Complimentary tradutor Turco
469 parallel translation
Whatever you've heard, it's a lie, unless it's complimentary.
Her ne duyduysan, övgü dışında hepsi yalandır.
That's complimentary, and don't forget you said I looked as young as Cornelia.
Çok naziksin, ayrıca Cornelia kadar genç göründüğümü söylediğini unutma.
You're not very complimentary.
Pek nazik değilsin.
Ha, he's right complimentary, ain't he? Ha, ha.
İltifat etmeyi de çok seviyormuş, değil mi?
It's not very complimentary.
Bu iltifata benzemiyor.
That's not very complimentary either.
Bu da hiç iltifata benzemiyor.
Here's a complimentary issue.
İşte ücretsiz bir basım.
It's complimentary
Bizim ikramımız
I've heard about you, Miss Kelly. Highly complimentary.
Hakkınızda hep güzel şeyler duydum, Bayan Kelly.
- I'll give him complimentary rum-coco.
- Bedava hindistancevizli rom vereceğim ona.
But why don't you just relax with a little complimentary rum-coco?
Neden bedava Hindistan cevizli romdan biraz içip rahatlamıyorsunuz?
Complimentary rum-coco.
Bedava Hindistan cevizli rom.
Also quite complimentary about you.
Size de bol bol övgüler düzdü.
You're very complimentary.
Çok mültefitsiniz.
'Will all passengers holding tickets'for Continental flight 221 to Denver'please report to the ticket counter'to arrange for a complimentary dinner.'
Continental Havayolları'nın 221 sefer sayılı Denver uçağına bileti olan tüm yolcular ücretsiz yemeğinizi ayarlamak için gişelere başvurun, lütfen.
- A complimentary basket of fruit, sir.
- Otelimizden meyve sepeti, efendim.
He was quite complimentary.
Oldukça iltifat etti.
One always felt that you were striving to be complimentary.
Gören de kompliman yapmak için savaş verdiğini zannedecek.
- But not always complimentary.
- Ama her zaman iltifatlı değil.
If you gotta get personal, it won't be complimentary.
Olayı kişiselleştirirsen, kimseye yararı olmaz.
I'm afraid that's not complimentary enough to the developer, my dear. Nothing very complimentary could be said about Annabel.
Onunla yer değiştirebilmeyi dilerdim sadece bir günlüğüne.
- No, a highly complimentary angle.
- Hayır, çok uygun bir açı bu.
They loved the first four chapters and, you know, they were really complimentary.
Teslim ettiğim ilk dört bölümü çok beğendiler. Oldukça eğlenceli buldular ve bana bir sürü iltifat yağdırdılar.
- They were real complimentary.
- Bana bir sürü iltifat ettiler.
These are complimentary words which I speak to her in your name.
Bu sadece sizin adınıza yaptığım bir iltifat.
So, like, we figured beer was complimentary for the band.
Bizde biralar gruba ücretsiz zannetmistik.
"Complimentary Champagne."
"Otelin ikramı Şampanya."
Look, I found a complimentary corsage.
Bak, bu orkide de otelin ikramı.
Everything's complimentary here until you get the bill.
Faturayı görene kadar burada her şey otelin ikramı.
-... The complimentary couch. - Right.
- işte kanepe, otelin ikramı.
Mix a little complimentary cocktail for the mutt.
Köpek için bir kokteyl hazırlıyorum.
If I can ask you to board the bus as quickly as possible, you'll have a complimentary beverage waiting for each of you.
Eğer otobüsteyden birşey soracak olursanız, mümkün oluduğunca çabuk olsun. Hiçbirinizi tek tek bekleyemem. Bu yüzden acele etmelisiniz.
I don't know, but I tell you one thing, this is the last complimentary ticket I'll ever accept from anybody ever again.
Bilmiyorum ama sana bir şey söyleyeyim. Bu benim son kez aldığım ücretsiz bilet, bir daha asla kimseden bilet kabul etmeyeceğim.
Is that complimentary?
Bunlar bedava mı?
I thought that's complimentary
Bedava sanmıştım.
oh, yes, yes, sometimes alf can be very, very complimentary.
Oh, evet, evet, Bazen Alf çok saygı gösteriyor.
Now, eh, let's look at our complimentary Dumpwater Floridian and see what the town has to offer.
Övgü dolu Florida Bataklığı'mıza bakıp şehrin imkanlarını görelim.
would you like a complimentary soft drink?
Ücretsiz alkolsüz bir içki alır mıydınız?
Complimentary dance lessons in the gazebo.
Ücretsiz dans derslerimiz terasta
- Oh, how very complimentary.
- Ne kadar naziksiniz.
Hardly complimentary, Your Highness.
Hiç övgü dolu değil, majesteleri.
Would you hand me a complimentary pass, please?
Şuradan davetiyeleri verir misin? Bu bir dahaki sefere bizimle kaldığınızda bedava bir gece konaklamanız için. - Peki.
It means complimentary hors d'oeuvres.
Bedava yiyecek demek.
Language is a complimentary moist lemon-scented cleansing square or handy freshen-up wipette.
Dil, bedavaya verilen temizlik süngeridir. Veya ıslak mendildir.
Sir, we have some complimentary in-flight slippers. If you'd care to take off your shoes and relax.
Efendim, uçuş sırasında ayakkabılarınız çıkarıp... dinlenmek isterseniz diye terliklerimiz var.
And some complimentary casino chips.
Ve ikram olarak da bir kaç kumarhane fişi.
I've come about those special complimentary dishes.
Şu kompliman tabakları için geldim.
Would you care for something from our complimentary mini-bar?
Ücretsiz mini barımızdan bir şey içmek ister misin?
Complimentary fruit for Señor Timothy Mitchell.
Bay Timothy Mitchell için hediye meyve tabağı.
We'll miss the complimentary beverage.
Bedava içkileri kaçıracağız.
Although we do provide privacy for the residential guests, we are also a full-service hotel, including complimentary shoeshine.
Kalıcı misafirlerimizin özel hayatına saygı gösteririz, aynı zamanda otelimiz tam hizmet sunar, ücretsiz ayakkabı cilası dahil.
complete 94
complex 46
complain 24
completely 450
complicated 268
complications 49
compliments 18
completed 30
completely naked 17
compliments of the house 24
complex 46
complain 24
completely 450
complicated 268
complications 49
compliments 18
completed 30
completely naked 17
compliments of the house 24