But to do that tradutor Turco
8,283 parallel translation
You're planning to spirit walk, to save her, but to do that, you must have a body to return to.
Ruh yürüşünü plânlıyorsun, onu kurtarmak için lakin böyle yaparsan, geri dönmek için bir bedene sahip olmalısın.
Okay. We need to get to the circuitry behind the timer panel, but to do that, we need to remove the mercury switches, so, Shelby, Ryan, I need you to take those off.
Devreyi zamanlayıcı bölmesinin arkasına almamız gerek ama bunu yapmak için cıvalı anahtarı kaldırmalıyız bu yüzden Shelby, Ryan onları çıkarmanızı istiyorum.
And I was light years from being qualified for the job that he wanted me to do, but there was no one else.
Sonra yapmamı istediği iş için vasıflı olduktan sonra gün yüzüne çıktım. - Başka birisi de yoktu.
We created the V-system so that everyone had a job to do, but they have no way out.
Herkesin yapacağı işi olsun diye V sistemini yaptık ama kimsenin çıkış yolu yok.
- I never thought possible, and I want to continue to do these things to grow as a doctor, but I can only do that and explore this mystery of what comes after life with you.
Bir doktor olarak ilerlemek için bu işleri yapmaya devam etmek istiyorum. Fakat sadece bunu yapmak ve sizinle yaşam sonrası gelenlerin bu gizemini keşfetmek istiyorum.
Um, but are you sure that is the right thing to do?
Bunun doğru olduğundan emin misin?
But I will do everything I can to make sure that you make it to that graduation.
Ama o mezuniyete yetişmen için elimden gelen her şeyi yapacağım.
But what exactly does that have to do with stitches?
Dikişle ne yapmayı düşünüyorsunuz?
And ever since Becca hit her second trimest, she's been a total cooze. But I love her, and I can't do that to the mother of my child.
Ayrıca Becca ikinci üçayına girdiğinden beri sürtüğün teki ama ona aşığım bunu çocuğumun anasına yapamam.
I'm gonna do everything that I can, but I am not confident that we'll be able to save it.
Elimden geleni yapacağım ama bacağını kurtarabileceğimizden emin değilim.
I'm gonna ask to have your wife's X-rays sent from her family doctor, but, um, before I do that, I'd like to hear your story.
Aile hekiminizden karının röntgenlerini göndermesini isteyeceğim ama önce hikayeyi senin ağzından dinlemek istiyorum.
But the amazing thing that we learn from the rats is that what the rats need to do is to have an experience with a different type of rat, and then that rat can be part of their ingroup, too.
Ama farelerden öğrendiğimiz inanılmaz şey onların ihtiyacının en azından bir başka tür ile deneyim kazanması. Böylece diğeri guruba dahil olabiliyor.
You have known for some time that you can move objects with your thought and without touch, but you must learn to do it without the heat of emotion.
Zamanı gelince nesnelere dokunmadan düşüncenle hareket ettirebileceksin... ama duygularını katmadan yapmayı öğrenmelisin.
But I do have to get back to my story, so Roe can show you where to find whatever it is that you need.
Ama benim şimdi hikâyeme geri dönmem lazım o yüzden Roe sana aradıklarının nerede olduğunu gösterecektir.
Okay, fine, but that means I have to go with you, which, in turn, means you're endangering my life, too, but sure, let's do it.
Tamam o zaman, bu ben de seninle geliyorum demek oluyor ki bu durumda benimde hayatımı tehlikeye atıyorsun ama olsun, gidelim.
Yeah, I just did, but what do I say to them that doesn't sound insane?
- Buldum ama ne diyeceğim bu biraz çılgınca.
And I may not know how things work in this family, but I do know that business is bad and things aren't going to get better by refusing to try new things.
Bu ailede işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyor olabilirim ama bildiğim birşey varsa bu iş yürümüyor ve işler yeni birşeyler denemeyi reddettiğin sürece daha da iyi olmayacak.
But it's hard to do that when he actively ignores me.
Ama yokmuşum gibi davrandığı sürece bunu yapmak biraz zor.
Mum said that she had some stuff to do, but that you'd be here, and you'd take me to school.
Annem yapacak işleri olduğunu söyledi. Buradaysan beni okula götürecekmişsin.
I THOUGHT that you would want to do that yourself, but, fine, you've had your chance.
Bunu kendin yapmak istersin sandım. Ama madem yapmadın şansını kaybettin.
When Tom was about three, and we went to that causeway to get to the island, and on the way back, the tide had started to come in, but you said, "Let's do it anyway,"
Tom üç yaşında falandı. Adaya gitmek için o geçide girmiştik. Dönüş yolunda gelgit başlamıştı ama sen "yine de geçebiliriz" demiştin.
But it had something to do with a deal that was going down around midnight.
Ama gece yarısı yapılan bir anlaşmayla alakalı bir şeydi. Gece yarısı mı?
And, rachel, as far as your father goes, He and i don't always see eye to eye, But i do respect that man.
Rachel, baban ne kadar ileriye giderse gitsin her ne kadar her zaman aynı pencereden bakmasak da ona saygı duyuyorum.
I swear I will never do that to you again. But please do not leave me.
Sana bir daha öyle bir şey yapmayacağıma yemin ederim ama lütfen beni terk etme.
But that formerly living person right there said Richie was trying to do a deal with the Browns, however... politically incorrect that sounds.
Ama orada vaktiyle sağ olan kişilerin dediğine göre Richie, Browns ile bir anlaşmaya yapmaya çalışmış. Bununla birlikte bu kulağa patavatsızca geliyor.
And, apparently, my plane is never going to land - but let's see what we're going to do about that.
Görünüşe göre uçağım hiç yere inmeyecekmiş bakalım bu konuda ne yapacağız.
Oh, that's very sweet of you, but you don't have to do that.
Çok düşüncelisin ama bunu yapmana gerek yok.
But just in case we do I wanted to tell you that I'm sorry.
Ama böyle bir durum olursa sizden şimdiden özür dilerim.
Now, I'm no medical examiner, but when I left, I would've have put dollars to doughnuts that Dudley Do-Right was a goner.
Adli tabip değilim ama gittiğimde Bay Her şeyi Doğru Yapan'ın öleceğine emindim.
But how am I supposed to do that?
Evet ama nasıl yapacağım bunu?
I finally turned around, but they shouldn't be allowed to do that, right, just stop on the tracks?
Geri dönmek zorunda kaldım. Trenin raylarda öylece durmasına izin verilmemesi gerek.
I know that it seems redundant to make another large incision in an already-open chest, but if you do, in under a minute, you can have her sternum open and get a clear view of the field from an entirely different angle.
Büyük bir kesik daha açmanın gereksiz gibi göründüğünü biliyorum çünkü göğsü zaten açık ama yaparsan bir dakikadan az sürede sternumu açıp bütün alana farklı açılardan bakma fırsatı bulacaksın.
Look, Candace, I know you love spoilers and I know you want me to promise there's gonna be a happy ending, but I can't do that.
Candace spoiler'lara bayıldığını ve sana mutlu son sözü vermemi beklediğini biliyorum ama bunu yapamam.
But sometimes you have to pay your dues to do the things that you want to do.
Bazen istediğin şeyi elde etmek için bedel ödemen gerekir.
I mean, we loved having more to do in the commercial, but it sucks that you couldn't be in it at all.
Reklamda daha çok şey yapacak olmamız çok güzel ama senin dahil olamaman çok kötü.
Yeah, but if I do, I need to know that you'll do anything to make sure Alex is safe.
Tamam, ama ben yaparsam, bunu bilmem gerekiyor herşeyi yapıcaksın Alex'i güvende tutmak için.
But I'm willing to be a fool, so why do you care? Do you like me? We'll make abalone rice that's full of oceany fragrance.
Çeviri : ohyoulovemetoo Yeppudaa Çevirmen Adayı
But I don't want you to do anything that you don't...
- Ama istemediğin bir şey- -
But is it something that you want to do?
Ama yapmak istediğin bir şey mi?
You speak to people from many nations in your work, but do you feel that that fear is valid?
İşiniz gereği birçok milletten insanla konuşuyorsunuz ama siz, bu korkuların geçerli olduğunu düşünüyor musunuz?
But I came here to do one thing, and that's become an FBI agent.
Ama buraya bir şeyi gerçekleştirmek için geldim ve o da FBI ajanı olmak.
But none of us know how to do that.
İyi de hiçbirimiz bunun nasıl yapılacağını bilmiyoruz.
I don't know why you would do this, but I know that you would do anything to save your own skin.
Bunu neden yapıyorsun bilmiyorum ama kıçını kurtarmak için her şeyi yaparsın.
I do-I do want to train with you, but, you know, that, um, Granger wants me up in Ops.
Sizinle çalışmak istiyorum ama şimdi fark ettim ki...
But you doing what you're about to do... Entering the home of a very powerful man with a lot at stake and asking him for something, that's always a dangerous proposition.
Fakat yapmak üzere olduğun şey, yani sıkıntıda olan çok güçlü bir adamın evine girmek ve ondan bir şeyler istemek her daim beraberinde tehlikeyi de getirir.
I know that Allsafe will have to fire me. But testifying was the right thing to do.
Allsafe beni kovmak zorunda kalacak ama tanıklık etmek yapılması en doğru şeydi.
We still have plenty of recon to do, but it's a safe bet that Malvado's got his loot underground, in some sort of ancient stash.
Hala daha çok gözlem yapabiliriz ama elimizde ki en güçlü iddia, Malvado'nun yeraltında yağmaladıklarıyla dolu... -... bir çeşit antik zulasının olduğu.
- I would just like to submit to you that, although I agree that mangy hound is a bit of an eyesore... doesn't smell very good either... but he's got as much right to be in here as you do.
- O çirkin hayvanın biraz göze battığının ben de farkındayım. Hatta kötü de kokuyor. Ama en az senin kadar onun da burada olmaya hakkı var.
You guys, I'm sorry that they want to open this up, but they do.
- Böyle bir konuyu açtıkları için özür dilerim.
But how do we get him to do that?
Ama bunu ona nasıl yaptıracağız?
Didn't mean to do that, but I guess that's another new power I've got.
Bunu yapmak istememiştim fakat sanırım bu da benim yeni güçlerimden biri.
but today 329
but to you 23
but tomorrow 92
but to be honest 96
but to me 124
but to no avail 30
but tonight 202
but to do so 26
but to what end 17
but together 52
but to you 23
but tomorrow 92
but to be honest 96
but to me 124
but to no avail 30
but tonight 202
but to do so 26
but to what end 17
but together 52
but to 17
but to be fair 33
but to keep them all together 37
but to tell you the truth 23
to do that 107
do that 435
do that again 97
do that for me 24
but that's not you 16
but thank you 574
but to be fair 33
but to keep them all together 37
but to tell you the truth 23
to do that 107
do that 435
do that again 97
do that for me 24
but that's not you 16
but thank you 574
but tell me 152
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's it 276
but that's the way it is 43
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's it 276
but that's the way it is 43