All wrong tradutor Turco
5,600 parallel translation
All Wrong.
Hepsi yanlış!
Okay? I'll call her so I can prove you all wrong.
Arayacağım ve hepinizi haksız çıkaracağım.
She's all wrong.
Kızda yanlış bir şey var.
I'm here to tell you you got it all wrong about Victor Baxter.
Victor Baxter'ı yanlış anladığınızı söylemeye geldim.
Karma, you've got this all wrong.
Karma, her şeyi yanlış anlamışsın.
Joe's all wrong about you.
Joe senin hakkında baştan sona hatalı.
This is all wrong. [Emma] You're right.
- Burada bir hata var.
I'm sorry, but I think you're looking at this all wrong.
Kusura bakma ama çok yanlış açıdan bakıyorsun.
You got it all wrong.
- Her şeyi yanlış biliyorsun.
I got it all wrong?
Her şeyi yanlış mı biliyorum?
I mean, you got it all wrong.
Yanlış anladınız.
You got this all wrong
Hayır! Tamamen yanlış anladınız.
You got us all wrong
- Bizi tamamen yanlış anlamışsın.
You've got it all wrong.
Tamamen yanlış anlamışsın.
Okay, I'm doing this all wrong.
Tamam, yanlış şekilde yapıyorum.
ONLY TO REALIZE SHE HAD IT ALL WRONG.
Ama bunu yanlış bir şekilde yapıyor.
You've got it all wrong.
Her şeyi yanlış anladın.
You got it all wrong!
Yanlış anlamışsın!
What a fatwa. The guys have it all wrong.
Hepiniz yanıldınız.
And even if they were all wrong, why would he wait until now to reach out to his daughter?
Hepsi yanıldı desek bile kızına ulaşmak için niye bu zamana kadar beklesin?
You got it all wrong. Go home.
Yanlış anladın, evine git.
[chuckles] You have got us all wrong.
Bizi yanlış anladın.
We got this all wrong.
Her şeyi yanlış anladık.
It's all wrong.
Tamamen yanlış.
All I can tell you is I have scanned Master Yoda three times and I find nothing wrong with him.
Size söyleyebilirim ki, Üstat Yoda'yı üç defa taradım ve bir soruna rastlamadım.
Baby Bird, you're wrong, all right?
Yavru kuş yanılıyorsun.
For all we know, we may have just missed an alien signal, looking in the wrong place at the wrong time.
Tüm bildiğimiz, bir dünyadışı sinyali yanlış zamanda, yanlış yere bakarak gözden kaçırmış olabileceğimiz.
How did this all go so wrong?
Nasıl oldu her şey yanlış gitti?
All right, you keep an eye on her, and if she is wrong, then you get to do the honors, okay?
Tamam o zaman, gözünü ondan ayırma eğer yanlış bir şey yaparsa üstüne düşeni yaparsın, tamam mı?
Yeah, well, first of all, there is nothing wrong with taking care of yourself.
Birincisi kendine bakmakta yanlış bir şey yok.
Somehow it's all gone wrong.
Nasıl olduysa bütün işlerim ters gitti.
I don't know at all what went wrong there.
Orada neyin yanlış gittiğini de hiç bilmiyorum.
I'm afraid this is all wrong.
Korkarım ki bu tamamen yanlış.
You know, Catherine, you gave me a chance to walk away from all this, to choose my humanity, to choose us... and I made the wrong decision.
Catherine, bütün bunlardan uzaklaşmam, insanlığımı seçmem, bizi seçmem için bana bir şans tanıdın. Ve ben yanlış yolu seçtim.
See, that's where you're wrong because he showed me that all of this happened for a reason.
Tam da orada yanılıyorsun işte çünkü guru bana her şeyin bir sebepten dolayı olduğunu gösterdi.
And I thought that somehow it might help me move on, but I realized that I was doing it for all the wrong reasons and...
Ve bunun bir şekilde hayatıma devam etmeme yardımı olur dedim. Ama bunu yanlış sebeplerden dolayı yaptığımı anladım ve birlikteliğimizi bitirdik.
It's wrong, all right?
Bu yanlış, tamam mı?
It felt wrong that you two are out here and I was in there all alone with Alex.
Siz buradayken benim Alex'le tek takilmam yanlis geldi.
But instead, they became Guinea pigs, all because they turned to the wrong person for answers.
Bunun yerine, birer kobay faresi haline gelip cevabı yanlış insanda aradılar.
What's wrong with you all a sudden?
Birdenbire ne oldu sana?
So, all we're really sure of is that the sketch he gave us is a load of fictitious crap meant to send us in the wrong direction.
Hepimiz şundan eminiz ki, hayalinden uydurduğu bir eşkâl vererek, bizi yanlış yola yönlendirmek istedi.
I know I did wrong but all I want to do is make up for it.
Yanlış yaptığımı biliyorum ve tek istediğim telafi etmek.
But with all due respect, you're not the only one on the wrong side of all of this.
Kusura bakma ama tüm bunlarda yanlış tarafta olan bir tek sen değilsin.
YOU KNOW HOW IN THE MOVIES, WHEN PEOPLE GET MAGIC POWERS, AND IT ALL ENDS UP GOING WRONG?
Filmlerde nasıldır bilirsin.İnsanların sihirli güçleri olur ve sonu kötü biter.
- I spent all those years at law school with those preppy dicks... and I never got to prove them wrong, Jess.
Hukuk okurken o havalı tiplerin yanında yıllarım geçti ama onları hiç haksız çıkaramadım Jess.
I have done nothing wrong, and I'm made to sit in rooms all day, and doors are shut upon me.
Ben yanlış bir şey yapmadım ve tüm gün odalarda oturtuldum ve kapılar yüzüme kapandı.
Yeah, you know you're, like, proud of all the wrong things, right?
Sürekli yanlış şeylerden gurur duyuyorsun.
Well, we all don't have the luxury of running away to Kentucky, every time something goes wrong.
Yani, hiçbirimizin Kentucky'den kaçma lüksü yok, her zaman bir şeyler ters gider.
Marrying for all the wrong reasons resulted in such misery, hmm.
Yanlış sebepler yüzünden evlenmek, bu kadar perişanlık doğurdu.
There's something wrong with all of our lives, honey.
Hepimizin hayatında sorunlu şeyler var tatlım.
And considering all the evidences it'll be wrong to say that only Sonica Prasad is behind Akshay's murder.
Ve tüm deliller düşündürüyor ki Akshay cinayetinin arkasında sadece Sonica Prasad var diyerek yalan söylüyorlar.
wrong 1364
wrong guy 28
wrong place 64
wrong number 137
wrong answer 165
wrong way 70
wrong room 34
wrong door 22
wrong one 16
wrong question 22
wrong guy 28
wrong place 64
wrong number 137
wrong answer 165
wrong way 70
wrong room 34
wrong door 22
wrong one 16
wrong question 22