English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ C ] / Climb in

Climb in tradutor Turco

815 parallel translation
You can't climb in a man's bedroom window.
Bir adamın yatak odası penceresine tırmanamazsın.
Climb in.
Gelin.
Climb in and I'll drive you.
Bin de götüreyim.
So I started to climb in this here window.
Bunun üzerine pencereye tırmanmaya başladım.
All right, climb in my car and get out of here, fast.
Pekala, arabama bin ve hemen buradan uzaklaş.
"You can climb into my womb and sleep in peace."
"Rahmime tırmanabilir orada huzur içinde uyuyabilirsin."
Come on, climb in the cab and go home.
Hadi ama, taksiye atla ve evine git.
Climb in, kid.
Bin bakalım, evlat.
Climb in.
Gir.
Let's go! Climb in! Climb in!
Çık, çık, çabuk!
I had to climb in through a window, which accounts for my suit.
Pencereye tırmanmak zorunda kaldım, elbiseme mal oldu.
Why don't you put the tailgate down and let him climb in?
Neden kamyonun arka kapağını açıp içeri almıyorsunuz?
Climb in.
Gir içeri.
Till you climb inside of his skin and walk around in it.
Onun derisinin içine girip içinde dolaşmaktır.
Climb in.
Binin bakalım.
All right, climb in the back.
Pekâlâ, arkaya bin.
You climb in that jeep and get outta here.
Cipine bin, bas git!
Climb in, Lieutenant.
Atlayın, Teğmen.
- Climb in, Miss Fellowes.
- Binin Bayan Fellowes.
AII right, climb in, old man.
Tamam, ihtiyar! Atla!
Climb in.
Bin.
and you've reached it! You can still climb in that kiddie car and take a hike...
Hâlâ o kıytırık arabanı alıp gidebilirsin.
In the morning we'll climb the pinnacle - and drop the other tree over.
Sabahleyin tepeye tırmanır ve başka bir ağacı uçurum üzerine deviririz.
We'll climb down the garage and change our clothes in the drainpipe.
Garajdan aşağı tırmanıp,.. .. çatı oluğunda giysilerimizi değiştiririz..
I climb poles to put up wires so that some broker in New York... ... can call some guy in Los Angeles and tell him he's been wiped out.
New York'taki borsacı Los Angeles'teki müşterisiyle haberleşsin diye direklere tırmanıp tel çekiyorum.
Why don't we climb on the shed, get on the balcony and go in there to save us going in the front?
Niçin sundurmaya çıkıp, balkona geçmiyoruz? Ve oradan ön tarafa geçmiyoruz?
Climb right in the wagon here.
Hadi, Trudy.
Now climb down here.
Şimdi in aşağı.
Climb down!
İn, hadi!
Climb right in.
Merak etme, sorun yok.
Then it was your turn to climb out, so you could both claim you'd escaped in time.
Sonra dışarı çıkma sırası sendeydi, böylece ikiniz son anda kurtulmuş süsü verecektiniz.
Why else would you leave your bed, climb to an empty church tower in the dead of night?
Niye evde değilsin? Bu saatte kilisede ne işin var?
- You see me climb in?
Tabii ki.
I'm gonna skin me down to the hide... climb up that ladder, and dive in that tank, right to the bottom.
Derim soyulana kadar yıkanacağım. Şimdi o merdivene tırmanacağım ve tankın dibine kadar ineceğim.
Tigers so strong they can climb trees with burros in their mouths.
Kaplanlar çok güçlüymüş, ağızlarında eşeklerle ağaçlara tırmanıyorlarmış.
They climb trees and roll in the grass.
Ağaçlara tırmanıyorlar, çayırlarda yuvarlanıyorlar...
Everyone will black out in the fast climb.
Hızlı tırmanış sırasında herkes bayılacak zaten.
Have Whitey climb up and see if they're in sight yet.
Whitey'ı al tırman da bak bakalım hala ortalardalar mı?
It's so hard to get up in the morning and... and get dressed and... walk the streets... climb the stairs.
Sabahları uyanmak zoruma gidiyor... Ve giyinmek.. Sokaklarda yürümek...
Doctor Juraj, joined by old Jozek and Tadek, the winter climb expert, were riding in the first sleigh.
Doktor Juraj, yaşlı Jozek ve Tadek'le bize katıldı. İlk kızağa biniyorlardı.
Climb down. We'll go look for him.
- Aşağı in, onu aramaya gitmeliyiz.
We get Christmas in Paris, or do I climb the walls to get to my pin-ups?
Noel'i Paris'te mi geçireceksin yoksa madalya için düz duvara mı tırmanacağım?
We'll go as far as the glacier. The actual climb will start in the morning.
Buzula ulaşana kadar ilerleyeceğiz, Asıl tırmanma yarın sabah başlayacak.
Just because I'm a stupe, that ain't no reason for Sidney not to climb out of the garbage I'm buried in.
Ben budalayım diye, Sidney'in içinde olduğum çöplükte çıkmaması için bir neden yok.
Well, an old lady might climb up a stepladder, she might slip in the bathtub, tumble off a pier.
Şey, yaşlı bir kadın ayaklı bir merdivene çıkabilir, banyo küvetinde ayağı kayabilir, bir iskeleden düşebilir.
Let's not try to climb that hill in this dreadful heat. "
Bu bitirici sıcakta tepeye tırmanmaya çalışmayalım. "
It is so exciting to climb hill under such a beautiful weather, so don't stay in the company.
Böyle güzel günler işte değil, dağlarda geçirilmeli.
If they catch us in that open, it's gonna make the hill higher to climb.
Eğer bizi bu açık alanda yakalarlarsa, tepeye tırmanmak zor olacak.
My business is to climb and I haven't climbed in five years.
İşim, tırmanmak ve son beş yıldır tırmanmadım.
Mama, you know how it feels to climb up in a chariot?
Bir at arabasına binmek nasıl bir his biliyor musun anne?
I thought you were gonna climb right in with me.
Üzerime atlayacağını düşündüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]