English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / But he won't

But he won't tradutor Turco

1,921 parallel translation
But he won't allow us to destroy it so easily.
Ama bu şey öylece geçmemize izin vermeyecektir.
But she says he dresses tacky and won't play with him.
Ama kız onun kıyafetlerinin yırtık pırtık olduğunu söylüyor ve onunla oynamıyor.
You teach him every day, but he won't learn.
Ona her gün öğretiyorsun, fakat o bir türlü öğrenemiyor.
He's going on every security watch list, but I won't lock him up.
Tüm güvenlik listelerine girecek, ama hapse attırmayacağım.
But he won't!
Ama etmeyecek!
I really want to get out of the city, but he just won't do it.
Ben şehirden biraz uzaklaşmak istiyorum ama kendisi pek istemiyor.
I can give him peace and tranquillity, but he won't listen to me.
Ben ona ihtiyacı olan huzuru vereceğim ama bir türlü kabul etmiyor.
He tried every which way to get her to marry him, but she won't.
June'la evlenmek için her yolu denedi ama... Olmadı.
But he won't be eligible to play in any games, Ben.
Ama o hiç bir maçta oynayamaz, Ben.
But he won't be tried like one.
- Ama öyle olmaya çalışmayacak.
I've asked him, but he won't give me a straight answer.
Ona sordum ama düzgün bir cevap alamadım.
I think he's in trouble but he won't tell me.
Sanırım başı belada ama hiç anlatmıyor.
Dad says he's educational because this way I won't grow up to be a thug, but I think the coolest thing about him is his smile.
Babama göre eğitimimle alakalıymış. Çünkü bu sayede bir serseri olmayacakmışım. Bence en hoş yanı, gülümsemesi.
– But you won't do anything for me... your best friend, who has a melting brain. – He's not...
- Hayır değil.
I've asked many times, but he won't show me where he lives.
Birçok kez sormama rağmen bana yaşadığı yeri göstermeye yanaşmadı.
His mother only lives an hour away, but he won't allow her to go to the games.
Annesi sadece bir saat ötede yaşıyor ama Darren onun maça gelmesine izin vermiyor.
See, a lot of kids won't get in a car alone with a stranger, but when he's got a kid there...
Birçok çocuk tek başına bir yabancıyla arabaya binmez, ama içeride bir çocuk olunca...
It may be glorious, but he's going to fall hard, and he won't be there to tell you what to do, to protect you.
Belki muhteşem olur ama çok kötü düşecek ve o zaman ne yapman gerektiğini söylemek, seni korumak için yanında olmayacak.
"He's really sick. " He came but he won't admit he's really sick.
Çok hasta ki buraya geldi ama çok hasta olduğunu kabul etmiyor.
He'd had a talk show here in the US that had won some awards but hadn't syndicated well and had been dropped by the network.
Burada, Amerika'da da bazı ödüller kazanan bir söyleşi programı yapmış ama kurumsallaşamaması nedeniyle medya ağında kendisine yer bulamamış.
Now, Melissa will marry him, but he won't have none of that. That's not true.
Ama o hiç kimseyle evlenemez.
But he won't let us read any adventure books.
Ama hiç macera kitapları okumamıza izin vermiyor.
But he won't let me go anymore.
Artık yanında gitmeme izin vermiyor ama.
As this isn't a confidential source, we won't invoke the Maryland Shield law, but he'll type up a copy for you.
Gizli bir kaynak olmadığı için Maryland Shield yasalarını uygulayamayız. Ama sizin için bir kopyasını çıkartır.
Levy'll let you get a taste, but he won't let you run wild.
Levy sadece tadına bakmana izin verir ama hor kullanmana müsaade etmez.
He don't want to see me, he won't, but if he do, it's you that made it happen.
Beni görmek istemezse, görmez. Ama isterse buna sen sebep olmuş olacaksın.
Well, we can make him comfortable, but by the end of the night he won't be able to breathe on his own.
Onu rahat ettirebiliriz. Ama günün ağarmasına doğru, kendi başına nefes alamayacak hâle gelecek.
I'd help him if he'd let me, but you know he won't.
Eğer izin verse, yardım ederdim ama vermeyeceğini biliyorsunuz.
General Hawk is stable now, but he won't be conscious for another day or so.
General Hawk'ın durumu iyi. Birkaç gün müşahede altında kalacak.
But if you kill me, he will, won't he?
Ama beni öldürürsen kazanır, değil mi?
He won't give me the source's name, but he's willing to confirm that the leak came from someone inside the federal
Kaynağının adını vermeyecek, Fakat sızıntının Federal Marshal ofisinden yani içerden olduğunu doğruladı.
I've been trying to get him to go with me, but he won't go.
Onu da yanımda götürmeye çalışıyorum ama gelmiyor.
I will try but he won't listen.
Bunu deniyorum ama beni dinlemiyor.
He won't be easy to track, but we'll give you all the intel we have.
Onu takip etmek kolay değil, ama biz size izleme cihazı vereceğiz.
just wants what's in my underwear and he won't stop till he has it. But Daddy says Steve Jr. And then he'll probably take $ 40 from me, too, but I don't even have $ 40.
Babamsa Steve Jr.'ın sadece benimle yatmak istediğini başarana kadar vazgeçmeyeceğini yattıktan sonra da büyük ihtimalle benden 40 dolar alacağını söylüyor ama 40 dolarım yok.
Of course, he'd steal anything that wasn't tied down or on fire, but he's a trifling bit lazy. He won't do nothing if it makes any effort.
Tabii ki sabitlenmiş veya yanan şeyler haricinde her şeyi çalardı ama epey tembel olduğundan, çaba gerektiren hiçbir şey yapmaz.
Herfst : he mustn't do it again, but he didn't learn his lesson so soon he'll do it again no, he won't
Herfst : Tekrar yapamaz ama dersini almamışsa çok yakında tekrar deneyecektir. Hayır, yapamaz.
He needs a lot of praise, but if you stick your finger up his ass while he's coming, he won't give you any trouble at all.
Övülmeye ihtiyacı var. Ama boşalırken götüne parmağını sokarsan sana artık bir sorun çıkarmaz.
He looks awake, but he won't say anything.
Uyanık gözüküyor ama hiçbir şey söylemiyor.
Sammy won a championship his first season as a coach, but he hasn't even been to the playoffs in six years.
Sammy, koç olarak ilk sezonunda şampiyonluk kazandı. Ama altı yıldır playofflara kalamıyor.
But he won't talk.
Ama konuşmuyor.
This kid Mayhew may be the first of your guys to get picked up but he won't be the last.
Mayhew yakalanan ilk adamın olabilir ama yakalanan son adam olmayacak.
He won't arrest Firhoun, but he wants your son to give up the gathering of the tribes.
Firhoun'u tutuklamayacak. Fakat oğlunun kabileleri bir araya getirme fikrinden vazgeçmesini istiyor.
Wait a minute, Gary is alive but he won't make it.
Bir dakika, Gary hayatta ama başaramayacak.
You have every reason to wanna face Trip, Max, but remember, just because he's open to a meeting and talking, doesn't mean that his feelings won't change once we get into the room.
Ama unutma ki, görüşme isteğinde bulunmak istemesi odaya girdiğimizde bu kararının değişmeyeceği anlamına gelmiyor.
And I don't want Kyle to know, but I'm worried that what I did might affect what he's doing. - and then he won't realize what's being done.
Ve Kyle'ın bilmesini istemiyorum ama yaptığımın onun yaptıklarını etkileyeceğinden endişe ediyorum ve sonra o ne olduğunu anlamayacak.
- I thought I was, but, uh, he won't call me back.
Söyleyecektim ama bir daha geri aramadı.
{ \ pos ( 192,220 ) } This guy I'm dating owns a tanning salon, but he won't let me tan for free, but he lets girls that he's friends with tan for free, so I go to this other tanning salon down the street to try not to make it a thing, but you know how there's no secrets in the tanning salon community, so what should I do?
Çıktığım adamın bir bronzlaşma solonu var ama benim bedavaya bronzlaşmama izin vermiyor, ama arkadaşı olduğu kızların bedavaya bronzlaşmasına izin veriyor, bu yüzden bunu büyük bir olaya çevirmemek için başka bir bronzlaşma salonuna gidiyorum, ama bronzlaşma salonu toplumunda sır olmadığını bilirsiniz,
I took away his TV privileges and his computer privileges, but he still won't do his homework.
Onun televizyon izleme ve bilgisayar oynama hakkını elinden aldım ama gene de ödevlerini yapmıyor.
Oh, yeah, he'll... let me buy him some sneakers or take him to see the Knicks, but he won't come to me when he has problems.
Evet ona birkaç spor ayakkabısı almama ya da onu Knicks maçına götürmeme izin verecek ama sorunları olduğunda bana gelmeyecek.
He may be ambivalent, but his OCD won't let him stop.
Kararsız olsa da hastalığı yüzünden duramıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]