Deal me in tradutor Turco
522 parallel translation
Deal me in the next hand, huh?
- Öylesine. Bir dahaki ele bana da dağıt, olur mu?
- Deal me in.
- Ben de katılacağım.
Come on, deal me in.
Haydi, işimize bakalım.
- Deal me in, I feel lucky tonight.
# Ben de oynuyorum, bu gece şanslı hissediyorum.
Deal me in.
Peki.
Deal me in.
Kağıtları dağıtın.
Tell the buffalo to deal me in.
Bizona yardım edeceğimi söyleyin.
Deal me in.
Dağıt.
Deal me in.
Ben de geliyorum.
So, to make it easier for me to deal with you, be Candy, and... with me, let's play in here. Okay?
O yüzden seninle kolayca başa çıkabilmem için basitçe Candy ol ve benimle burada eğlen tamam mı?
That's the deal you made with me in order to save that man's life.
Onun hayatını kurtarmak için benimle yaptığın anlaşma bu.
Provided you let me deal with this wolf's head in my own way.
Bu alçağın icabına kendi yöntemimle bakmama izin verirseniz.
And let me tell you, Favell, blackmail is not much of a profession, and we know how to deal with it in our part of the world, strange as it may seem to you.
Şunu da söyleyeyim ki, Favell, şantaj, bir meslek sayılmaz ve sana tuhaf gelse de, kendi dünyamızda onunla nasıl başa çıkacağımızı biliriz biz.
You puzzled me a great deal that first evening in the library, Miss Eyre.
İlk gece kütüphanede kafamı bir hayli karıştırdınız Bayan Eyre.
I've taken a great deal of pleasure in me garden.
Bahçemde bulunmaktan büyük keyif alıyorum.
They give me a great deal of trouble in my job.
İşimde bana epey bir zorluk çıkarıyorlar.
What you said this morning made me think we have a great deal in common.
Bu sabah söyledikleriniz çok müşterek noktamız olduğunu bana düşündürdü.
We have a great deal in common, it seems to me.
Bana birçok ortak noktamız varmış gibi geliyor.
What's in this deal for me?
Bu anlaşmada bana ne düşüyor?
Deal me back in again.
Tekrar varım.
When you first put the deal to me about staking me in the store, and being a silent partner, you know, my wife thought..
Yani... Mağaza için bana ilk ortaklık teklif ettiğinizde sessiz bir ortak oldum. Biliyorsunuz, karım sandı ki...
When you walked in, I was sure you'd been sent by the family to deal with me.
Geldiğin zaman..... aile tarafından beni defetmek için gönderildiğine emindim.
After spoiling my day off you could at least tell me how come a government cop is so interested in this deal.
Tatil günümü rezil ettiniz, bari söyleyin... bu meseleyle neden bir hükümet ajanı ilgileniyor?
You owe me $ 20,000 in our deal.
Anlaşma gereği 20,000 dolar borçlusun.
And, for I should not deal in her soft laws... she did corrupt frail nature with some bribe... to shrimp mine arm up like a withered shrub... to heap an envious mountain on my back... to shape my legs of an unequal size... to disproportion me in every part... like to a chaos or an unlicked bear whelp... that carries no impression like the dam!
İnsanlıktan nasibimi almayayım diye, tabiat anayı rüşvetle ayarttı, kolumu kurumuş bir fidan gibi çarpıtması, sırtıma dalga geçilecek iğrenç bir kambur yüklemesi, bir bacağımı uzun, diğerini kısa yaratması, bedenimi bir karmaşa, anasını hiç andırmayan, biçimsiz bir et yığını hâline sokması için!
I may be eccentric in the way I do business, but to me a deal is a deal.
İş yaparken garip davranabilirim ama benim için anlaşma anlaşmadır.
I think you should let me deal with this in my own way.
Sanırım bu işi kendi yöntemimle halletmeme izin vermelisin.
I want to thank you. C.P. for cutting me in on this deal.
Sana teşekkür etmek istiyorum C. P, beni bu işe seçtiğin için.
A guy with a deal for me offered Nick a thousand to put in a word.
Anlaştığım bir adam onun için biriyle konuşsun diye Nick'e bin dolar vermiş.
I'm in on this deal and no son of a bitch is taking me out of it.
Bir anlaşmam var ve hiç bir orospu çocuğu beni bunun dışında bırakamaz.
And me... I was stupid enough to let you involve me in your dirty deal.
Ben... ben ne budalaymışım senin kirli emellerine alet oldum.
Anthony just told me... the deal that Alice's ex-agents made for her on the Douglas picture... and I will never get over it.
Anthony bana dedi ki... Alice'in eski ajansı Douglas filmi için onula yaptığı... ve asla atlatamayacağım.
Make a deal with me, and I`ll make you the richest man in the world.
benimle bir anlaşma yap, ve ben seni dünyanın en zengin insanı yapayım.
Oh, Mrs. Hubbard, you have afforded me a great deal of help in this difficult case.
Bu hassas işte bana çok büyük yardımınız dokunmuş oldu.
What annoys me the most in this deal is the fact that I don't like women.
Bu anlaşmada ki en sevmediğim şey.... kadınlardan hoşlanmamam.
It may not sound like much to you, but believe me, in these parts, it's a good deal.
Sana önemsiz gelebilir ama inan bana buralarda iyi bir anlaşmadır.
♪ Could know ♪ - I deal in girls. - ♪ You're someone to me ♪
İşim kızlarla.
If you're gonna try to make a deal with me, you might wind up right back in jail.
Benimle anlaşmaya çalışıyorsan hemen hapishaneye geri dönersin.
They keep me around just in case one of them... wants to deal with the other world once in a while.
Yine de aralarıdan biri diğer dünya ile iletişime geçmek isteyebilir diye beni burada tutuyorlar.
You no hear from me in two days, is no deal.
İki gün içinde benden haber almazsan anlaşma yok demektir.
HANNIBAL : You want a deal, call me in an hour.
Şimdi anlaşma yapmak istersen bir saat içinde beni ara.
To deal with you in my capacity would make me a laughing stock.
Seninle dövüşmek çocukla dövüşmek gibi! Bir silah seç!
Well, he left his mother and me in a great deal of debt and she hasn't been feeling very well, poor thing.
Annesine ve bana büyük bir borç kaldı ve annesi son zamanlarda iyi değil, zavallı.
You're gonna make me a deal to ride in it?
Onunla gitmek için benimle mi anlaşma yapacaksın?
You see, from an early age, I've revelled in the appearance of stupidity... which has given me a great deal of time to think.
Ezelden beri aptal gibi görünmekten zevk almışımdır. Bu sayede düşünecek epey zamanım oldu.
I only have seven holes in my head now I'll make an eighth hole in my head and put an ornament in there and people will have to deal with me.
Şimdilik kafamda sadece yedi delik var sekizinciyi de açıp süsleyeyim, insanlar da kabullensin dedim.
You listen to me, you son of a bitch, there's a kid out there using his car to kill people, not that it's such a big deal since it seems to be your gang he's got it in for.
Beni dinle, seni ( küfür )... dışarda ki velet arabasıyla insan gebertiyor... görünüşe göre çetenize kin beslemiş... biri varken böyle bir anlaşma olamaz.
You know what trade I deal in. What could you possibly offer me?
Nelerle uğraştığımı bilmiyorsunuz bana ne önerebilirsiniz ki?
Although it pains me to say it, in my opinion, Bill Parrish dealt with us pre-emptively... in dismissing any deal with Bontecou.
Bunun bana acı vermesine rağmen, benim düşünceme göre, Bill Parrish, Bontecou ile herhangi bir anlaşmayı başından reddediyor.
I know musky's the big deal fish in these waters but come with me off the coast of Virginia,
Musky " nin bu sulardaki büyük balıkçılık hikayesini biliyorum.
If you won't cut a deal with me, I'll fly him back to Los Angeles... I'll stick him in an institution out there... and we can have a custody battle over him.
Eğer benimle anlaşma yoluna gitmezseniz, onu Los Angeles'e götürüp bir bakımevine yerleştiririm ve ağabeyim için vesayet mücadelesi veririz.
me included 34
ines 33
in fact 10253
internet 115
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
ines 33
in fact 10253
internet 115
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
indiana 185
intelligent 217
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
indian 84
indiana 185
intelligent 217
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186