Zamansız traduction Russe
232 traduction parallèle
Bu engin ve zamansız mekandan
Бесконечное пространство. 144 ) } Тайпсетинг :
Böyle kötü bir günah işlememizin nedeni zamansız bir merak değil... "
"Не любопытства ради совершаем мы столь тяжкий грех..."
Üvey annenin gerçek yüzü, bu iyi adamın zamansız ölümünden sonra ortaya çıkmış.
Но после безвременной кончины этого достойного человека... мачеха во всей красе обнаружила свою истинную природу :
Zamansız ölümünün ardından ağıt yakayım. Lancaster sülalesinden soluk bir kül yığını şimdi.
Ещё хочу над доблестным Ланкастром, над гибелью безвременной рыдать.
Sevgili Lady Anne, cesur prensinizin zamansız ölümünden diğerleri de en az cellat kadar sorumlu değil mi?
Не правда ли, причина ранней смерти супруга вашего хулы достойна, как и палач?
Çok mu zamansız oldu dersiniz, Binbaşı?
Считаете, господин майор, что они неуместны?
Bay Kaplan'ın zamansız vuruluşu gazetelere de geçti.
Несвоевременная гибель мистера Кэплена приобрела авторитет печатного слова.
Ergenlik döneminde geçirdiğin çocuksu davranışlar, halisünasyonlar ve duygusal çürümeler tarafından karakterize edilmiş bir çeşit zamansız bunamaya yakalanmışsın.
Вы страдаете от формы дементия праэкокс... случая в возрасте полового созревания... характеризуемого детским поведением... галлюцинациями... и эмоциональным расстройством.
Sevgili komiserim bu zamansız ziyaretinizi neye borçluyum?
О, наш майор! Какому неприятному событию я обязан вашему визиту?
Uyarı, zamansız.
Предупреждение, но несвоевременно.
zamansız ölüm gibi alçakça bir cezayla durdurup bağrıma gömülü yüreğimi.
Безвременно укоротит мне жизнь
Zehirden olmuş zamansız ölümü.
Он, значит, отравился?
Harika bir güzellikle dolu olarak uzay-zaman sürekliliğinde mekânsız ve zamansız olarak asil bir yolculuğa çıkmış gibiyim.
Бурлящий поток пространственно - временного континуума. Удержать его - не хватит ни пространства, ни времени... и это так восхитительно.
Bu hayattan zamansız ayrılışım yüzünden beni affedin.
Простите мне несвоевременный уход из этой жизни.
Joe ve Mary Ann'in aramızdan zamansız ayrılışlarıyla... Bu aciz çocuğa cesaret ver, güç ver ve yol göster.
Мы молим тебя, о милостивый Господь защити Джилл, дочь их которую безвременный уход Джо и Мэрри Энн оставил одну на этом свете, беспомощное дитя.
Zamansız gelişim için beni bağışla Lordum ve ustam.
Прошу простить меня за мое вторжение, Повелитель.
Müze çalışanları adına karınızın zamansız vefatından dolayı duyduğum en derin ve samimi taziyelerimi sunmama izin verin.
Позвольте мне, выразить вам... от лица всех оставшихся в живых сотрудников музея, самые глубокие и искренние соболезнования по случаю безвременной кончины вашей супруги
Lütfen babanızın zamansız vefatından dolayı duyduğum en derin ve en samimi taziyelerimi sunmama izin verin.
Позвольте мне выразить самую глубокие
Monsieur Gascoigne'un zamansız kaybına çok üzülmüş gibi de durmuyordu.
Вам не показалось, что она не очень-то огорчена кончиной месье Гасконя?
Çok zamansız öldü, evlat. Beni vasiyetine ekleyemedi.
Так и не успела передумать насчёт того, чтобы включить меня в завещание.
Bence Josh, korkup, zamansız dönüş yapmaya çalıştı ve Subay Adayı Hajar'a çarptı.
Я думаю, Джош испугался и попытался выйти из разворота раньше, чем было нужно, в результате чего и столкнулся с кадетом Хажа.
Zamansız bir ölüm, bir kaza.
Безвременная смерть, несчастный случай.
Bayan Krabappel, Stinky ve Wrinkles`in zamansız ölümü hepimizi derinden sarstı ama hayat devam ediyor.
Мы все расстроены смертью Вонючки и Морщинки. Но жизнь продолжается.
Vahşi ölümler çok kötü oluyor. Tanrı biliyor ya her ölüm zamansız aslında.
Насильственная смерть, это такая расточительность.
Şimdi şöyle oldu doktor, teyzemin hastalığıyla ilgilenen aynı doktor zamansız bir felç yüzünden ve sağ elini kullanamıyor o yüzden ölüm sertifikasını alamadım.
Видите ли, тут такая штука врач, тот врач, который присутствовал при последнем вздохе моей тёти неожиданный инсульт у него отнялась правая рука, так что очевидно, что я не мог достать свидетельство о смерти.
Birkaç zamansız ölüm duymuştum şey gibi görünen...
Мне доводилось слышать о нескольких преждевременных смертях...
Bu aptalca ve zamansız kararın ilham kaynağı sensin ve bu beni büyük ihtimalle okul ve ailemden soyutlayacak.
Да, именно ты вдохновил меня на этот судьбоносный шаг,.. ... из-за которого меня исключат и из школы, и из дома. Ты спрашиваешь, кого я выбираю.
Korkarım biraz sinirlerin gerildi ve bunu zamansız düşürürsün gibi geliyor.
Самое главное - без истерики умирать ещё слишком рано.
Zamansız ölümün bize bir kâr veya avantaj sağlamazdı.
Я бы не получил выгоды от того, что оставил вас умирать неприятной смертью.
Bay Gill'in zamansız ölümünden bu.
Для Г. Гилл'с унтимели упадок,
Lenny Weinrib'in durumuna gözatalım örneğin tıpkı bir Yunan Trajedyası gibi, ve tıpkı kader gibi zamansız.
Возьмем, к примеру, случай Ленни Вайнриба, рассказ настолько греческий и вечный, как и сама судьба.
Babasının zamansız ölümü üzerine, babam okula gitmesine yardım etti ve kilisede çalışmasını ümit etti.
отец его скончался рано и мой отец отправил Уикема учиться в Кембридж, в надежде, что он изберет духовную карьеру.
Biraz zamansız olacak ama size bir soru sorabilir miyim?
Наверное, не стоит этого делать, но могу я задать Вам один вопрос?
Zamansız. - Bu basıma gidecek.
Отправляйте в производство.
Zamansız ölmek gibi alçakça bir cezayla
Добра не жду.
Sen, boğazına kadar pisliğe batmışsın ve haddini aşıyorsun, zamansız ve şüphesiz bir sondan sadece bir kaç adım ötede olduğunu düşünüyorum.
Ты в глубокой яме с дерьмом. Представляю, как спустя несколько часов ты преждевременно и грязно умрешь.
Tam tersine iyi Binbaşımız zamansız ölümümü çok hoş karşılar ve üstelik olaya karışmak için hiçbir şey yapmazdı.
Напротив, добрый майор только бы приветствовала мою безвременную кончину и ни коим образом не попыталась бы вмешаться.
Zamansız avcılık yüzünden geç kaldım ayrıca çöp gibi görünüyordum.
Я опоздала из-за незапланированного истребления. Пришла вся помятая.
Progeria denilen çocukların zamansız yaşlanmasına neden olan, seyrek rastlanan bir genetik rahatsızlık.
Есть редкое генетическое расстройство, называемое прогерия, которое вызывает преждевременное старение детей.
Bu kaza çok zamansız oldu... Hammersly şu günlerde haberleşmede gizlilik ve güvenlik çalışmalarının... karşıtı bir çalışma üzerinde yoğunlaşmıştı...
Эта трагедия произошла в тот самый момент, когда конгрессмен работал над одним важным законопроектом, Дейл, выступая против безопасности телекоммуникаций.
Umarım davetim zamansız olmamıştır.
Надеюсь, я не побеспокоил вас своим приглашением?
Hepimizin bildiği gibi, kampüs, Naomi Preston'ın aramızdan zamansız ayrılmasıyla çalkalanıyor.
Ну, как все мы знаем, университет просто гудит из-за известия о безвременной кончине Наоми Престон.
- Zamansız beş kişi.
- Пятеро вне времени.
Çünkü zamansız, korkunç ölümümün endişeye mahal vermesini istemiyorum.
Потому что мне бы очень не хотелось, чтобы мое маленькое беспокойство об ужасной безвременной кончине подвергалось сомнению.
Lütfen, Niles, şakan çok zamansız.
Не надо, Найлс, ещё слишком рано для шуток.
Dirildikten sonra zamansız bir durumda ama seçtiğiniz geleceğe göre o anki zamanda yaşarsınız.
После возрождения вы продолжите существовать сохраненным, но так же получите подарок.
Evet, Öğrenci Fausto'nun zamansız dönüşü... hepimizi üzdü.
Да, мы глубоко скорбим... что Кадет Фаусто безвременно отбыл.
Yolumuz doğru ama varışımız zamansız.
Мы правильно идем, но мы появились не вовремя.
- Nasılsınız yüzbaşı? - Zamansızca çağırdığımız için üzgünüm.
- Здравствуйте, капитан.
Bizler zamansızız.
Мы вне времени.
Belki de bütün şu zamansız dürüstlük yüzündendir.
Может, из-за опрометчивой честности.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamanın var mı 17
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamanın var mı 17
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanımız azalıyor 34
zamanı gelince 71
zamanım olmadı 22
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanımız azalıyor 34
zamanı gelince 71
zamanım olmadı 22
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236