But you weren't there tradutor Turco

When I started out I felt just like you said. But when I hear them machine guns a-going and all them fellows are dropping around me, I figured that them guns was killing hundreds, maybe thousands, and there weren't nothing anybody could do, but to stop them guns.

Başlarken tam dediğiniz gibi hissediyordum ama makineli tüfekleri duyduğum zaman etrafımdaki herkes patır patır dökülünce silahlarının yüzlerce, belki de binlerce kişiyi öldüreceğini düşündüm.

Made it to the relief point, but you weren't there, sir.

Buluşma yerine vardık, Siz daha oraya gelememiştiniz, efendim.

It took a war to make me understand or maybe it's just that I'm four years older but there hasn't been a day that you weren't with me or a night on patrol or ashore in town or pushing some kids through the jungles with a baby in my arms.

Anlayabilmem için bir savaş geçti ya da belki de 4 yıl daha yaşlandığım içindir ama seni düşünmediğim tek bir gün bile olmadı ne de gece denizde ya da karada şehirde ya da kucağımda bir bebekle bir avuç çocuğu ormana sürüklerken.

I went down to the canteen, but you weren't there.

Kantine gittim ama orada değildin.

We went to the hotel, but you weren't there.

Otele gittik ama orada değildin.

He tried to run on the water, the story goes but you weren't there to hold his hand!

Suda devam etmeye çalıştı ama, elinden tutmak için orada yoktun!

Well, I went to your room to tell you about it, but you weren't there, so I guessed you'd gone downstairs.

Sana söylemek için odana gelmiştim ama sen yoktun, ben de alt kata indiğini tahmin ettim.

I don't know what you watched there, but you weren't watching here!

Neye dikkat ettiğini bilmiyorum ama buraya etmediğin kesin!

- I phoned but you weren't there

- Beni aradı ama siz yoktunuz.

But how do you know that if you weren't there?

Orada değildiysen, nereden biliyorsun?

Maybe it feels hot to you because you weren't there freezing your ass off... but I was!

Belki sana sıcak geliyor, çünkü kıçı donan sen değilsin, benim!

I looked for you, but you weren't there.

Sana bakındım ama yoktun.

I went back to look for you, but you weren't there. Then I found out you're here.

Seni bulmak için geri döndüm, ama orada değildin sonra seni burada buldum

I went to your house, but you weren't there then.

Sana geldim ama evde yoktun.

I went by the agency, but you weren't there.

Ajansa uğradım, orada yoktun.

I woke up several times and looked in to say hello, but you weren't there.

Merhaba demek için birkaç kez kalktım, ama seni göremedim.

I made it very clear that you weren't home, but look, she's still there.

Evde olmadığınızı açıkça belirttim ama bakın, hala orda.

Jenny tried to bully us... into going over there for dinner tonight... but I said you weren't quite ready for it.

jenny bizi oraya bu akşam, akşam yemeğine götürmek için ısrar ediyor akşam yemeğine götürmek için ısrar ediyor. fakat bunun için daha hazır olmadığını söyledim.

But that doesn't mean there weren't moments when I truly wanted you here.

Fakat seni burada gerçekten istediğim anlar olmadı anlamına gelmiyor bu.

Your car was there, but you weren't there.

Araban oradaydı, ama sen yoktun.

You say we could have won, but you weren't there.

Kazanabileceğimizi sanıyorsun ama orada değildin.

I was going to give it to you after his funeral, but you weren't there.

Cenazesinden sonra verecektim ama gelmedin.

But you weren't there anyway. Wait.

Ama zaten gitmemişsin.

I went by your house, but you weren't there.

Evine gittim, ama orada değildin.

I came by your office today for lunch, but you weren't there.

Öğlen bürona geldim ama yoktun.

I needed you on the bridge but you weren't there.

Sana ihtiyacım vardı Ethan, köprüde sana ihtiyacım vardı ama sen orada değildin.

I'm sorry I had to do that. But you had to face it... And well, you weren't going to fet there without it, were you?

Bunu yapmak zorunda kaldığım için üzgünüm... ama bununla yüzleşmek zorundaydın, ve... şey, bu olmadan oraya gidemezdin, değil mi?

to see you, but you weren't there.

Ama sen yoktun.

You weren't there the day your bomb dropped on her... but take a look.

Senin bomban tepesine düştüğünde orada değildin... ama şuna bir bak.

I tried to reach you by phone, I needed to talk to you, I was confused, but you weren't there.

Sana defalarca telefon ettim, konuşmak istedim, kafam çok karışmıştı, ama sana bir türlü ulaşamadım.

And I went back to the place in the mal... where you were before, but you weren't there.

Seni eskiden bulunduğun yerde aradım ama bulamadım.

When I died, I looked for you, but you weren't there.

Öldüğüm zaman baktım ama burada değildin.

You weren't driving, but it was your car... and you were there, Natalie!

- Ama senin arabandı! Sen oradaydın, Natalie.

Mondego gave up Janina to the Turks and caused the massacre of Ali Pasha's family But you weren't there Captain Cocles

Mondego Janina'yı Türklere verdi ve Ali Paşanın ailesinin kılıçtan geçirilmesine sebep oldu.

I waited there, but you weren't there.

Bekledim ama sen yoktun.

Listen, he probably knew you'd end up nailing'the fat guy... maybe one or two more, but he had to know you weren't walking'out of there.

Bak, eninde sonunda şişkoyu mıhlayacağını biliyordu. Belki bir ya da iki taneyi daha mıhlardın ama oradan sağ çıkmayacağından emindi.

I tried the other side but you weren't there either.

Diğer tarafa da baktım ama orada da değildin. Kaynağın orada değildin.

I came back home but you weren't there.

Eve uğradım ama sen yoktun.

But according to... your wife's statement, at one point she she reached over for you in the bed and you weren't there.

Fakat karınızın ifadesine göre bir ara size ulaşmaya çalışmış ama orada değilmişsiniz.

Listen, I know you weren't there today. But wouldn't you agree that sometimes, and I'm not saying all the time, but sometimes Marie can be critical of me?

Bugün orada olmadığınızı biliyorum ama her zaman olmasa da bazen Marie'nin beni çok eleştirdiğine katılmıyor musunuz?

But there is one thing you rat-brains weren't smart enough to realize.

Ama siz sıçan-beyinlilerin göremeyi akıl edemediği birşey var.

Except the other night, but you weren't there.

Tabii geçen geceyi saymazsak hem zaten orada da değildin.

But you weren't there!

Ama burada değildin!

That voice tried to convince me that violence was the path to pleasure... I wanted to talk to you about it Thursday, but you weren't there.

Ses bana şiddetin..... zevk olduğunu söylüyordu.

They said you weren't there, but to try back later.

Burada değil, ama "tekrar arayın" dediler.

You told me a couple months ago that when you feel the need to disappear, you go to the observatory, but the observatory was closed, and then I remembered you said the pier calmed you down, but you weren't there,

Birkaç ay önce bana ortadan kaybolma ihtiyacı duyduğunda gözlem evine gittiğini söyledin. Ama orası kapalıydı. Sonra iskelenin seni sakinleştirdiğini hatırladım.

No, it isn't, but what we seem to be discovering... ... you weren't really accepted there.

Hayır, değil ama görebildiğimiz kadarıyla orada da fazla kabullenilmemişsin.

And I felt guilty about it forever, but I don't anymore because I was upset and I was lonely and he was there for me and you weren't.

Uzun süre kendimi suçlu hissettim ama artık hissetmiyorum çünkü moralim bozulmuştu ve kendimi yalnız hissediyordum birinin desteğine ihtiyacım vardı. Noel destek oldu, sen olmadın.

I stopped by your apartment yesterday but you weren't there.

Dün dairene uğradım. Ama orada değildin.

But I couldn't, and it's paralyzing me. He's been terribly feverish lately. Imagine if he wrote something and you weren't there to read it.

Sen gittiğinden beridir durumu daha dakötü.

But you weren't there

Ama sen orada değildin