English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / But he wasn't

But he wasn't tradutor Turco

2,635 parallel translation
He wasn't at the heiau, but his fingers were.
Kendisi Heiau da değildi ama parmakları öyleydi.
I wasn't supposed to be there, he wasn't supposed to take me, but I'm so wanting to see what everyone else is seeing.
Ben orada olmamalıydım, O beni arabaya almamalıydı. Ama ben de biz hariç herkesin gördüğünü çok görmek istiyordum.
Donnie. He was there, but he wasn't there.
Oradaydı ama orada değildi.
Yeah, I mean, he wasn't in a dune buggy and he didn't have... No, he was not. ... a propeller on his head, like that, but...
Yani plaj arabasına binmiyordu ve kafasında pervane yoktu ama...
But he wasn't the one who killed Marshall.
Ama o Marshall'ı öldüren kişi değil.
Clearly, he wasn't involved in the setup, but he could have followed Ali to the park... killed her out of anger?
Belli ki tuzakla bir alakası yok ama Ali'yi parka kadar takip etmiş ve sinirinden onu öldürmüş mü yani?
But if Frank wasn't involved in framing Curtis, what was he doing with all that surveillance, and why was he making GHB?
Ama Frank'in, Curtis'in suçlanmasıyla bir ilgisi yoksa o kadar takip niyeydi ve neden GHB yapıyordu?
But he wasn't.
Aynı bizim gibi, buradaydı.
The owner thought it wasn't a big deal, but then he heard something from behind the boxes, something that sounded like breathing.
Dükkan sahibi çok önemsememiş ama sonra kutuların arkasından bir ses duymuş nefes alma sesine benziyormuş.
You felt like it was a triumphant moment but then when you looked at him, you realised that he wasn't there for it.
Sanki bir zafer anıydı, ama Michael bu anı yaşamadı.
But Brandberg wasn't on Sydbanken's board, and he was shot. Well... maybe he tried to sidetrack us.
Tamamen dağılmış mıdır... yoksa intikam almaya mı karar verir?
Peter's clean this term, but he wasn't his first term, was he?
Bu dönemde temiz,... ama önceleri temiz değildi, öyle değil mi?
He was with us in the van the whole time. Yeah, but his crew wasn't.
Evet, ama ekibi değildi.
No, he wasn't, but this year he's gonna be there.
Bu sefer o da pikniğe katılıyor.
If he first save It wasn't me. But Zhu Xi or Chu Hsi, also known as Master Zhu, Song dynasty Confucian writer and propagandist, founder of neo-Confucianism. Can't say for sure survive would be Zhu Xi or Chu Hsi, also known as Master Zhu, Song dynasty Confucian writer and propagandist, founder of neo-Confucianism.
İlk müdahale edilen kişi ben değil de Joo Hee olsaydı,... kurtulan kişi Joo Hee olabilirdi.
He wasn't a great father, but an honest cop.
Mükemmel bir baba değildi ama dürüst bir polisti.
Hmm, yeah, but he wasn't imaginary.
Evet, ama o hayali değildi.
Nico wasn't even supposed to break a sweat, but... nobody told Charlie that, so he just kept coming and coming at him.
Nico sözde terlemeyecekti bile fakat kimse bunu Charlie'ye söylemedi o üstüne üstüne gitti.
Love and treat you right He put on the show, but it wasn't the same.
Konsere çıktı ama aynı değildi.
You know how Moses was good enough to lead the Israelites out of the wilderness, but he wasn't fit to enter the promised land?
Hz. Musa da İsrailoğulları'nı Mısır'dan çıkarmayı başardı ama vadedilen topraklara girmek kaderinde yoktu.
So I run after him, but wasn't sure if he was him or not.
Arkasından koştum ama o muydu değil miydi bilmiyorum.
But, as we know, he wasn't there today.
Ama bildiklerimize göre, bugün burada değilmiş.
But he was wrong, wasn't he?
Ama yanılmış, öyle değil mi?
He knows he screwed up huge but you've got to believe me, it wasn't all his fault.
Fena çuvalladığını biliyor. Ama bana inanmalısın, hepsi onun suçu değildi.
At first, he wasn't thrilled with this proposition, but he realizes that this deal is your ticket home.
İlk başta teklifimiz onu pek heyecanlandırmadı. Fakat bu teklifin eve dönüş biletin olacağını anladı.
But he wasn't going to leave without organizing the best senior prank ever.
Ama gelmiş en büyük son sınıf şakasını organize etmeden bir yere gitmeye niyeti yoktu.
I mean, sometimes he'd pretend like he wasn't in a relationship, but that's what guys do.
Bazen bir ilişki içinde değilmiş gibi davranıyordu ama erkeklerin geneli öyle.
Lynx was closest to me, and soon he wasn't just my dog, but my friend, my only friend in a world of troubles and loneliness.
En çok sevinen Luchs oldu. Kısa sürede sadece köpeğim değil, aynı zamanda arkadaşım olmuştu. Dert ve yalnızlık dünyasında sahip olduğum tek arkadaş...
I thought he was playing, but he wasn't.
Oyun oynadığını sandım, ama oynamıyordu.
I wasn't gonna bring the greenhorns back but then he begged me.
Aldığı aletleri geri getirmez, bazen uğrar, iş ister.
Okay, I wasn't supposed to say anything, but he was out in the swamps yesterday and he came across a walker stuck in the mud.
Bir şey söylemek zorunda değilim, tamam ama dün bataklığın oradaymış ve bir yürüyenle karşılaşmış.
He had turned, but he wasn't bit.
Dönüşmüş ama ısırılmamış.
He was in his room at 11 : 00 at lights-out, but he wasn't here in the morning.
Saat 11'de odasındaymış, ama sabah burada değildi.
He's going to lawyer up. Yeah, but your way wasn't working.
Evet ama senin yöntemin işe yaramıyordu.
He stole my money and took my freedom... but that wasn't half as bad as what he did to my heart.
Paramı çaldı ve özgürlüğümü elimden aldı... ama bu, kalbime yaptıklarının yarısı kadar bile kötü değil.
But he wasn't the type of guy who you could easily fit into your life, you know, with your friends and everything.
İnsanlarla tanıştırabileceğin, hayatına uyabilecek erkeklerden biri değildi ama.
After you took off, I told Ethan I'd find a way to pay him back, but I wasn't doing what he wanted.
Sen çıktan sonra Ethan'a... borcumu farklı bir şekilde ödeyeceğimi söyledim, ama istediği bu değildi.
But he wasn't your best friend.
O senin en iyi arkadaşın değildi.
He wasn't a saint, but just a very troubled boy.
Bir aziz değIdi, ama biraz sorunlu bir çocuktu.
But he wasn't.
Ama değildi.
But he always said it wasn't for him.
Sürekli bunun kendisi için olmadığını söylerdi.
I met the county sheriff, but he wasn't much help.
Kasaba şerifiyle buluştum, ancak pek fazla yardımcı olmadı.
You know, but to her, he's not still alive, and... hearing about it, talking about it wasn't comforting.
Ama ona göre, oğlumuz yaşamıyor ve bu konuda konuşmak onu rahatlatmıyor.
Yeah, well, Chuck was gonna step in, but the timing was off and, uh, he wasn't liquid enough.
Evet, aslında Chuck destek olacaktı ama zamanlama pek uygun değildi ve hazırda yeteri kadar nakit parası yoktu.
You said he could be watching birds, but he wasn't, was he?
Kuşlara baktığını söyledin ama doğru değildi, değil mi?
But when designing him, it wasn't a thought of he's made of steak or whatever else
Ama onu tasarlarken, bunu düşünmemiştim biftekten veya herneyden yapılmışsa
But Martin, he would wind himself up and there wasn't much you could do to talk him down.
Ama Martin bunu kendisi yaptı ve onu kurtarmak için yapabileceğiniz pek bir şey yoktu.
But he wasn't quite ready to follow up on that.
Ancak Bruce rol oynamaya tam hazır değildi.
He let it out that the fix was in so that he could get better odds, but it wasn't.
Oyunda rüşvet olduğuna inanmamıza izin verdi böylece karşılığını daha iyi alacaktı ama rüşvet yoktu
But he also didn't say that he wasn't you.
Ama aynı zamanda sen olmadığını da söylemedi.
And didn't care that he'd been returned but when he did see him, no, that wasn't his brother, but he didn't seem interested enough or excited enough to tell his mother and sister, " That's not my brother.
Ve onu gördüğünde dönüşünü hiç umursamamıştı. Hayır, bu onun kardeşi değildi ancak yeterince ilgili ve heyecanlı da değildi. Annesine ve kız kardeşine, "Bu kardeşim değil." demedi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]