English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / But nothing

But nothing tradutor Turco

25,151 parallel translation
But nothing good comes from inviting the dead back in your life.
Ancak ölüyü hayatına davet etmekten hayır gelmez.
Took a lot of work to find that out, but nothing happens here without me eventually knowing about it.
Bunu öğrenmek için çok araştırdım. Ama burada benim haberim olmadan hiçbir şey dönmez.
I'D LIKE TO TELL YOU, BUT NOTHING COMES FOR FREE.
Söylemek isterim, ama her şeyin bedeli var.
I've seen a lot of canker blossoms since the new brothel's opened, but nothing quite like this.
Yeni genelev açıldığından beri çok fazla yara gördüm ama bunun gibisini görmedim.
Yeah, but there's nothing that you could share...
Evet, ama senin için...
But after the shooting happened, he said nothing.
Fakat silahlı saldırıdan sonra hiçbir şey söylemedi.
Of course you did. Because you are perfect and talented, and I am just a total nothing with nowhere to go but down!
Elbette satarsın çünkü sen harikasın ve başarılısın bense hiç önemsiz biriyim ancak düşmeyi bilirim!
You know, I'm not an educated guy or anything, but it seems to me that common law is when there's nothing written down, right?
Okumuş etmiş biri değilim. Ama anladığım kadarıyla bir şey yazılıp çizilmediyse ortak hukuk devreye giriyor.
"Originality is nothing but judicious imitation."
"Orijinallik makul bir taklitten başka bir şey değildir."
And as a lady to the queen of Scots, you were nothing but a pawn in this.
İskoçya kraliçesinin bir Lady'si olarak sen bunda bir piyondan başka bir şey değildin.
My beautiful sister, do you swear to tell the truth, the whole truth, and nothing but the sweet truth?
Güzel hemşirem, doğruyu sadece o güzel doğruyu söyleyeceğine yemin eder misin?
I solemnly swear to tell nothing but the truth and will be punished if I do otherwise.
Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. Aksi takdirde cezasını çekmeyi kabul ediyorum.
I know it won't work, but it's better than doing nothing.
İşe yaramayacağını biliyorum ama hiçbir şey yapmadan oturmaktan iyidir.
No, nothing else matters but this.
Artık sadece bu önemli.
The house is up on a little hill and then there's nothing but woods between their place and ours.
Ev küçük bir tepenin üstünde, onların evi ve bizimki arasında sadece orman var.
You told me that was enough for you, but... now I realize... nothing ever will be!
Sevginin senin için yeterli olduğunu söyledin ama şimdi anlıyorum ki senin için hiçbir şey yeterli olmayacak!
I know I should be happy about that... but it just feels like now you're really gone and there's nothing left to do but just...
Mutlu olmam gerekir biliyorum ama ama artık gerçekten gittiğine ve yapacak hiçbir şey kalmadığına göre...
Nothing but ashes.
Külden başka bir şey yok.
You have nothing but contempt for this family.
- Ben... - Bu aileden nefret ediyorsun.
Somebody told me she's a crazy heiress who does nothing but hike.
Sırf doğa gezisi yapan deli bir varis olduğunu duydum.
Knowing that nothing lies ahead but corns and death, is there anyone else you would like to come to your wedding?
Geleceğinde nasırlar ve ölüm olduğunu düşünürsek, dünyada düğününe gelmesini istediğin başka biri var mı?
It's nothing but ice out there.
Dışarısı buz gibi.
I know nothing about musicals, but this is a fun musical.
Müzikalden anlamam ama bu çok eğlenceli bir müzikal.
I have felt nothing since but guilt and remorse.
O günden beri suçluluk ve pişmanlıktan başka bir şey hissetmedim.
I know I said that nothing real could ever happen between us... but it has.
Sana aramızda gerçek bir şeyin asla olamayacağını söyledğimi biliyorum ama oldu.
You have nothing but conjecture.
Elinizde tahminden başka bir şey yok.
Maybe, but I've met with everyone I know, and so far nothing.
Belki ama tanıştığım herkes ile görüştüm ve daha bir şey yok.
Nothing's gonna go wrong. But, yes.
Her şey yolunda gidecek ama evet, biliyorum.
I know that you have nothing to do with this, but there's nothing else that I can do.
Bununla alâkan olmadığını biliyorum ama yapabileceğim başka bir şey yok.
Then Alice calls about where he is, but there's nothing to a lawyer.
Sonra Alice nerede olduğunu öğrenmek için arıyor ama avukatla ilgili bir şey yok.
But I'm nothing.
Ama ben hiç bir şeyim.
We'll tell him it's nothing personal, but with such a small space, there's just no way we can make it work.
Kişisel bir şey olmadığını, mekanın küçük olduğunu ve bunun yürüyemeyeceğini söyleriz.
The government assigned a mission, and Cabe said nothing but "yes" "
- Devlet bir görev verdi o da gönülden evet dedi.
But my wife had nothing to do with this.
Ama karımın bu işle ilgisi yok.
Nothing but common thieves, liars, traitors, rapists, murderers.
Bilindik bir hırsızdan yalancıdan, hainden, tecavüzcüden, katilden başka bir şey değilsiniz.
Nothing but a woman.
Sıradan bir kadından başka bir hiç.
Nothing from the units, but we did manage to I.D. one of the victims.
- Devriyeden bir şey çıkmadı, ama kurbanlardan birinin kimliğini öğrendik.
You've had nothing but bad breaks since you moved here.
Buraya geldiğinden beri kötü talihten başka bir şey yaşamadın.
I've done nothing but be helpful to you, and it's'cause of me that you made dozens of arrests, and you shut down the drug business in this town, and now you want to come after me?
Size hep yardımcı oldum, benim sayemde onlarca tutuklama yapabildiniz. Benim sayemde bu kasabada uyuşturucu işini bitirebildiniz. Şimdi de beni mi yakalamak istiyorsunuz?
Life is hard, but we still have each other, and we will always have each other, and nothing will ever change that, and that's everything.
Hayat zor ama hâlâ birbirimize sahibiz, hep olacağız da ve bunu hiçbir şey değiştiremez, gerisi önemsiz.
There was nothing between us but a familiar old pattern.
Aramızda eski, tanıdık şeylerden başka hiçbir şey yoktu.
The two of you have been nothing but trouble, and the last thing I need is trouble.
Siz ikiniz beladan başka bir şey değilsiniz ve benim ihtiyacım olan son şey, bela.
Nothing but sand in your casket.
Tabutunda kumdan başka bir şey yok.
But it'll be nothing compared to what I'll do to the second or the third...
Ama bu ikinciye, üçüncüye yaptıklarımın yanında hiç...
- I wanted nothing more than for you to be my mentor, but instead you just don't like me.
- Benim akıl hocam olmanı istediğimden daha fazla bir şey istemedim ama bırak onu, benden hoşlanmıyorsun bile.
Well, all around'em, there was nothing but black, and they were wearing those helmets too, so where their faces should have been, there's just more black, like, uh, they were lost or... invisible.
Etrafta karanlıktan başka hiçbir şey yok ve o başlıkları da giyiyorlar o yüzden yüzleri daha da karanlık çıkıyor sanki kaybolmuş ya da görünmez gibiler.
Well, I'm sorry to tell you, but your sacrifice accomplished precisely nothing...
Bunu sana söylediğim için üzgünüm ama fedakarlığın hiçbir işe yaramadı.
Max, I want to help Han, but I also don't want us to wind up with nothing.
Max, Han'a yardım etmek istiyorum ama işi elimize yüzümüze bulaştırmak istemiyorum.
We all know that devout believers, real believers of all faiths, have nothing to do with the rise in violence across the world, but that doesn't mean that we shouldn't do anything to stop it.
İyi biliriz ki dindarların, tüm dinlerin gerçek inananların, dünya genelindeki şiddet eğiliminin artışı konusunda yapabilecekleri fazla birşey yok. Ama yine de bu hiçbirşey yapmamamız gerektiği anlamına gelmiyor.
They are nothing but killers.
Onlar birer katilden başka birşey değiller.
Nothing but a deer here.
Geyikten başka bir şey yok burada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]