English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ F ] / Find one

Find one tradutor Turco

9,692 parallel translation
Leave a ribbon, find one of us.
Kurdele bırakın ve bizi bulun.
It means go home, or do I have to find one of those other sub-saharan interns?
Bunun anlamı... Bunun anlamı eve git ya da başka aşağı sahralı stajyer bulmak zorunda mı kalayım?
Producer, you said you were looking for a writer. Did you find one yet?
İşe alacağım dediğiniz şu yazarı işe aldınız mı?
It was awfully hard to find one that was taller than you. "
Senden uzun birini bulmak gerçekten çok zordu. "
And I know we're gonna find one.
Ve senin onu bulacağından eminim.
Oh, you'll always find one or two
Her zaman bir iki tane bulunur.
You know, one of these days John's gonna find out what really happened to his father.
Sen, bu günlerde John N'biri biliyorum ; s öğrenecek Gerçekten babasına ne oldu.
He's got access to the media, and he wants me to help him narrow things down, find the one thing that we can bring to them.
Medyaya erişimi de var yani. Haberlerde anlatabilmemiz için konuyu basitleştirmeme yardım etmemi istiyor.
But I'm gonna find the one thing.
- Ama doğrusunu bulacağım.
If I kill you, your markings might find their way onto another vessel, so I'm going to destroy them, one by one, until she talks, and then I'll kill you.
Seni öldürürsem, işaretlerin başka bir damara geçmenin bir yolunu bulabilir. Bende o konuşana kadar onları tek tek öldüreceğim, sonra seni öldüreceğim.
No one can find out about this, Frank...
Kimse bunu öğrenmemeli, Frank...
Well, unless you answer my questions, I'm gonna find every last one.
Eğer sorularımı cevaplamazsan tüm sırlarını ortaya çıkaracağım.
To live like a gentleman, I find, these days, I must try to act like one.
Bu günlerde beyefendi gibi yaşamak için öyle davranmak gerekiyor.
I was honorably discharged at 22, and I took her name... hoping to make a new life for myself where no one could find me.
Onurlu bir şekilde 22 yaşında terhis oldum, ve onun adını aldım... hiç kimsenin beni bulamayacağı bir yerde kendime yeni bir hayat kurmak umuduyla.
If you kill this one, they will come, they will find you, and they will kill you.
Eğer bunu öldürürsen, onlar da gelir, seni bulur ve öldürürler.
It's one way to find out if I'm claustrophobic.
Klostrofobik olup olmadığımı anlayacağız birazdan.
I think that's the woman I asked you to find, the one who I thought was a patient of mine.
Şuradaki kadın bulmanı istediğim hastam. Araştırmanı söylemiştim ya sana.
What are the odds that we'll find her in or near one? What's that you say?
Kadını o bataklığın içinde veya yakınında bulma şansımız nedir?
Go find me other one.
Git, ötekini de bul.
Bury it where no one can find it.
Onu göm ki, kimse bulamasın.
Well, we have to find out one way or another.
İyi de bir şekilde öğrenmemiz lazım.
Well... there's one way to find out.
Bunu öğrenmenin tek bir yolu var.
There's only one way to find out.
Öğrenmenin tek yolu var.
But, once adjusted, you find that there's only one place where you can stay without any worries.
Fakat alıştığınız vakit kaygılarınız olmadan yaşayabileceğiniz yalnızca bir yer olduğunu anlarsınız.
How do we find the right one?
Doğru olanını nasıI bulacağız?
I just need you to come forward with what you know, testify, and then they can subpoena SOC, find out what I've got and use it in court.
Ben sadece, biliyor musun senin öne çıkman gerekiyor, tanık olarak, ve sonra, SOC'u mahkemeye verebilirsin, bende ne var öğrenip, mahkemede kullanabilirsin.
Nathan confirmed that Joe Sena is the one creating the fog so we need to find him.
Nathan sise neden olanın Joe Sena olduğunu doğruladı. O yüzden onu bulmamız lazım.
Well, there's only one way to find out.
Öğrenmenin tek bir yolu var.
So, you better find yourself a new one.
Kendine yeni birini daha iyi bulursun.
I don't want to talk about it. And no, moms don't know yet, and I don't want to tell them until I find another one, so please don't say anything.
Bu konuda konuşmak istemiyorum Ve evet annemler daha bilmiyor ve yeni bir tane iş bulana kadar da bilmesinler.
It's the only one I could find that didn't have action figures all over it.
Heryerinde aksiyon kahramanı... olmayan bir tek bunu bulabildim.
But i may know how to find the right one.
- Çok ama doğru olanı bulmayı biliyor olabilirim.
Meeks had one task- - to find a projector for the stag film.
Meeks'in tek bir görevi vardı, porno film için bir projektör bulmak.
Look, one thing I know about Frank, he always manages to find a chair when the music stops.
Bak, Frank hakkında bildiğim tek şey, müzik durduğunda bir sandalye bulur.
When he got there, doctors couldn't find anything wrong, but they wanted to keep him for one extra day.
Gittiğinde doktorlar bir şey bulamadı ama onu bir gün daha hastanede tutmak istediler.
The Chosen One will find his way without you.
Seçilmiş Kişi sen olmadan da yolunu bulur.
I'm sure one as cunning as you can find a way to remove bird shit from his linen.
Eminim bir sen gibi kurnaz onun keten kuş boku çıkarmak için bir yol bulabilirler.
Or... Or it'll find you. And one day, you will look back, and you will realize that...
Ya da o seni bulacak.
And if I searched it without one, then any evidence I would find would be inadmissible.
Arama izni olmadan ararsam bulduğum hiçbir delil kabul edilmez.
No one could find him for 24 hours.
24 saat boyunca kimse yerini bilmiyordu.
We have to find out who's number it is, the second one - the pay as you go - and where it was bought.
İkinci telefon numarasının kime ait olduğunu bulmamız gerek - - kontürlü telefonun - - ve nereden alındığını.
ALL AROUND THE WORLD, YOU CAN FIND A ONE MILLIMETER LONG WORM MUCH SMALLER THAN A TYPICAL EARTHWORM.
Dünyanın her yerinde, tipik bir kürek toprakta... 1 mm'lik solucanlar bulmak mümkün.
I was just walking around in Washington Square Park one day, and this guy came up to me and said they were trying to find a minority for a Fruit by the Foot commercial, and I said yeah, and I got paid pretty well, so I just kept doing more commercials.
Bir gün Washington Square Park'ta dolaşıyordum adamın biri yanıma geldi ve Fruit by the Food reklamı için azınlıktan birini bulmaya çalışıyorlarmış ben de kabul ettim, iyi bir ücret aldım, sonra da reklamlarda oynamaya devam ettim.
You need to find Merlin, Dark One.
Merlin'i bulmalısın, Karanlık Olan.
Well, we're gonna find a way to pay you guys back one way or another.
- Paranızı bir şekilde ödeyeceğiz.
I'll find another one.
Başka bir yer bulurum.
- To find the Chosen One.
- Seçilmiş olanı bulmaya.
Hopefully we can get a hit on one of her jobs, find her there.
Çalıştığı yeri öğrenirsek onu orada bulabiliriz.
Sure, I can try to find another dealer, but like Vera said, no one on the streets deals Suboxone.
Elbette başka bir satıcı bulmayı deneyebilirim ama Vera'nın da dediği gibi, sokaklardaki kimse Suboxone satmaz.
No one can find you here.
Kimse bulamaz seni burada.
- I think that you'll find you have one.
- Kalbinin attığını fark edeceksin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]