Emphasis on tradutor Turco
288 parallel translation
Why didn't I put more emphasis on that point?
Neden o noktayı daha fazla vurgulamadım?
Why this emphasis on liquids?
Neden ısrarla içeceklerden söz ediyorsun?
Hmm. If you must record my exploits I do wish you would put less emphasis on the melodramatic and more on the intellectual issues involved.
Benim maceralarımı kayıt altına alman gerekiyorsa, duygusal yönü daha az vurgulayıp, içerdiği entellektüel hususlara daha fazla ağırlık vermeni isterim.
I couldn't prove you're wrong, of course, sir... but some fellow criminologists, including some behavior scientists... have begun to make me believe... we've all been putting too much emphasis on environment... and too little on heredity.
Hipotezinizi çürütemem efendim ancak bazı suçbilimci dostlarım ki aralarında davranış bilimci olanlar da var toplum etkisini abartıp genetik faktörleri gözden kaçırdığımız konusunda beni ikna etmeye başladılar.
- This emphasis on physical pain.
- Fiziksel acıya yapılan bu vurgu.
Instead of all this technical namby-pamby there's so much of today, we're putting the emphasis on speed, endurance and courage, the way it used to be.
Bütün bu teknik yapmacık yerine, bugün eski bir metod olarak kullanılan hız, dayanıklılık ve cesarete vurgu yapıyoruz.
With emphasis on the cranial and oral areas.
- Özellikle kafatası ve ağız bölgesinde.
He couldn't put more emphasis on increasing the output of cereals, and...
Tahılların üretimini artırmaya daha çok önem veremezdi ve...
Why such an emphasis on explosives?
bu bomba eğitiminin tercih edilmesi niçin?
Arm up, clear moves, girls, lighter leg, emphasis on lightness.
Kol yukarı, net hareketler, kızlar, bacağı açın, hafifliği vurgulayın.
He's... He's putting his emphasis on contracts.
Artık anlaşmalarla ilgileniyor.
there's too much emphasis on sports.
Bence Sporlar hakkında durulması gereken çok şey var.
"with a Special Emphasis on the Management of Terror as a Strategic Weapon."
"stratejik bir silah olarak karşı casusluğun teori ve psikolojisi."
Very heavy emphasis on educational achievement.
Eğitimde başarıya çok önem verirler.
I know already that you would tell me that its intentional, to put emphasis on the central motive, right?
Bunu bilerek merkezi vurgulamak amacıyla yaptığını biliyorum.
And you would be well served to include fewer of these dreary details in future chronicles, and place greater emphasis on me.
Ve ilerideki günlüklerinde bu iç karartıcı detaylara daha az yer verip, bana daha fazla vurgu yapsaydın, daha fazla ilgi görürdün.
Mr. Riker's placed a great deal of emphasis on defence, a subject he obviously knows well, having served Starfleet in several conflicts.
Bay Riker savunmaya çok vurgu yapmış, önemli bazı çatışmalarda Yıldızfilosuna hizmet ettiği için... çok iyi bildiği bir konuya benziyor.
I think our employees have got a new emphasis on job security... and we want to try and help them with that.
Galiba çalışanlarımız iş güvenliği konusunda çok önem veriyorlar ve bu konuda onlara yardımcı olmak istiyoruz.
My emphasis on Oedipal conflict and penis envy?
Benim Oedipal çatışma ve penis kıskançlığı üzerindeki vurgum mu?
In response to your request, this message will include a record of my activities during a normal day, with emphasis on my perceptions of friendship.
Bu sebeple, isteğinize karşılık olarak bu yazışma normal bir günde yaptığım etkinliklerin tamamının arkadaşlık algıma özel bir vurgu yapılmış bir kaydını içerecek.
This form will give guidelines for a full census of the population, with emphasis on productivity and economic forecasts.
Bu form, üretkenlik ve ekonomik tahminlere de vurgu yaparak... kapsamlı bir nüfus sayımı için örnek teşkil edecektir.
Emphasis on "apart."
Sadece "evi" paylaşıyoruz.
People place too much emphasis on their careers.
İnsanlar mesleklerine çok önem veriyorlar.
You're thinking about too much, putting too much emphasis on it.
Bu olayı çok düşünüyorsun, üzrinde çok duruyorsun.
I realize, of course, you will not be putting so much emphasis on the study of Greek and Latin.
Yunanca ve Latince çalışmalara pek önem vermeyeceğinizin farkındayım.
But with this transcendence comes much emphasis on perfecting oneself.
Ama bu felsefede kişinin mükemmelleşmesi önemlidir.
Should have put the emphasis on "pleasure." She'd love you.
"Memnun" derken vurgu verseydin gözüne girerdin.
Sometimes I think you place too much emphasis on how men look.
Bazen erkeklerin görünümüne çok fazla önem verdiğini düşünüyorum.
- I think I... is our emphasis on the individual.
- Sanırım ben vurgulamak istediğimiz budur.
You're just a soda jerk, the emphasis on jerk.
Sen sadece kola sersemisin. Sersemliğin vurgususun.
According to figures released by the newly formed Office of Public Morale President William Clark has risen to dramatic new levels of popularity because of his administration's emphasis on addressing the needs of Earth.
Yeni kurulan Kamu Araştırmaları Bürosu'nun açıkladığı rakamlara göre Başkan William Clark önderliğindeki hükümetin, icraatlarında önceliği Dünya'nın ihtiyaçlarına vereceğini açıklaması popülerliğini oldukça arttırdı.
I mean bed rest, Loretta, emphasis on "rest."
Yatakta ve "dinlenme" kelimesini vurguluyorum.
You see, you just put the emphasis on the first syllable.
Gördünüz işte ; tek yapmanız gereken, vurguyu ilk hecede uygulamak.
Read it again, this time put the emphasis on the first syllable.
Tekrar oku. Bu kez vurguyu ilk hecede uygula.
I, too, believe it's illusions about love and the emphasis on sex that separate people today.
Aşk hakkında yanılsama ve seks üstünde çok vurgu var insanlar arasında.
- And here : "The Minbari put great emphasis on art, literature and music."
"Minbariler sanata, edebiyata ve müziğe büyük önem verirler."
Emphasis on dead.
Tercihen öIü.
People put too much emphasis on the importance of sex.
İnsanlar seksin önemi üzerinde çok fazla kafa yoruyor.
For one thing there's too much emphasis on safety.
Her şeyde güvenliğe çok fazla vurgu var.
- Much greater emphasis on field work.
Daha çok saha çalışması var.
Emphasis on "was."
Vurgu "di" de.
Well, it's like Woodstock but with a greater emphasis on vans.
Odun-yığını festivali gibi. Fakat bu, "Minibüs" üzerindeki muhteşem vurguyla söyleniyor.
Emphasis on "free."
"özgür" ü vurguluyorum
We place so much emphasis on physical beauty... we're afraid to be infected by one of these girls'inner beauty.
Bizler fiziksel güzelliği olan kızlara önem verip... iç güzelliği olan kızlardan hastalık kapacağımızı sanıyoruz.
He's found a kind of Grimm's fairy tale approach to the Western with an emphasis on grim.
Western'lere Dede Korkut hikayesi gibi yaklaşır... ve korkuyu vurgular.
But our main emphasis is on, uh, reducing.
Fakat en çok kilo azaltma üzerinde duruyoruz.
I mean, on the contrary, this incredible emphasis that we all place now... on our so-called careers... automatically makes perceiving reality a very low priority... because if your life is organized around trying to be successful in a career... well, it just doesn't matter what you perceive or what you experience.
Bilakis, hepimizin sözde kariyerlerimize biçtiğimiz bu inanılmaz önem otomatikman algılanan gerçekliğin önemini çok düşürüyor çünkü hayatını kariyerinde başarılı olmanın etrafında organize ettiysen bu senin neyi algıladığına veya neyi tecrübe ettiğine etki etmiyor.
By July 20th, the emphasis will fall on the winter wheat fields in Stavropol.
20 Temmuzdan itibaren dikkatler Stravropol'deki buğday tarlalarına çekilecek.
The new emphasis was on assassination teams, bounty hunters.
Yeni odak noktamız, suikast takımları ve kelle avcıları oldu.
It's important that the emphasis be placed on the institutional response to the crisis as opposed to any individual efforts.
Vurguyu özellikle bu krize bir tesis olarak nasıl tepki verdiğimize koy kişisel çabalar yerine.
Unfortunately, my health demands that I take a temporary leave- - emphasis, I hope, on the "temporary."
Ancak sağIık sorunlarım olduğundan geçiçi bir süre kalacağım. Geçici olacağını vurgulamak isterim.
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
one moment please 57
ondrej 26
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
one moment please 57
ondrej 26
only you 239
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230