Good time tradutor Turco
16,430 parallel translation
You have wasted quite enough of my husband's good time and money.
Kocamın değerli vaktini ve parasını yeterince boş yere harcadınız.
Um, but I can go if this is not a good time.
Ama iyi bir zaman değilse gidebilirim.
I've just been having a good time, you know?
Güzel zaman geçiriyorum, biliyor musun?
His idea of a good time is driving me and my brother around and looking at houses.
Onun güzel vakit geçirmekten anladığı kardeşimle beni arabayla gezdirip evlere baktırmak.
Cheddar's regular dog sitter is ill, and the heat's out in my house, so I don't think it's a good time for me to visit Kevin in Paris.
Cheddar'ın her zamanki bakıcısı hasta ve evdeki ısıtma sistemi çalışmıyor. Paris'e, Kevin'in yanına gitmek için iyi bir zaman olduğunu düşünmüyorum.
Oh, someone had a good time in Paris.
Birileri Paris'te güzel vakit geçirmiş.
I know, but it wasn't a good time.
Biliyorum ama zamanlaman kötüydü.
You have a good time?
İyi vakit geçiriyormusunuz?
It's not really a good time.
Aslında pek uygun bir zaman değil.
- I feel like I'm not showing you a good time.
Seni eğlendirmiyorum gibi geliyor.
I think I need to just be by myself for maybe, like, a year and try and figure this shit out, but I wanted to say that I'm sorry to you because you were a great guy and I really had such a good time with you
Bir yıllığına kendi başıma kalıp bunu çözmeye çalışacağım ama senden özür dilemek istedim. Çünkü sen mükemmel bir erkeksin ve seninle çok güzel vakit geçirdim.
Then we're gonna have a good time, all right?
Sonra güzel zaman geçireceğiz, tamam mı?
Are you having a good time?
Güzel zaman geçiriyor musun?
Is now a good time to freak out?
- Yok yok. - Panik yapmanın vakti mi?
No, not one of our really fun parties that we actually have a good time at. I mean it's, like, empowering.
İyi vakit geçirdiğimiz partilerden değil.
Well, did you have a good time?
İyi vakit geçirdin mi?
I guess I won't be the only one having'a good time tonight.
Sanırım bu gece tek iyi vakit geçiren ben olmayacağım.
I watched you argue with your... idiot boyfriend and I judged it a good time to come over and get you into bed.
Salak sevgilinle kavga edişini izleyip doğru zamanda geldim ve seni yatağa attım.
Just let me know when it's a good time.
Tamam, uygun olduğunda haber verirsiniz.
I've been waiting for a good time to surprise ye with this.
Bununla sana sürpriz yapmak için iyi bir zaman için bekliyordum.
All right, look, we're gonna have a good time here, okay?
Tamam, bakın, güzel vakit geçireceğiz, tamam mı?
Hmm? We had a good time, she and I.
Güzel vakit geçirmiştik, o ve ben.
Because now would be a good time.
Çünkü şimdi tam zamanı.
Who wants a good time?
Kim iyi vakit geçirmek istiyor?
Now's a good time!
Şimdi tam zamanı!
And before I leave, I'll have a good time.
Ve gitmeden önce iyi vakit geçireceğim.
I'm just gonna have a good time.
Sadece iyi vakit geçireceğim.
- Having a good time?
- Eğleniyor musun?
I had a really good time tonight.
Bu akşam çok güzel vakit geçirdim.
I've had lots of time to think about how good I was at seeming good.
"İyi biri gibi gözükmekte" ne kadar iyi olduğumu düşünecek çok zamanım vardı.
Yeah, well, we'll... get you looking real good for the next time out, okay?
Evet, bir dahaki sefer için daha iyi gözükmeni sağlayacağız tamam mı?
The last time you were so good!
Son seferinde çok iyiydin!
Just having a good old time. What about you?
Bayağı güzel zaman geçiriyorum.
Don't you think it'll do us good to spend a little time apart?
Biraz ayrı zaman geçirsek bize iyi gelmez mi sence de?
That's right, time to go cook something good.
Doğru, iyi yemek pişirmenin zamanı geldi.
For good this time.
Geri döndüm. Bu sefer iyilik için.
And make it good this time.
- Bu sefer güzel yap.
Now it's time for you to make good on your side of the deal, and...
Şimdi de senin sözünü tutma vaktin geldi.
I know that seems like a long time, but it's actually pretty good for November.
Yavaş gibi gelebilir ama Kasım ayı için iyi sayılr.
"One good deed at a time." Isn't that what the good Lord says?
Tanrı'nın dediği bu değil mi?
It's the only good news we'd had in such a long time.
Uzun zamandır aldığımız tek iyi haberdi.
I met some good people last time.
Orada iyi insanlarla tanıştım...
I mean, our numbers are pretty good last time I checked, yeah?
Yani, son baktığımda rakamlarımız oldukça iyiydi, değil mi?
This was home... for a good period of time, yes.
Burası bir süreliğine de olsa güzel bir yerdi, evet.
Since we've been becalmed, our rate of drift has suggested we had a good chance of making landfall on one of these islands in approximately a week to ten days'time.
Buraya çakıldığımızdan beri, sürüklenme hızı akla geldi bir hafta ila 10 gün arasında bu adalardan birini görme şansımız vardı.
In a few hours'time, there's a good chance you're going to look awfully smart.
.. olacaklara bağlı. Çok akıllı çıkman için iyi bir şans var.
Death this time is for good.
Bu sefer ölüm tamamen gerçekleşir.
But a good mistress knows to withhold it until the time is right.
Fakat iyi bir metres doğru zaman gelene kadar bunu saklaması gerektiğini bilir.
'Cause you sound like a college freshman who's said good-bye to his mom and dad and found dope and liberal politics for the first time.
Anasına babasına veda edip esrar ve liberal politikayı ilk defa keşfetmiş üniversite ilk sınıf öğrencisi gibi konuşuyorsun.
I make it the same every time, but I've been going about it for years now, I hope it's good.
Umarım güzel olmuştur.
Apparently, he's docile, well oriented in time and space and has... established good relations with his doctors and nurses.
Görünüşe göre uysal, uyum sağlamış doktor ve hemşireleriyle iyi bir ilişki kurmuş.
good times 259
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times before 18
times in a row 26
times a week 28
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
time will tell 62
times are changing 28
times before 18
times in a row 26
times a week 28
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121