English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ A ] / And look at him

And look at him tradutor Turco

831 parallel translation
And look at him go!
ªu gidis e bakin!
The man's country's at war and look at him.
Adamın ülkesi savaşta ve adama bak.
I'd better get in down there and look at him.
Aşağı ineyim.
I want to stand in front of him and look at him.
Ben onun karşısında durup ona bakmak istiyorum.
We had such high hopes of America. And look at him!
Amerika'dan ne çok beklentimiz vardı.
Look at him- - sturdy and bronze and clear - eyed.
Ona bir bakın... kararlı ve tunç rengi parlak gözler.
No, let him sleep as late as he can in the morning, and I'll look at him then.
Yok, bırak uyuyabildiği kadar uyusun ben sonra gelip bakarım.
Take a good look at him, Dad, and try to remember him, because... he's going to be your son-in-law.
Ona iyice bak baba ve unutmamaya çalış... çünkü damadın olacak.
You know, sometimes I get up in the morning... and I take a good look at him and he frightens me, too.
Biliyor musun, kimi zaman sabahları kalkıyorum onun yüzüne bakınca benim de ödüm kopuyor.
One look at you and I can see him.
Sana bakınca bunu hemen görebiliyorum.
I shall look Mr. Rowley up at once and give him his instructions.
Bay Rowley'i bulup talimatları vereceğim.
And if I ever see one of them look at a paper, I'll brain him.
Biri bir gazeteye bakarsa kafasını patlatacağım.
Look at him barking and barking like a mucky old fool!
Şunun havlamasına baksana tıpkı pis yaşIı bir aptal gibi.
I suppose you've had a look at the pro, and he's desperately handsome... and you've conceived a schoolgirl crush on him.
Sanırım, öğretmeni gördün, inanılmaz yakışıklı ve ona liseli âşık kızı oynayacaksın.
I only have to look at you. And him.
Sana bakınca anlaşılıyor.
You can't look at him and lead him at the same time.
Hem yüzüne bakıp hem de yürütemezsin.
His extraordinary absences became notorious, and when he reappeared again in society, men would whisper to each other in corners or look at him with cold, searching eyes.
Ortadan kaybolması söylentilere yol açıyordu, yeniden ortaya çıktığında ise dedikodular ortaya çıkıyor, ve insanlar şüpheli gözlerle ona bakıyordu.
Well, on account of how he laughed and how you felt walking down the street holding on to him and having other women look at you.
Sebebi, onun kahkahası koluna girip sokakta yürürken hissettiklerin ve diğer kadınların bakışlarının üzerinizde toplanması.
One look at him and you say, "By gum, there's an honest thief."
Ona bir kez bakın ve söyleyin, "Burada dürüst bir hırsız var".
All right, hold that impression and look at Mr. Attinger... and suppose him a woman.
Peki, bunu da aklınızda tutun ve Bay Attinger'a bakın... ve farzedin ki o bir kadın.
You only have to look at him to know he's nice and that he comes from a nice family.
İyi biri olduğu ve iyi bir aileden geldiğini anlaman için ona bakman yeterli.
Let's see. Harvey was sitting here, and the doctor sat opposite Harvey so he could look at him.
Harvey burada oturuyordu, doktor Harvey'nin karşısına oturmuştu.
Just look at him and nod.
Adama bakıp kafa sallayabilir.
I promised I'd look at him well and make a report to you.
Bundan bahsetmek istemiyorum. Onu iyice süzüp size anlatırım demiştim.
- and just look at him.
Ama şuna bir baksanıza...
Look at him. Reading the same letter over and over.
Şunun haline bak sürekli aynı mektubu okuyup duruyor.
He didn't have the look of an American tourist at all about him not a camera on him and, what was worst, not even a fishing-rod.
O an için Amerikalı bir turiste hiç benzemiyordu. Fotoğraf makinesi yoktu. Daha da kötüsü balık oltası getirmemişti.
Nay, an I tell you that, I'll never look you in the face again, but those that understood him smiled at one another and shook their heads, but for mine own part, it was Greek to me.
Yo, bak onu söyleyebilirsem kör olup bir daha görmeyeyim sizi! Ama ne dediğini anlayanlar bakışıp gülümsediler, başlarını salladılar. Bana gelince, dedim ya, Yunanca konuşur gibi geldi bana.
Look at him now, so fancy and with all that dough.
Baksanıza, ne kadar zevkli ve cebi para dolu birisi.
It's only been five days, and you go look for him at the morgue.
Henüz beş gün olmuş, sizse onu morgta arıyorsunuz.
In any event, we can't look at him and remain unmoved.
Ne olursa olsun, ona bakıp da etkilenmemek imkansız.
Book him, and hold the suit. Look, all I need's a half hour.
Kaydını yap ve içeri at.
Suppose we were to drop a fellow out of a plane over enemy territory... with papers on him saying we were going to invade Greece... and his parachute didn't open up. The Germans would find him dead... and the papers... and "A-ha," they'd say, "look at this. " Officer with secret papers, parachute didn't open - they're going to invade Greece. "
Yunanistan'a çıkarma yapacağımıza ilişkin gizli belgeler taşıyan biri düşman toprakları üzerinde uçaktan paraşütle atlasa ve paraşütü açılmasa Almanlar adamın cesedini ve üzerindeki belgeleri bulduklarında "Bu subayın paraşütü açılmamış ve belgelere göre çıkarma Yunanistan'a yapılacakmış," demezler mi?
Well, I just thought if you and the boys got a look at him, Mace you'd see why the TV shop is sold on him.
Düşündüm ki, sen ve çocuklar onu görürseniz neden onu kabul ettiğimizi anlarsınız.
He was gonna walk up and down Main St. and let all the girls look at him!
Çarşıya inip bütün kızları kendine baktırtacaktı!
I don't usually complain of an attractive jiggle but you save that jiggle for your husband to look at if and when I get him out of jail.
Tabii onu hapisten çıkarabilirsem. Hadi şimdi gel, gidiyoruz.
And how come you never brought him up here for me to look at?
Nasıl oldu da onu görmem için hiç buraya getirmedin?
They take one look at him and we're kaput.
Onu gördüler mi hapı yutarız.
Look, you know I've talked to Johnnie already. I've talked to him, and he's crazy to do it.
Johnnie'yle konuştum ve bu işi almak için can atıyor.
She took one look at him and said, "That's the man for me."
O da ona bir bakmış ve "Tam bana göre bir adam" demiş.
Oh, yes, and I've seen him knock her to the floor... she'd look at him as though she wanted the weight of his hand.
- Ah, evet, bir keresinde yere çarpmıştı. - sanki bunu istermiş gibi yüzüne bakardı.
I have a sore throat and asked him to ask you to look at it before you left,
Boğazım şişti gitmeden önce boğazıma bakmanızı söylemesini istedim.
I seen him come home, night after night and he'd look at the rug and he'd look at me, the red showing in his eyes, the veins moving in his head.
Her gece eve geldiğinde halıya bakar ve sonra bana bakardı, kan çanağı gözlerini, başında hareket eden damarları gördüm.
I mean, when I'm dead, people will look at him and say, " There goes Mangus.
Demek istiyorum ki, ben öldüğümde, insanlar ona bakacak ve diyecekler ki, "Bak, Mangus geçiyor."
but it just wasn't true. I took one look at him and he told me about the telegram.
Yüzüne baktım ; bana telgraftan bahsetti.
They all look at him and say :
Herkes ona bakmış ve :
I've just asked him to be best man, and look at his face.
Ondan sağdıcım olmasını istedim, ama onun yüz ifadesine bak.
Look at that lovely shawl, and the things for him in that drawer.
Bak o güzel şala ve çekmecedeki öteki şeylere.
I look at him, and I realize it isn't the same guy.
Adama baktım bu da farklı birisiydi.
When she tries to take him for a walk, he'll get one look at those stairs and go right for her throat.
Şu merdivenlere bir bakar ve boğazına saldırır.
Look at him, almost an old man... with his flabby stomach and spindly legs... bring, with dog-like devotion, a fresh adept... who only a few nights ago was under his protection.
Ona bir bakın, sarkık göbeğiyle ve kürdan bacaklarıyla tam bir ihtiyar. Köpeğinki gibi bir sadakatle, daha dün kendi himayesinde olan taze bir aday getiriyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]