Fill me in tradutor Turco
752 parallel translation
Fill me in.
Anlat.
Will someone please fill me in?
Biri bana neler olduğunu anlatabilecek mi?
I'm, uh, not going to try to persuade you not to yank this man's stripes, but I thought maybe you'd fill me in on just what happened.
Şu askerin rütbesini düşürmemen için... seni ikna etmeye çalışmayacağım. Ama belki bana neler olduğunu anlatırsın.
- Come on, fill me in, Dave.
- Hadi dökül bakalım Dave.
Now, if you could fill me in on everything that happened to my brother.
Kardeşimin başına gelenler hakkında bana bilgi verirseniz sevinirim.
Someone want to fill me in here?
Birisi beni burada bekletmek mi istiyor?
- Fill me in on the rest at dinner.
- Akşam yemeğinde beni bilgilendir.
Fill me in on something.
Söylesene...
You'll have to fill me in on things.
Beni bilgilendirmen gerekecek.
Fill me in.
Konusunu anlatsanıza.
Fill me in.
Ayrıntıları anlat.
Fill me in.
Bilgi verin.
Fill me in. You disappeared from the bridge after Sulu.
- Siz de Sulu'dan sonra kayboldunuz.
That's why I stopped in to see Rosales He's from Mexico, and I thought maybe he could fill me in on what to do when we got there
Bu nedenle Rosales'i görmek için uğradım. O meksikalı için oraya vardığımızda yapılacakları anlatabileceğini düşündüm
Fill me in.
Beni bilgilendirin.
Fill me in on that.
Bir süre yerime bakarsın.
Want to fill me in? .
Bilgi vermek ister misin?
Fill me in.
At beni içeri.
Maybe you could fill me in there, sir.
Belki bana bu konuda yardımcı olabilirsiniz.
You could be a big help to me, sir, if you'll just fill me in with certain details. You think you could do that?
Bana birkaç konuda bilgi verirseniz çok sevinirim Bay Hanlon.
Fill me in.
İyi. Gel bana anlat bakalım.
You can always fill me in.
Bana her zaman anlatabilirsin.
Fill me in.
Anlat bakalım.
So fill me in. How was the trip?
Anlat bakalım, yolculuk nasıldı?
- Tell him to call and fill me in.
- Görürsen söyle beni de arasın.
She took her head out of the oven long enough to fill me in.
Bana bilgi verecek kadar bir süre kafasını fırından çıkarabildi.
Uncle Jack... I know you got a plan, but don't you think you ought to fill me in? Here, you might need this.
Jack Amca... bir planin oldugunu biliyorum.
Fill me in. Let me learn from you.
Bilgilendir beni.
Excuse me, sir. What name do I fill in?
Özür dilerim efendim, adına ne yazacağız?
She fell passionately in love with him, which brings me to the cruel part of the story - merely breaking off to remark, my dear Pip, that it's not necessary to fill the mouth to its utmost capacity.
Tabi kadının da ona derin bir aşkla tutulduğuna şüphe yok. Ki bu da bana hikâyenin en acı kısmını hatırlatıyor. Ağzımızı alabildiğince doldurmanın... gereksiz olduğunu belirtmek için esas konumuzdan ayrılıyorum Pip.
You gotta fill the application out in front of me.
Başvuru formunu gözümün önünde doldurmalısın.
Get Arthur Godfrey to fill in for me.
Arthur Godfrey yerimi doldursun.
They tell me somebody else is coming out to fill in for you or take your place.
Senin yerine birinin geleceğini söylüyorlar.
I'll fill in for El Trovador if you give me a job as a lifeguard during the day.
Can kurtaran olarak iş verirseniz El Trovador'un yerine çıkarım.
Well, if you want me to fill you in on him... he lost the 60,000 you gave him on a three day poker session... on the train between Halifax and Moose Jaw.
Bu konuda bilgi vermemi isterseniz anlatayım. Ona verdiğiniz 60,000'i, Halifax ile Moose Jaw arasındaki trende üç gün süren pokerde kaybetti.
In the end, they was sorry for me, so they undress me they fill the bath with champagne and they drop me.
Sonunda, bana acıdılar, beni soydular küveti şampanyayla doldurup beni içine attılar.
If I ever get a severe case of love sickness, you know who can fill in for me at the club.
Günün birinde şiddetli bir aşk acısı yaşayacak olursam kulüpte yerimi kimin dolduracağını biliyorsunuz.
- Why not give me a form to fill in?
- Doldurmam için bir form verseydiniz?
Oh sure, I'm just an extra to fill in, non one ever listens to me.
Oh tabi, kimse beni dinlemezse sadece ekstra bir paket alırım bende.
Now, let me fill you in.
Şimdi size bilgi vereyim.
Now, let me fill you in.
Sana detayları anlatayım.
Well, go ahead. - But someone will fill in for me.
Zaten birisi benim yerimi alacak.
I wanted to ask if you'd fill in for me?
Benim yerime işe gidebilir misin diye sormaya geldim.
OK. Let me fill you in.
Tamam sana söyleyeyim.
Let me fill you in.
Sana başını anlatayım.
Fill it in, then give it to me.
Doldurup, sonra bana verin.
Let me fill you in the details.
Sana ayrıntıları açıklayım.
Will you just fill that in for me, please?
Şu formu doldurabilir misiniz acaba?
Excuse me, I think that I can fill in for Mr. Norris.
- Geçler prova yaptı- - - Affedersiniz. Bay Norris'in yerini doldurabileceğimi düşünüyorum.
- My sister's gonna fill in for me. - Great.
- Ben bebekleyken, yerime kardeşim bakacak.
Then I'd have to go fill out all those reports about the car. And the morgue guys would come and put you in one of those black plastic bags. And that's a whole ton of paperwork for me, Flowers.
Sonra, araba hakkında bir sürü rapor doldurmam gerekir, ve morg çalışanları gelip, seni şu siyah plastik torbalardan birine koyarlar, ve bana yine bir sürü kağıt işi çıkar ve kağıt işlerinden nefret ettiğimi bilirsin.
fill me up 24
me included 34
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
me included 34
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25