Black market tradutor Turco
1,203 parallel translation
Black market. Prostitution.
Karaborsa ve fahişelik.
Reardon managed to make a connection to the local Thai black market. - Lemme see. Get outta here!
Reardon, Tayland karaborsasıyla bağlantı kurmuştu.
my Mercedes-Benz, no speed limit on the Autobahn and a black market for anything I can get my hands on.
Mercedes Benz. Otobanda sınırsız sürat. Ve her tür malın karaborsası.
Let's cut out their kidneys and sell them on the black market... and leave them in a seedy motel bathtub full of ice.
Böbreklerini çıkarıp, karaborsada satalım. Sonra da onları bir motelin buz dolu küvetine bırakalım.
Five years ago, Ricky Tan bought the press on the black market.
Beş yıl önce, Ricky Tan karaborsada makineyi aldı.
What about the black market for organs?
Peki ya organ karaborsası?
I was put in the mines for selling medicine on the black market.
Savaştan sonra karaborsada ilaç satmak için madenlere geldim.
The Inari economy is based on harvesting the ammonium phosphate and selling it on the Pyrian black market.
İnari ekonomisi amonyum fosfat elde edip Pyrian karaborsasında satmak üzerine kurulu.
While dumping bearer bonds on the black market, he worked...
Karaborsada hamiline senetlerin fiyatlarını düşürüyormuş, çalıştığı yeri tahmin edin.
The black market's all baby teeth and spooky fluids.
Çünkü karaborsa sadece bebek dişleri ve garip sıvılardan oluşuyor.
Whoa, whoa. So she's not selling the organs on the black market... she's eating them?
Yani kara borsada organ satmıyor, onları yiyor mu?
Synthedyne made billions during the influenza outbreak of 2011, stockpiling vaccine and then selling it on the black market at inflated prices.
Synthedyne, 2011'de milyonlarca insanı grip yaptı, ilaçları topladı ve yüksek fiyatlarla kara borsada sattı.
There's a rumour going around the black market about a new kind of bio-weapon, capable of distinguishing between population groups.
Kara borsada yeni bir biyolojik silahın bulunduğuna dair dedikodular geziyor, ve silah belirli bir grubu yok edebiliyormuş.
- Could be when Manticore shut down, an enterprising lab tech unloaded him on the black market.
- Manticore kapatıldığında, uyanık bir laboratuar teknisyeni onu karaborsada satmış olabilir.
Has organized a black market.
"Kara Borsacılık" yapıyordu.
Their agent Jay caught me siphoning ozone to sell on the black market.
O İzci Jay, beni ozon toplarken yakaladı.
I'm not even finished building it... and they have me selling it on the black market? .
Henüz onu tamamlamama rağmen... onu markette satmamı mı istiyorlar?
Two months ago, a neo-fascist named Dressler bought an A-bomb on the black market.
İki ay önce, Dressler adında bir faşist kara borsadan bir A-bomba aldı.
Everything's on the black market.
Karaborsada her şey var.
Stolen cigarettes and black market profits unfairly split.
Çalınmış sigara ve karaborsa karları haksız şekilde paylaşılıyordu.
- Your brother as Michael Turner... was helping me buy something off the black market.
Ne için? Michael Turner olarak bilinen kardeşin... kara pazardan bir şeyler almam için bana yardım ediyordu.
He swapped whores and caviar for porn videos that he sold on the black market in St. Petersburg.
Fahişeleri.. porno filmler için topladı ve... St. Petersburg'da karaborsada sattı.
Yes, he frequently offers me the chance to purchase intelligence before he brings it to the black market.
- Evet. Karaborsaya sunmadan önce edindiği istihbaratı almam için genelde bana teklif eder.
It's all black market. It's organised crime.
Hepsi kara borsa, organize suç.
Currently, the Axis is being held in a vault in Chandler's Auction House an establishment firmly rooted in the black market.
Şu anda Chandler'ın açık arttırma binasının kasa dairesinde,... köklü kara borsa kurumlarına satılmak üzere tutuluyor..
Black market means money.
Karaborsa para demek.
Black market.
Karaborsa.
You said it yourself... it's worth a fortune on the black market.
Kendin söyledin... Piyasada çok para ettiğini.
- We think they're for the black market.
- Karaborsada satılacaklarını düşünüyoruz.
The only place to get medicine was the black market. My parents didn't have the money.
İlaç sadece karaborsada vardı ve ailemin yeterli parası yoktu.
Rich guys sitting on piles of money so high their daughters eloped and sold their babies on the black market just to put ramen on the table.
Bir grup zengin adam. Öyle pintiler ki kızları karınlarını doyurmak için evden kaçıp bebeklerini karaborsada satmak zorunda kalıyor.
That'll get you a tidy fortune on the black market.
Bu sana oldukça yüklü bir servet getirecek karaborsada.
Right. That'll get you a tidy fortune on the black market.
Karaborsada büyük servet eder.
Yeah, we should start dealing in those black market beagles
Evet. Şu kara borsa tavuklarından satmalıyız.
Who knows what on the black market?
Kim bilir karaborsada değeri ne kadardır.
Black market baby-selling.
Bebek karaborsası.
The purpose of today's sale is to begin trading a new commodity on the black market and to determine its value.
Bugünkü satışın amacı ticarete başlamak kara borsada yeni bir ürün ve ürüne bir değer biçmek.
I don't have to make that choice. Your whistle blower is gonna testify his company knows about the guns that wind up on the black market...?
Muhbirin karaborsada kaç silahının dolaştığını şirket biliyordu diyecek.
Once he's got Olga he can control the black market in the u.s., russia and the middle east.
Olga ile çalışıyorsan ki o Amerika'daki, Rusya'daki ve Orta Doğu'daki bütün karaborsaları kontrol eder.
They deal in guns, diamonds, antiquities, anything that Chen Lo can sell on the black market.
Karaborsada silah, elmas ve antika gibi şeylerin ticaretini yapıyorlar.
When that statue hits the black market, it'll vanish forever.
O heykel karaborsaya düşünce kaybolur gider.
And we sell the stuff on the black market to our friend the butcher
Ve bizde malzemeyi karaborsada satarız arkadaşımız butcher bu işe talip
That is not something we can afford to have advertised on the black market.
Ve tabii bunun kara borsaya çıkmasına izin veremeyiz.
Kind of black-market stuff.
Biraz karaborsa bir şey.
What I'm suggesting is a black-market sale.
Kara borsa satışı yapalım diyorum. Üçüncü kişilerle.
They get offered up to an extremely black global market and sold to anyone willing to pay big money to change his or her life.
Daha sonra da, oldukça tehlikeli bir karaborsada büyük paralar karşılığında hayatını değiştirmek isteyenlere satarlar.
The weapons had a black-market value of $ 30 million dollars.
Silahların, piyasa değeri 30 milyon $'mış.
Y'all hang around the projects, white and black together... ties and jackets on, looking to help ladies with their shopping carts... and whatever else.
Siz ikiniz, böyle buralarda bir beyaz bir zenci geziyorsunuz kravatlar, takım elbiselerle ve bir hanıma market poşetleri için yardım ediyorsunuz.
Perhaps he's found a buyer for black-market Buddhas.
Belki karaborsada Buddha heykelleri alan birisini bulmuştur.
With Wilson's goddamn embargo... you gotta go the black-market route to get guns.
Wilson'ın ambargosu yüzünden... silahları karaborsadan almak zorunda.
There's a black-market contact who deals in SVR contraband. I'm going to meet him.
SVR'ın kaçak mallarıyla ilgilenen bir kara borsacı var.
market 50
marketing 44
black 1269
blackmail 201
blackbird 40
blackie 65
blackjack 50
blackout 28
blacky 27
blackstone 17
marketing 44
black 1269
blackmail 201
blackbird 40
blackie 65
blackjack 50
blackout 28
blacky 27
blackstone 17
blackwell 20
blacksmith 37
blacks 28
blackouts 25
blackbeard 20
blackburn 31
black ops 30
black and white 65
black hair 47
black tie 18
blacksmith 37
blacks 28
blackouts 25
blackbeard 20
blackburn 31
black ops 30
black and white 65
black hair 47
black tie 18
black hole 22
black swan 17
black eyes 26
black guy 29
black coffee 31
black man 25
black sheep 26
black holes 21
black magic 26
blackham 22
black swan 17
black eyes 26
black guy 29
black coffee 31
black man 25
black sheep 26
black holes 21
black magic 26
blackham 22