Here's the thing tradutor Turco
3,792 parallel translation
Here's the thing...
Şöyle yapıyoruz...
Here's the thing about that, Nina.
İşin aslı şu, Nina.
Here's the thing.
Olay şu.
But here's the thing. Rath does not like it when we leave in the day.
Ama şu var ki Rath çalışma saatlerinde ofisten ayrılmamızı sevmiyor.
Well, here's the thing, is that the store is closing down, and it's a hard time, and it's gonna take forever, and I have to put all the books in the boxes.
Olay şu ki dükkan kapanıyor ve zor zamanlardan geçiyoruz tüm bu kitapları kolilemek ömrümün sonuna kadar sürebilir.
- The thing is, somebody got killed here yesterday, and there's some feeling it didn't happen the way the cops said.
Olay şu ; dün burada biri öldürülmüş. Polise anlattığınız gibi olmadığı yönünde dedikodular var.
Yeah, but here's the thing. I don't...
Ama bir şey...
But here's the thing.
Ama önemli konu şu :
Um, we were on a business trip and the car broke down, so we were cutting through the woods trying to get to the main highway, and... that thing just chased us here.
Um, bir iş gezisi ve araba bozuldu, yüzden, ana karayolu almak için çalışırken ormanda kesme edildi ve o şey sadece burada bizi kovaladılar.
Here's the thing, sundry receipts of items identical to your tie pin and cufflinks, and lighter, bought and paid for on account by Mrs. Vivienne Haldane.
Şimdi olay şu. Elimizdeki faturaların ait olduğu eşyalar sizinkilerin aynısı. Kravat iğnesi kol düğmesi ve çakmak.
You know, it's the strangest thing... being here for a wedding, seeing you all dressed up in a tuxedo,
Biliyor musun, düğün için burada olmak, seni smokin içinde görmek tuhaf bir şey.
Here's the thing about the Japanese.
Japonların olayı şu :
Here's the thing, you're going out and I'm gonna, uh, watch Phoenix.
Tamam, sen arkadaşlarınla çık, Phoenix'e ben bakacağım.
Here's the thing... No, that is the thing.
- Hayır, meseleyi konuşuyoruz zaten.
Now, the thing is, it's mostly suburbs or farmland around here.
Sorun şu ki, burada genelde banliyöler ve çiftlikler var.
Yeah, I can only remember pieces of the night because I was taking the pills back then and the first thing I remember I was in here with Ali and we were fighting and the next thing I know is that I'm out by the barn, telling the girls that she's missing and I thought I heard her scream.
Evet, o gecenin bazı parçalarını hatırlıyorum çünkü çok fazla hap almıştım ve hatırladığım ilk şey orada Alison'la kavga ediyordum ve sonra hatırladığım tek şey ahırın yanındaydım, kızlara onun kaybolduğunu ve onun çığlığını duyduğumu söyledim.
Hey, I'm scared, too, but the one thing that's not gonna get us back to that gay wedding is sitting here crying about it.
Bak, ben de korkuyorum ama gay düğününe dönmemizi sağlayacak son şey burada böylece ağlaşıp durmak.
Well, but here's the thing.
Mesele şu ki.
Now, here's the thing.
Ama şimdi şöyle bir şey var.
It's one thing to stay in touch with your ex after, what, seven years? It's whole another thing to actually come all the way here to see him.
Yedi yıl sonra, eski sevgilinle hâlâ iletişim içindesin... ve buraya onu görmek için geliyorsun.
Here's the thing - - None of it was real, but all of it was true.
Hiçbir şey gerçek değil ama söylediklerim doğruydu.
So, here's the thing, boys and girls... We have a crisis.
Şöyle bir durum var bayanlar, baylar bir krizin içindeyiz.
But here's the thing, pet... Same goes for you.
Ama bir şey var, aynısı senin için de geçerli.
But here's the thing...
Bir şey var.
Here's the thing - - you can look human and act human... But deep down? You're just a monster.
Şöyle bir şey var, insan gibi görünebilir ve davranabilirsiniz ama derinlerde sadece bir yaratıksınız.
That blade's the only thing that can kill Metatron, and I am the only one who can use it so from here on out, I'm calling the shots.
Bıçak Metatron'u öldürecek tek şey ve onu kullanabilecek tek kişi benim. Şimdi bunda sonra sözleri ben söylüyorum.
But here's the thing.
Ancak asıl konu şu.
And here's the thing, Jim.
Bak, Jim sevdim seni, iyi çocuksun.
- So here's the thing. I love what you did.
Yaptığın şeye bayıldım.
Look... here's the truth. This war, it's a thing of the past.
Bakın gerçek şu ki bu savaş artık geçmişte kaldı.
Let him go back to Australia because the thing that brought him here, uh, slept with a co-worker, got pregnant with his baby, nearly died, and then, what, chose the other guy?
Sırf onu buraya getiren şey, iş arkadaşıyla yatıp onun bebeğine hamile kalıp ölümden dönüp sonra öteki adamı seçti diye?
Here's the thing, Elena.
Mesele de bu Elena.
Here's the thing.
Mesele şu.
It was obvious in the twins'moves, but here's the thing.
İkizlerin hareketlerinde bu açıkça görülüyordu ama olay o değil.
So, here's the thing.
Mevzu şu. Hayır.
I'm trying to do the right thing here, Healy.
Burada doğru bir şey yapmaya çalışıyorum Healy.
Here's the thing about mamas.
Annelik böyle bir şey değil mi?
That's not the only thing I've come up with down here.
Bu burada keşfettiğim tek şey değil.
Bronwen, here's the thing that I love about our friendship :
Bronwen, arkadaşlığımızın sevdiğim yönü şu :
Yeah, but here's the weird thing - - she leaves for a modeling gig four days ago, and her digital life just disappears - - nothing.
Hayır ama tuhaf olan şey dört gün önce modellik işi için ayrılınca dijital hayatı da bitmiş, hiçbir şey yok.
Here's the thing - - Ramon gave me the truck that this here gal came from.
Durum şu. Ramon bana tırı verdi bu kız da onunla geldi.
- Okay. Here's the thing.
Şey, ben...
Look, here's the thing.
- Önce dinle...
- Oh, no, he went. Here's the thing... he went under a different name.
Ancak şöyle bir şey var, farklı bir isim kullanıyormuş.
But here's the thing.
Ama şöyle de bir şey var.
Here's the thing.
şöyle yapıyoruz.
I flew all the way back here from Islamabad to report an intelligence leak, next thing I know, I'm finished.
İslamabad'dan buraya kadar bir istihbarat sızıntısını bildirmeye geldim sonrasında bildiğim tek şey, işimin bittiği oldu.
Carrie, here's the thing.
Carrie, mesele şu ki :
Anyway, here's the thing.
Ayrıca bir de şu var.
Yeah, here's the thing.
İşte sorun burada.
- Yeah, here's the thing.
- Evet. Ama olay şu ki...
here's the deal 647
here's the story 23
here's the good news 37
here's the money 53
here's the plan 222
here's the address 50
here's the best part 17
here's the situation 47
here's the question 18
here's the number 20
here's the story 23
here's the good news 37
here's the money 53
here's the plan 222
here's the address 50
here's the best part 17
here's the situation 47
here's the question 18
here's the number 20
here's the problem 91
here's the truth 50
here's the key 62
here's the keys 22
here's the 78
the thing is 2099
the thing 152
the thing is that 20
the things 18
the thing was 19
here's the truth 50
here's the key 62
here's the keys 22
here's the 78
the thing is 2099
the thing 152
the thing is that 20
the things 18
the thing was 19
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24