English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ F ] / Figuratively

Figuratively tradutor Turco

221 parallel translation
- I'm sorry, sheriff but I'm literally and figuratively a tenderfoot.
- Üzgünüm şerif ama kelimenin tam anlamıyla ve mecazi olarak muhallebi çocuğuyum.
Well, I was speaking more figuratively than relatively.
Şey, şahsi anlamdan çok mecazi olarak konuşuyordum.
That was figuratively speaking.
Wiggy'i kastetmiştim, Bayan Gravely.
Therein hangs the tale, for in just a moment we're going to ask you to shake hands, figuratively, with a christopher columbus from another galaxy and another time.
Birazdan hikâyede göreceksiniz. Birazdan Kristof Kolomb ile mecazi olarak tokalaşmanızı isteyeceğiz. Başka bir galaksi ve başka bir zamandan.
Figuratively speaking, of course.
Mecazi olarak konuşuyorum tabii ki.
He certainly "grew up," figuratively speaking.
Ne kadar da hızlı büyümüş.
Figuratively speaking!
- Mecazi bir şekilde konuşuyorsunuz!
- Figuratively speaking, of course.
- Elbette mecazi anlamda.
I had hoped I had spoken only figuratively.
- Metafor olarak kalmasını ummuştum.
Captain Kirk speaks somewhat figuratively and with undue emotion.
Kaptan Kirk mecazi ve duygusal konuşuyor.
- That should be taken figuratively.
- Mecazi olarak algılanmalı.
- Yes, of course, figuratively!
- Evet, elbette, mecazi!
The heroes had come to grips, figuratively speaking.
Mecazi olarak söylersek, kahramanlarımız savaşmaya başlar.
And judging'by your size I mean figuratively speaking'to us.
Ve sizin ölçülerinizle yargıIıyor, mecazen bize söylüyorum.
It's my pet peeve : you mean she figuratively hangs around the house.
Sanırım bu benim küçük bir takıntım ama söylemek istediğin onun mecazen evde takıldığı olsa gerek.
When Aunt Patrice visits, Maris dives under the duvet with a two-week migraine, and I'm left holding the bag, literally and figuratively.
Frasier, bunu benim için yap. Patrice Teyze her geldiğinde Maris bir sürü plan yapar ve sonra iki hafta süren bir migren kriziyle yatağa düşer.
This is big, Edward, literally and figuratively.
Memnun kalacaksın, Edward. Kelimenin tam anlamıyla.
Figuratively speaking.
Mecazi konuşuyorum.
I assume she is speaking figuratively.
Farz edelim ki kız mecazi bir şekilde konuşuyor.
Figuratively speaking.
Mecazi anlamda.
Literally as well as figuratively.
Mecazi olduğu kadar gerçek anlamıyla da.
Figuratively speaking, Balkan is behind the world's ass.
Mecazi konuşursak, Balkanlar dünyanın anüsündedir.
The Stargate will be buried, literally and figuratively.
Yıldız Geçidi gömülecek, gerçek ve mecazi anlamlarıyla.
The Stargate will be buried, literally and figuratively.
Yıldız Geçidini kelimenin tam manasıyla gömüyoruz.
- Figuratively speaking.
! - Mecazi anlamda.
Behind me figuratively.
Mecazi anlamda.
Well, figuratively speaking, of course.
Yani, lafın gelişi, tabiî ki.
On this type of gleaning, of images, impressions, there is no legislation, and gleaning is defined figuratively as a mental activity.
Bu türden görüntü ve izlenim toplayıcılığı için herhangi bir mevzuat yok ve toplayıcılık mecazi bir şekilde zihinsel bir eylem olarak tanımlanır.
Assure them we mean literally, not figuratively.
Mecazi değil, gerçekten kastettiğimiz şeyi anladıklarından emin ol.
Figuratively speaking, of course.
Mecazi anlamda tabii.
You keep your nose clean, both figuratively and literally, and we'll get along.
Eğer burnunu temiz tutarsan, hem gerçek hem de mecazen, iyi anlaşırız.
Figuratively speaking. We've lost our mystery.
Mecazi anlamda konuşursak, gizemimizi kaybettik.
you mean that figuratively,
Gerçekten gitmeyecek değil mi?
- I was speaking figuratively.
- Ne zaman? - Genel olarak konuşuyordum.
You're great at putting up fences, literally and figuratively.
Gerçek anlamında da mecazi olarak da çit koymayı iyi biliyorsunuz.
Do you mean that literally or figuratively?
Ne demek istiyorsun kelimenin tam anlamıyla ya da mecazi?
I can look over my shoulder... figuratively speaking.
Omuzumun üzerinden bakıyorum... Mecazi konuşuyorum.
You poisoned him. Literally and figuratively speaking.
Hem gerçekler hem de teknik olarak konuşmak gerekirse, onu zehirledin.
I'm speaking figuratively.
Mecazi anlamda söylüyorum.
- You know, figuratively speaking.
- Mecazi anlamda söylüyorum.
No, I was speaking figuratively.
Hayır, mecazi anlamda dedim.
The more he feels like he's not being heard, the louder he screams, literally and figuratively.
Sesinin duyulmadığını hissettikçe hem mecazi hem de gerçek anlamda daha da yüksek sesle bağırıyor.
Literally. Figuratively, I mean.
Yani, mecazi olarak.
Figuratively, at least.
Mecazi anlamda.
Figuratively speaking.
Mecazi konuşma.
I mean, figuratively speaking, of course.
Ben mecazi, konuşma elbette, anlamına gelir.
She meant figuratively.
Mecazi anlamda söyledi.
And I don't mean figuratively.
Ve mecazi olarak demiyorum bunu.
You're speaking figuratively.
Mecazi konuşuyorsun.
When was I figuratively a dick?
Genel olarak ne zaman pislik oldum?
04, 00 : 07 : 50 : 16, He can rape the land, figuratively, 16, 00 : 07 : 52 : 16, and rape his own daughter, literally,
- Evelyn Mulray benim kızım. " - Delinin teki Lou. Mulray'ı su meselesi yüzünden öldürdü.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]