Do it tradutor Turco
262,105 parallel translation
Come on, Esther, do it.
Haydi Esther, yap.
His tooth is killing him, but I haven't been able to get him to a dentist in years, so I am sorry, but if you want to diagnose him, you got to do it here.
Dişi onu öldürüyor ama onu yıllardır dişçiye götüremedim. Üzgünüm ama tanı koymak istiyorsan burada yapman gerek.
I just want you to take care of yourself, all right, and now is the time to do it when I have free dental care.
Sadece kendinle ilgilenmeni istiyorum ve ücretsiz diş bakımı yapmanın zamanı geldi.
I'll do it, okay?
Yapacağım, oldu mu?
I have to puke, and I want to do it on the Econ Building
Kusmam gerek ve bunu Ekonomi Fakültesi'nin önüne yapmak istiyorum.
Yeah, that'd do it.
Evet, öyle yapmışsın.
You'd be the first to do it.
- İlk yapan sen olurdun.
It is very un-cool to lie and triply un-cool to do it at Wilderness Jesus Jam!
İsa Doğa Grubu'nda yalan söylemek üç kat daha kötü bir şeydir.
Seems like you do'cause you drove all the way across town to do it.
Hoşlanıyorsunuz gibi görünüyor çünkü bunun için ta şehrin ucundan geldiniz.
So bottom line, I'm gonna ask you to do something that I would never do, but you're better than me, so maybe you'll do it.
Sonuç olarak senden asla istemediğim bir şey isteyeceğim ve benden daha iyi olduğun için belki yaparsın.
You should do it.
Yapmalısın.
If you have to have a party with store-bought food, this was the way to do it.
Ev yapımı olmayan yemekle parti yapacaksan böyle yapacaksın.
Can't Brick just do it for me?
Brick benim için yapamaz mı?
Right, well, let's do it, then.
Tamma, gidelim o zaman.
Honestly, why do they do it?
Açıkçası, neden bunu yapıyorlar?
Why do you do it?
Neden yapıyorsun
It cost 100 grand to do it?
Bunu yapmak için 100 bin dolara mal oldu mu?
When they've done that, they'll find another one... and do it again, and again, and again, and again, all day long.
Bunu yaptıklarında, bir tane daha bulacaklar... Ve tekrar yap, yine, Ve yine bütün gün boyunca.
So I decided when we started making Grand Tour that I had to go out and change that, and learn how to do it properly.
Grand Tour yapmaya başlayınca karar verdim. Dışarı çıkıp değiştirmek zorunda kaldım, Ve bunu nasıl düzgün yapacağınızı öğrenirler.
Look, I know this is a lot to process, but the important thing is that you've heard it and, moving forward, you'll try to do better.
Bakın, bunun uzun bir süreç olduğunu biliyorum ama önemli olan bunu duymanız harekete geçmeniz ve daha iyi olmaya çalışacak olmanızdır.
And let's face it, apologizing is a very vulnerable thing to do, but even though you never say you're sorry, I mean, you show it in other ways.
Kabul edelim, özür dilemek çok savunmasızca bir şey ama özür dilemesen de bunu başka şekilde gösterirsin.
Wait. What are we gonna do with it when we graduate?
Dur, mezun olunca onu ne yapacağız?
Do you take it bla-a-ck or with cre-e-e-am?
Sa-a-ade mi yoksa sü-ü-ütlü mü?
I like it. What do you think?
Ne düşünüyorsunuz?
It's what high schoolers do.
Son sınıf öğrencileri bunu yapar.
It's what kids do.
Çocukların yaptığı şey.
Ugh. It's your turn to do the udder.
Tamam, memeyi temizleme sırası sende.
And there ain't nothin you can do about it.
Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok.
Oh, I'll admit I started it when I start it, which I did not do.
Ben başlattığım zaman başlattığımı itiraf ederim ama ben başlatmadım.
But it isn't Christmas without saying that we're gonna do the jigsaw puzzle and then not doing it.
Ama yapboz yapacağımızı söyleyip sonradan yapmadığımız zaman noel noel olmaz.
Before you know it, your room becomes Dad's TV room, and my room becomes Mom's TV room, and then we're all married with kids, but do we have rooms to cram our families into?
Göz açıp kapayıncaya kadar senin odan babamın benim odamda annemin TV odası oluvermiş ve sonra hepimiz evlenip çocuk sahibi olmuşuz ancak ailemizi koyacak odamız olacak mı?
Do you like it?
Beğendin mi?
I like it. Okay, but do you love it?
Tamam da beğendin mi?
I don't want it to be a room that Mom thinks she can do projects in and then just end up drying sweaters!
Odamın annemin projelerini yapabileceğini düşündüğü sonra çamaşırların kurutulduğu bir oda olmasını istemiyorum!
It's something to do with Cindy.
Cindy'le ilgili.
And I don't know what to do about it.
Ve bu konuda ne yapacağımı bilmiyorum.
Do it.
Durma, git.
Because it's the right thing to do.
Çünkü yapılacak doğru şey bu.
Now what you do is, you get a job and then you get married and eventually you have kids, and someday you'll tell them they can't go to Europe. That's how it works.
Şimdi yapman gereken şey bir iş bulmak sonra evlenmek, sonra çocuk sahibi olmak ve sonra bir gün onlara Avrupa'ya gidemeyeceklerini söylemek.
Flouncing, traipsing, gallivanting... all that European stuff, it's not what people do when they graduate.
Sürtmek, aylaklık, maskaralık tüm Avrupa şeyleri mezun olan insanların yapacağı şeyler değil.
Do you think it's weird the owner of the car hasn't contacted me yet?
Araba sahibinin beni hala aramaması sence garip mi?
It was a stupid thing to do. I'm...
Aptalca bir şeydi.
But you don't know it all, do you, Prof?
Fakat çok bilmiş değilsiniz, değil mi profesör?
It was all I could do not to slip her one.
Onu becermemek için zor durdum.
- No, but it could do.
- Hayır ama olabilir.
It does mean I have to do 56mph.
Bu 56mph yapmak zorunda olduğum anlamına gelir.
But the people with me here today really do love it.
Ama bugün burada bulunan insanlar onu gerçekten seviyorlar.
Why do I have to keep doing it?
Neden yapmaya devam edeceğim?
It started out as a Nissan 200SX, but it's been fitted with a 700-horsepower 6.2L V8 and a modified steering rack, so it can do this.
Bir Nissan 200SX olarak başladı, Ama 700 beygir gücü ile takıldı 6.2L V8 Ve değiştirilmiş bir direksiyon rafı,
It seems James and Jeremy want their old mate to do well after all, because, unless I'm mistaken, it would appear that I'm up against a child and a man with no arms.
James ve Jeremy'ye benziyor Eski dostun nihayetinde iyi şeyler yapmasını ister, Çünkü yanılmadığım sürece,
You just have to let them think they have the power, but they never do, never, unless you give it to them.
Bu güce sahip olduklarını düşünmelerine izin vermen gerek ama sen bunu onlara vermezsen asla bilemezler, asla.
do it anyway 19
do it for me 171
do it right now 27
do it for yourself 17
do it up 17
do it later 23
do it today 16
do it tomorrow 16
do it to me 21
do it now 637
do it for me 171
do it right now 27
do it for yourself 17
do it up 17
do it later 23
do it today 16
do it tomorrow 16
do it to me 21
do it now 637
do it again 594
do it right 79
do it fast 39
do it yourself 113
do it quickly 49
do it quick 22
do it properly 26
do it then 24
do it quietly 27
do it right 79
do it fast 39
do it yourself 113
do it quickly 49
do it quick 22
do it properly 26
do it then 24
do it quietly 27