And when tradutor Turco
114,041 parallel translation
And when I came round, he panicked, and when I tried to fight back, he panicked even more.
Ve ayıldığımda panikledi ve savaşmaya çalıştığımda daha çok panikledi.
We've been pulling all-nighters to cram for this midterm, and when it was over, I insisted we celebrate.
Ara sınavlar için bütün gece çalıştık. Sınavdan sonra kutlamak için ısrar ettim.
We will make Prince Harry a Duke, and when Lady Pole returns from Burgundy, she will denounce the boy publicly.
Prens Harry'yi Dük yaparız. Leydi Pole Burgonyadan gelince de, o çocuğu alenen inkâr eder.
And when the wedding feast is done, whoever he may be, he wants my kingdom.
Ve düğün bayramı bittiğinde, Kim olursa olsun, Benim krallığımı istiyor.
But... the switch didn't last long then, and when he was inside me, I changed back.
Ama.. değişim o kadar uzun sürmemişti ozaman.. ve adam içimdeyken, tekrar değiştim.
See, I would... they gave me a shot, a sedative for the memory work, and when I woke up, I was...
Bana bir iğne yaptılar. Hafıza çalışması için uyuşturdular. Uyandığımda ben...
And when spring comes, the baby birds must leave the nest.
İlkbahar geldiği vakit, yavru kuş terk etmeli yuvayı.
And when it fails?
Çalışmayı bırakırsa?
And when they do, they'll bring an army.
Aramaya çıktıklarında yanlarında bir ordu olacaktır.
And when it happened to me? How'd you explain it then?
Benim başıma geldiğinde nasıl açıkladın peki?
And when the music stops and the balls drop, all you have left is the one in your head.
Her şeyden vazgeçip başarısız olduğunda kafanda tek şey kalır.
Time doesn't concern itself with morality or good or evil, but with if and when.
Zamanın kendiyle ilgili ahlâki, şeytani veya iyiliksel kaygıları yoktur. "Eğer" ve "Ne zaman?" faktörü vardır.
And when that day comes, time will do what you command be done.
O gün geldiğinde zaman, emrettiğin şeyi yapacak.
And when Lisa got going, you knew eventually you were gonna end up on the floor right next to her.
Lisa başladığında eninde sonunda yanında biteceğini bilirdin.
He apologized profusely, then I went to the restroom and cleaned up, and when I returned...
Bayağı özür diledi, üstümü temizlemek için tuvalete gittim, geri döndüğümde...
He must have tried to find a pulse and, when he failed, he jumped to the conclusion that it wasn't there.
Bir nabız bulmak için uğraşmış olmalı ve başarısız olduğunda, öldüğüm sonucuna vardı herhalde.
I hate to ask you this when you're sulking, but my niece and nephew really wanted to get autographs from the trick riders, if that's possible.
Ama yeğenlerim ayakta at sürenlerin imzalarını istiyor. Mümkünse.
I basically dragged her to this party and we... we both drank too much and stumbled home barefoot, which must have been when she cut her foot.
Zorla bir partiye götürdüm. Çok içtik ve eve çıplak ayakla döndük. Ayağını bu yüzden kesti.
And I know that you asked me out, but, you know, when you went to Ibiza with, like, a dozen supermodels, I figured you were over me. - Yeah, I am.
Bana çıkma teklif etmiştin ama bir düzine süper modelle İbiza'ya gittiğini görünce beni unuttuğunu anladım.
Ali must've transferred her infection and I somehow missed it when I examined her.
Ali'deki enfeksiyon yayılmış. Muayene ederken gözden kaçırmış olmalıyım.
From my hiding place, I watched when you and Teddy thought you were alone.
Saklanma yerimden, yalnız olduğunuzu düşündüğünüz anda sizi izliyordum.
But when Prince Richard rises against him, I will call on both you and your conscience to join us.
Prens Richard, ona baş kaldırdığında, sana ve vicdanına bize katılma çağrısı yapacağım.
Since when have Englishmen feared Gaels and Celts and run from warfare with their tails between their legs?
İngilizlerden Gaels ve Celt'ten ne zaman korktunuz? Ve kuyruklarıyla bacaklar arasında savaş mı yapıyorsun?
This thing... burrowed into David's brain when he was a boy, maybe even a baby, and it has been there, feeding on him, ever since.
Bu şey David daha bir çocukken onun zihnine bir yerleşmiş hatta belki bir bebekken ve o zamandan beri oradaymış ve ondan besleniyormuş.
And I saw him when we were in his mind, just before the monster came.
Zihnindeyken onu gördüm. Canavar gelmeden önce.
And the kitchen is warm from the steam when you open the dishwasher.
Mutfaksa bulaşık makinesi açık olduğu için ortaya çıkan buharla doluydu.
Because I know when I start to turn, when the sad lifts and the manic comes on, you know, at first, it feels good.
İşte hüzün kalktığında ve delilik gelince başta kendimi çok iyi hissederim.
She thinks I left her when we were in the Astral Plane. And I... I've tried to explain that it wasn't my...
Astral Seyahat sırasında onu terk ettiğimi düşünüyor ama ona durumu açıklamaya çalıştım.
And what do the monsters look like when you see'em?
Canavarları gördüğünde neye benziyorlar peki?
And then we can treat ourselves to my second favorite candy when I was a boy, peppermints.
Sonra çocukluğumda en sevdiğim ikinci şeker olan nane şekeri yeriz.
Maybe... maybe you could think back to a time when you were a little more fierce and formidable.
Belki... Belki de daha sert ve çetin olduğunuz zamanları düşünebilirsiniz.
Your mother had just wrestled one of our enemies to the ground, when she turned to me and said...
Annen düşmanlarımızdan birini yere sermişti, sonra dönüp bana dedi ki...
When you shout "fire" and there isn't one, it can cause chaos.
Yangın yokken "yangın" diye bağırmak ortalığı karıştırır.
Of course, when you shout "fire" and there is one, it can cause chaos but also save lives.
Yangın varken "yangın" diye bağırmak da ortalığı karıştırır ama can da kurtarır.
Of course, there is the single most important time to shout "fire," and that is when there is one.
Tabii "yangın" diye bağırmanın elzem olduğu bir an vardır, o da gerçekten yangın varsa.
For when Violet saw the strong left lean of the L's, and the confident closed loop of the O's, she knew who wrote it even before she saw the name on the library checkout card.
Violet, L harflerinin oldukça sola eğik olduğunu ve O'ların kapanışını görür görmez el yazısını tanıdı, kütüphane kartının üzerindeki ismi görmesine bile gerek yoktu.
- It's when... - It's when a doctor speaks in a calm and reassuring voice to make sure his patients trust him.
- Doktorun, hastanın güvenini kazanmak için sakin ve güven verici bir ses tonuyla konuşmasıdır.
The time when the Witness will return for The Army of the 12 Monkeys and lead them to their timeless forest of red.
Tanık, 12 Maymun Ordusu için döneceği zaman onları Ebedi Kızıl Ormanları'na götürecek.
I can tell you when and where.
Size yerini ve zamanını söyleyebilirim.
All of a sudden, Olivia shows up, tells us exactly when and where to find them and kill them.
Aniden Olivia ortaya çıkıyor. Onu tam olarak nerede bulup öldüreceğimizi söylüyor.
- Yep, but the ship is about to leave this port to God knows when, and we've got to get off now.
Evet gemi limandan ne zaman ayrılır Tanrı bilir. Bu yüzden hemen gitmeliyiz.
We should have found the Witness and slit his goddamn throat when we had the chance.
Fırsatımız varken Tanık'ı bulup lanet boğazını kesmeliydik.
When I was a kid, I used to keep a diary... all the rules I wanted to break and all the wacky shenanigans needed for success.
Çocukken günlük tutup tüm kuralları çiğnemek isterdim. Ayrıca başarı için tüm kaçık kurnazlıkları.
That's when Olivia... bought it and brought it to Monkey Mansion.
İşte o zaman Olivia onu satın alıp Maymun Konağı'na getirdi.
And that'll be the day when she really starts to live.
O zaman sahiden yaşamaya başlayacak.
But there was a moment... when it was just the two of us... about to be the three of us... and it felt like we were exactly where we were supposed to be.
Fakat öyle bir an vardı ki iki kişi olup üç kişi olmak üzereyken tam olarak nerede olmamız gerektiğini hissettim.
In fact, when I call you in 61', just call me a douchebag, and hang up.
Aslında 1961'de seni aradığımda, bana adi deyip telefonu kapatıyordun.
Couple of years ago, when I was struggling to perfect that damn machine, and I was facing failure after failure,
Birkaç yıl önce bu lanet makinayi mükemmel yapmaya çalışırken.. ... peşpeşe başarısızlıkla karşılaşıyordum.
The map gives us the why, Ms. Goines the where, and the suits the when.
Harita bize neden, Bayan Goes nereye ve Takım elbiseler ne zamana götürüyor
It was my charge to show him the world and let him decide what to do with it when he returns.
Ona dünyayı göstermek ve karar vermesine izin vermek benim sorumluluğumdu. Titan'a onunla döndüğünde.
When you know someone you love is gonna die, and there's nothing you can do about it...
Sevdiğin birinin öleceği zamanı biliyorsan, ve bu konuda yapacak bir şeyin yoksa...
and when you wake up 22
and when i do 162
and when that day comes 25
and when i'm done 29
and when the time comes 38
and when i woke up 67
and when it does 101
and when the time is right 21
and when i get back 43
and when you do 169
and when i do 162
and when that day comes 25
and when i'm done 29
and when the time comes 38
and when i woke up 67
and when it does 101
and when the time is right 21
and when i get back 43
and when you do 169