanlı kariyere ne dersin?
Как насчёт полноценной карьеры в лучшем рекламном агентстве Питтсбурга?
Yarım zamanlı çalışan bir koçun 18 yaşında bir liseliyle çıkmasının kötülüğü hakkında nasihât vermek istediğinden.
Причина - вы собираетесь прочесть лекцию безработному тренеру, назначающему свидание 18-летней школьнице.
asıl sorun Wraith makinasına gerçek zamanlı olarak arayüz oluşturmak.
Почему? Ловушка соединяется с механизмом Рейфов в реальном времени.
Onu gerçek zamanlı şekilde takip edebilir misin?
Вы можете отслеживать его в реальном времени?
Torbacılık, tam zamanlı iştir.
Торговать - - тут нужен полный рабочий день.
Bu yüzden Vatikan, Avrupa'nın her tarafında eş zamanlı olarak açılan gizli emirler yayımladı.
И тогда Ватикан издает указ, который становится известен всей Европе.
Öte yandan, endişe, tam zamanlı bir iştir.
С другой стороны, беспокойство становилось твоей постоянной работой.
Normal zamanlı, molto adagio, sotto voce.
Четырехчастный размер... Мольто адажио...
Yarı zamanlı bir iş buldum.
Я уже нашла работу неполной занятости, с завтрашнего дня начну рабтать по 3 дня в неделю.
Bak, aslında... Tam zamanlı dönmeni isteyecektim.
Я хотел попросить вас вернуться к нам насовсем.
Jefferson Medical College'da tam zamanlı öğretim görevlisiyim.
Я преподаю в Джефферсонском Медицинском Колледже.
Yoksa tam zamanlı...
Или вы на полной ставке в...
Gazı salmayı eş zamanlı duruma getirecek bir sistem yaratmalıyız.
Нам остается только создать систему синхронного распыления.
Ağabeyine bakmak ikimiz için de tam zamanlı bir iş. - Bunu biliyorsun.
Следить за твоим братом - чем не работа для нас обоих.
Kısa zamanlı hafıza kaybı, beyin sarsıntısının sonucu oluştu.
Кратковременная потеря памяти была результатом сотрясения.
Zamanlı bir kontrol.
Это кнопка мертвеца.
Bu sefer tam zamanlı bir anne olmak istiyor.
В этот раз она хочет быть мамочкой круглые сутки.
Evet, ama sorunu gösteren sinirsel hareketlilikle, eş zamanlı oluyorlardı her zaman.
Да, но они всегда вызывали соответствующую активность нервной системы, что и показывало проблему.
Tüm bunları yarı-zamanlı çalışarak yapmanın imkanı yok.
Верховный суд штата принял нашу апелляцию по делу "Арлен против Арлена".
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamanın var mı 17
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamanın var mı 17
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanımız azalıyor 34
zamanı gelince 71
zamanım olmadı 22
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanımız azalıyor 34
zamanı gelince 71
zamanım olmadı 22
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236