Zamanımız traduction Russe
11,090 traduction parallèle
Zamanımız azalıyor.
У нас время на исходе.
Bizim zamanımız geçti, ufaklık.
Это был наш день, пацан.
Lisa, lütfen. Zamanımız yok.
Лиза, прошу тебя, у нас нет времени.
Bunun için de zamanımız olacak. İş başına dönmemiz lazım.
Она никуда не убежит.
- Vedalaşma zamanımız geldi galiba.
Думаю, время прощаться.
Gloria'ya sosunu şişelemesinde yardım ediyorum ve zamanımız daralıyor.
Я помогаю Глории разлить её соус, и мы не укладываемся во время.
Zamanımız azalıyor o yüzden kadının sabıka dosyasını ve Lowry hakkında topladığımız tüm delilleri getirdik.
Время на исходе, поэтому мы привезли её дело и всё, что у нас есть на Лаури.
Sanırım zamanımızı, onu nasıl düzeltip nasıl iyileştireceğimizi düşünmeye..... harcayacağız.
Думаю, мы потратим время, чтобы понять, что с ним произошло и как его вылечить.
Zamanımız çok az.
У нас плотный график.
Fazla zamanımız ve kaynağımız olmadığı için, antikor serumunu verdiğimizde kan uyuşmazlığı yüzünden reaksiyon yaşanma riski var.
Возьми её. Без достаточного времени или ресурсов может возникнуть риск несовместимости посттрансфузионной реакции на сыворотку антител.
- Zamanımız yok!
- У нас нет времени!
Fazla zamanımız yok.
У нас не много времени.
- Washington tüm zamanımızı alıyor.
Вашингтон так сказывается.
Bunu teleprompter'a ekleyebilmek için yeterli zamanımız var mı?
Нам хватит времени отправить это на телесуфлер?
Watson ve ben sivil vatandaşız ve boş zamanımızda istediğimizi yapabiliriz.
Ватсон и я - частные лица, и можем делать в свободное время, что нам захочется.
- Cevabımızı aldık o zaman.
Значит, нет.
Beraber çalıştığımız onca zamanın ardından sanırım ilk kez kişisel bir soru soruyorsun.
За все время, что мы работаем вместе, думаю, Вы впервые задаете мне личный вопрос.
Biliyor musun, barda tanıştığımız zaman yaptığın işe uygun olduğuna anlamak için öz geçmişine bakma ihtiyacı duymadım.
Знаешь, когда я познакомилась с тобой в баре, мне не было нужды изучать твое резюме, чтобы узнать, подходишь ли ты мне.
Her zaman bir şansımız vardır.
- Выбор есть всегда.
O zaman yarın saldıracağımız kararlaştırıldı.
Тогда решено, мы атакуем завтра.
O zaman Frank-Viking ittifakımızın ilk çocuğuna içelim.
Так давайте выпьем за первого ребенка от нашего союза Франков и Викинга.
Çok fazla zamanımız yok artık.
Теперь времени почти нет.
O sarışım hava durumcu kız her zaman neşelendirir.
Ведущая прогноза погоды всегда поднимает мне настроение.
Birleşme konusunu ilk tartıştığımız zaman önümde sadece altı ay vardı.
Когда мы начали обсуждать слияние, мне оставалось жить полгода.
Araştırmanın temeli olarak kan örneklerinden yeteri kadar depoladığım zaman onu bir daha görmek zorunda kalmayacağız.
У меня достаточно его крови чтобы провести исследования, мы больше никогда его не увидим.
Her zaman arkamda durdun benim, sağ ol kızım ya ama iyiyim böyle.
- Я знаю, что ты меня не бросишь, и я это ценю. У меня все хорошо.
Bir gün Zoom, sizle kızım arasında bir seçim yaptıracak bana ne zaman olursa olsun gözümü kırpmayıp bir an olsun düşünmeden kızımı seçeceğim.
И однажды Зум заставит меня выбирать между тобой и моей дочерью, и каждый раз, без промедления, я выберу дочь.
Kanka kusura bakma da, eğer kız senin mükemmel yansımansa o zaman bu onu senin için on beş yıl yaşlı yapmaz mı?
Прости, чувак, но если она - твоё идеальное отражение, То она лет на пятнадцать старше, чем нужно.
İlk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun?
Помнишь нашу первую встречу?
Yeteri kadar konuşmadığımız zaman endişelenmeye başlıyorum bazen.
Знаешь, я беспокоюсь, когда мы мало разговариваем.
48 saati hastalıksız geçirdiğimiz zaman, hayatlarımız normale dönebilir.
Когда пройдет 48 часов без признаков заболевания, наши жизни смогут вернуться в норму.
- SİNYAL ARANIYOR... - - Baz istasyonu bulduğumuz zaman, yaptığımız konuşmaları kısa tutmamız lazım.
Как только обнаружим вышку, действовать нужно будет быстро.
Hatta daha çok ölen kızının zamanındaydım.
Скорее время твоей мёртвой дочери.
Dr. Cannerts gibi iyi adamlar acil durum olduğunu söylediği zaman, biraz izin yapacağım diye hayıflanamazsınız.
Когда хороший человек вроде доктора Каннертса говорит, что положение экстренное, ты не слоняешься без дела в любую свободную минуту.
Jake ve adamlarının dağıtım organizasyonunu iyi yapabilmeleri için, onlara zaman kazandırmamız lazım.
Надо все спустить, чтобы Джеку и его людям, хватило времени, чтобы все распределить и раздать продукты.
Burada sıkışıp kaldığımızı oğluma söylemek zorunda kalan, ve ne zaman eve döneceğimiz hakkında en ufak fikri olmayan ben. Bunları ne daha katlanılabilir hale getirirdi biliyor musun?
У меня, когда я должна говорить детям, что мы застряли тут, что я не имею ни малейшего понятия о том, когда они попадут домой, и ты знаешь, что может хоть немного это всё исправить?
O zaman korunmaya ihtiyacımız var.
Тогда нам нужна защита.
Neyle yüzleşirsek yüzleşelim, buradan çıktığımız zaman bu yine senin savaşın olacak.
Не важно, с чем мы столкнемся, когда мы отсюда выберемся, это все еще будут ваша битва.
Elindeki gücü aldığımız zaman olacak ama.
Ее отстранение — поможет.
O zaman herkesi test etmemiz ve uygun eşleşmeyi bulmamız lazım.
Хорошо, тогда мы протестируем всех и будем надеяться, что найдём совпадения
Dans pistine indiğimiz zaman, grup aile şarkımızı çalmaya başlıyor,
И как только мы ступаем на танцпол, группа начинает играть знакомую песню.
Bizim kanımızı aldı. Zamanı silmek için bir tören yapacağını kanı M.Ö 1700 yılına götüreceğini söyledi.
Сказал, что использует её для ритуала, чтобы стереть время, вернуться в 1700.
Her zaman yaptığımız gibi her zorluğa birlikte göğüs gerdiğimiz sürece.
Если мы будем встречать каждый вызов так же, как и всегда.
Ve planım başarısız olduysa, Eve dönemem, eğer durum buysa, tamam, o zaman...
А если мой план провалился, я не попал домой, в таком случае...
Sanırım bunu başka bir zaman yapmalıyız değil mi?
Думаю, мы должны сделать это в другой раз, да?
Çörek yaptığımız zamanı hatırlıyor musunuz?
— А помните, мы жарили пончики? — Да!
Ayrı kaldığımız bunca zaman bana söylemediğin tek şey "özür dilerim" sözüydü.
За всё время нашей разлуки ты так и не сказал мне, что извиняешься.
Bazen çıkardığımız zaman düzeliyorlar ama bazense annem gibi oluyorlar. Nasıl oluyor bilmiyorum.
Я не понимаю, как это работает.
O halde ne zaman duyuracağımızı konuşalım.
Давайте обсудим наше заявление.
o zaman aynı kişinin kiraladığı araçla, FBI eski ajanını kaçırdığının da farkında mısınız?
Тогда вам должно быть известно что машина, с помощью которой похитили бывшего агента ФБР вчера, была арендована на то же имя?
Kazandığımız zaman icabına bakarım.
Позабочусь об этом, когда мы наконец выиграем.
zamanımız azalıyor 34
zamanımız tükeniyor 18
zamanımız bol 17
zamanımız var 51
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zamanımız tükeniyor 18
zamanımız bol 17
zamanımız var 51
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanın var 16
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanın var 16