English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ G ] / Going in

Going in tradutor Turco

44,914 parallel translation
It's going in the wrong direction.
Yanlış istikamette ilerliyor.
Great, going in blind.
Harika, gözü kapalı gidiyoruz.
How do we know that we're going in the right direction, father?
Doğru yönde gittiğimizi nereden biliyoruz baba?
Meaning if we're even thinking about going in there we need - zero margin for error.
Oraya ulaştığımızda hata payımız sıfır olacak demek.
You're going in?
İçeri mi gireceksiniz?
Going in means you'll die, kid.
İçeri girmen ölmen demek.
That's why I'm going in there.
Bu yüzden oraya gideceğim.
Are you going in with us?
Bizimle içeri mi gireceksiniz?
Who is going in?
- Kim? Kim gidiyor?
Come on, I thought your story was going in an entirely different direction!
Cümlenizi ne diye bitirmiyorsunuz?
- I'm going in.
- Ben içeri gidiyorum.
We knew you were going in, with or without our approval.
Biz onaylasak da onaylamasak da gideceğini biliyorduk.
But if we're going in, they said the only way we're getting out alive is if we kill Gunmar.
Ama gidersek oradan canlı çıkmamızın tek yolunun Gunmar'ı öldürmek olduğunu söylediler.
It stinks, sweetie, but... Bob wants all the TPS reports in first thing, so I am going to be stuck here in the office all night.
Kokuyor, tatlım, ama Bob ilk iş olarak tüm TPS raporlarını istiyor bu yüzden bütün gece ofiste işle boğuşuyor olacağım.
Case was on the verge of going to trial, and he was caught in Novak's trap.
Dava mahkemede görüşülmek üzereyken, Novak'ın tuzağına düşmüş.
I tricked Damien into going after McGill, but I did not kill him.
McGill'in peşinden gitmesi için Damien'i kandırdım, ama onu ben öldürmedim.
They were in the boat and they were looking around and going,
Botta oturup etrafa bakınıyor, arada da şöyle diyorlardı...
NASA's the only thing going on in Houston.
Houston'daki en önemli yer NASA.
Believe me, it's the only thing going on in the world.
İnan bana, dünyadaki en önemli yer de orası.
But I'm going to say it's the guy who shows me YouTube videos of people getting hit in the nuts.
Ama bana YouTube'dan yumurtalarına vurulan insanları izleten adam diyeceğim.
I'm going to float a lead wire in through his left subclavian vein.
Sol subklavyan damarından kablo indireceğim.
Luke's going to college in a couple of months...
Luke birkaç ay sonra üniversiteye gidecek.
When you think about Commodus, who had more, personally, and more, historically, going for him than any other human being previous in the history of human existence...
Commodus'u düşününce, şahsi ve tarihsel olarak insanlık tarihinde hiçbir insana denk gelmeyen ... çok fazla olay oluyordu.
If he backed away at that point, then everybody's going to know, including Marcus, is going to know that he was ready to seize the power from Marcus's own son, who was the closest person in line for the succession.
O anda geri çekilseydi o zaman Marcus da dâhil herkes, onun tahta geçmeye en yakın kişi olan Marcus'un öz oğlundan kontrolü almaya hazır olduğunu açık bir şekilde anlayacaktı
It's hard to figure out what's going on in the head of Lucilla.
Lucilla'nın zihninden neler gectigini bilmek kolay değil.
The people closest to him that ran his life lost confidence in their own physical security, and thought the only solution is going to be to get rid of Commodus.
Hayatını ona en yakın olan insanlar yönetiyordu Bunlar kendi canlarına bir şey olmasından korkan insanlardı. Ve onlara göre bunun tek çaresi, Commodus'tan kurtulmaktı.
If we're going to be staying in this apartment, would you be interested in doing a little redecorating?
Artık bu dairede kalacaksak hafif bir düzenleme yapmak ister misin?
In fact, he told us specifically he was going to another regular session in Greenpoint.
Aslında, özellikle onun gittiğini söyledi. Greenpoint'teki bir başka düzenli oturuma.
So I take it he informed you I've not been going to St. Olaf's in quite some time.
Bu yüzden alıp verdim ki ben gitmedim seni bilgilendirdi Olaf's için oldukça zaman içinde.
I-I understand that you're used to working in more unregulated environments, but you are going to have to learn to work with us and not around us, and follow the proper protocol.
Kontrolsüz bir ortamda çalışmaya alışkın olduğunuzun farkındayım. Fakat bizimle çalışmayı öğrenmek zorundasınız. Bizi yok sayamazsınız.
I've set up a series of traps and obstacles in the Library and you're going to guide me through using just your voice.
Sen de sadece sesini kullanarak beni yönlendireceksin.. - Bu çok saçma.
He resigned in 2013- - something about, uh, evidence going missing at a narcotics raid.
2013'te istifa etti - Bir şey hakkında, uh, Bir uyuşturucu baskında kanıt yok oluyor.
I'll come back in ten, we'll keep going.
Ona geri geleceğim, devam edeceğiz.
I'm going to have to un-restore Shinwell's restoration, regrettably.
Shinwell'in restorasyonunu geri yüklemek zorunda kalacağım, Üzgünüm Mm.
You? I've been going over Marla and Patrick's phone records and e-mails.
Marla ve Patrick'in telefon kayıtlarına geçtim.
Aigoo what can be done. With the strong winds, isn't my husband going to return as a sea monster if he rides out in his boat? ( will be dead at sea, becoming a ghost haunting the ocean )
Tekrar fırtınaya tutulursak kocam teknesiyle fırtınadan sağ çıkabilecek mi acaba?
But in order for our son to be a brilliant man, don't you have to be a conglomerate first, honey? - When are you going to become a conglomerate?
Fakat onun zeki biri olması için senin holding sahibi olman gerekmez mi?
If Tae Oh and I leave together, what are you guys going to do in one house together?
Biz gidersek koca evde ne yapacaksınız?
Aren't you going back in?
Nesin sen?
- Well, I know that, but... - No, no, no. I'm lucky, I can still get around, but there are people in such bad shape, going to the store is their entire day.
Ben şanlıyım, hala etrafta dolaşabiliyorum, ama markete gitmesi bütün gününü alan zor durumda olanlar var.
Are you going to run away in the middle of the night?
Gece vakti kaçacak mısın?
If nobody goes in, then everyone is going to die!
- Kimse gitmezse herkes ölecek!
Let's just say we're going in so that life can continue.
Yaşayabilmek için içeri giriyoruz diyelim.
I'm not sure if the progress deserves to be called smooth, but in any case, it's presently going according to plan.
Gerçi bu duruma sorunsuz denir mi bilmem ama en azından plana göre ilerliyor.
Now, for my next heist, I'm also going back in time.
Benim sonraki soygunum için ben de zamanda geri gidiyorum.
And it's quite likely that Reader lost his nerve and he didn't wanna take the risk of going back in for a second time.
Büyük ihtimalle Reader cesaretini yitirdi. Ve ikinci kez içeri girme riskini almak istemedi.
I don't know when they'll fall asleep, so I was going to get just a bit of sleep and leave early in the morning.
Bir uyudular mı top patlasa uyanmazlar. Hemencecik uyuyup sabah erkenden evden çıkacaktım.
We have someone moving in. They didn't clean up, so I'm going through this trouble. Gosh.
Öbür gün buraya başka bir aile taşınacak ama bir çöp bile kaldırmadıklarından bütün iş başıma kaldı şimdi!
I've just got some stuff going on in my head.
- Sadece kafam biraz dolu.
Nobody's ever in the mood to get their face bashed in, but that's what's going to happen, unless you want to back down.
Kimse suratının dağılması havasında olmaz zaten. Ama başına gelecek olan şey bu. Tabii geri çekilmezsen.
But let it be known, with me in charge, things are going to change.
Ama şunu bilin ki sorumluluk bendeyken bazı şeyler değişecek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]