Here's to you tradutor Turco
18,716 parallel translation
James, did you lure me here just to shoot me?
James, sırf beni vurmak için mi tuzak kurdun?
You're willing to die here on the chance that maybe we can undo it?
Bunları geri almamızı sağlama ihtimali olan bir görev için ölmeye hazır mısın?
Someone's here to see you.
Misafirin var.
Diamond, would you please explain the reality of the situation to your partner here?
Diamond, lütfen durumu ortağına açıklar mısın?
I've been here for 20 years, and you drag me up to the principal's office...
Ben 20 yıldır buradayım ve sen beni müdürün odasına getirtiyorsun...
Jennifer Lawrence's people were trying to reach you, so they called the hotel, and to show you some love and kindness, I came all the way here to tell you.
Jennifer Lawrence'ın adamları sana ulaşmaya çalışıyordu, oteli aradılar ve sana şefkatlice davranmak için bunu söylemeye bunca yol geldim.
So, if you want me to sign off on keeping your patient here'cause you have a hunch, well, tell me why.
Sırf önsezin var diye hastanın burada kalmasını onaylamamı istiyorsan sebebini söyle.
That is what you asked me here to discuss?
Beni bu konuyla ilgili çağırmamış mıydınız?
Thank you for having me here, Vince, it's a pleasure to be here.
Beni ağırladığınız için teşekkürler, Vince. Burada olmak güzel.
She's here to hit on you.
Üzerine atlamak için gelmiş.
Victimology here is key. Simmons, see if you can get access to the festival's video archives.
Gitmemesini söylemiştim.
I'm sitting here trying to watch Pitch Perfect 2, and you're telling me I ain't doing it right.
Ben oturmuş "Pitch Perfect 2" yi izlemeye çalışıyorum sen de hata yaptığımı söylüyorsun.
You need to tell me what's happening here.
Bana burada neler döndüğünü anlatman gerek.
Okay, Lily, here's what I want you to do.
Pekâlâ, Lily, senden istediğim şu.
Oh no, it's dangerous over here so you have to talk from where you are at.
Hayır, çok tehlikeli. Buradan konuşmanız gerek.
Do you think he's here to get tested for the M3 virus?
M3 virüsü için test yaptırmaya mı geldi sence?
If you're here to see me, you should be more caring about the one who's sick.
Beni görmeye geldiysen hasta olan kişiye daha çok ilgi gösterir misin?
It's freezing. You want to get out of here?
Buradan gitmek ister misin?
All right, let's have you come out here to the middle of the seamless.
Tamam, seni buraya kesintisizliğin ortasına alayım.
I'd have been better prepared if you'd allowed me to go out into society instead of keeping me here at Kensington all the time.
Beni burada Kensington'da tutmayıp halk arasına karışmama izin verseydiniz daha iyi hazırlanmış olurdum.
Sir, I don't know how they're reacting to this hostage situation in St. Louis, but I can tell you it's not playing well here in the Southwest.
Efendim, St.Louis'teki rehine durumuna nasıl tepki veriyorlar bilmiyorum ama size şunu söyleyebilirim Güneybatıda iyi gitmiyor.
I think it's about time we gave you more to do around here, huh?
Sanırım sana yapacak daha çok iş vermenin zamanı geldi, ha?
Nick's not here. You need to get out of here!
Nick burada değil.
- You may not want to admit it, but he's got problems here at home.
Kabul etmek istemiyor olabilirsin ama ülke içinde bile sorunlar var.
I could get busted just talking to you here.
Sırf seninle burada konuştuğum için enselenebilirim.
So just as the basic internet is a series of computers that happen to talk internet to each other so that you can move a bit from here to there, there's a fellow named Sir Tim Berners-Lee who could conceive of something called the World Wide Web
Temel internet birkaç tane bilgisayarın internet aracılığıyla birbiriyle konuşması ve veri aktarımı sağlanması iken Tim Berners-Lee adında bir adam Dünya Çapında Ağ diye bir şey kuruyor...
We don't want to fool ourselves into thinking that we don't have things that go on here, but we take a pretty proactive approach and... you know, we try to deal with things swiftly.
Hiçbir sorun yaşanmadığına inanıp kendimizi kandırmaya çalışmıyoruz ama her konuda proaktif davranıyor ve işleri hızlı bir şekilde halletmeye çalışıyoruz.
"All right, we're having a pow-wow now," and I circled everybody up and I was like, " Here's the thing, guys, I'm here to teach you baseball, but this isn't the kind of stuff I accept.
Hepsiyle birden konuşmak için bir çember oluşturdum. " Size beyzbol öğretmek için buradayım ama böyle lafları kabul edemem.
If it's what you're about, that's fine, but that's not what we are gonna be about and you are more than welcome to take yourself out of here. "
Siz olabilirsiniz, sorun yok ama bu öyle bir takım olmayacak. Ayrılmak istiyorsanız da güle güle " dedim
David : What's the main thing you're trying to achieve here?
Burada başarmaya çalıştığın ana şey nedir?
But I just thought you'd be curious to see... Things been issued in la county court, that's signed off here with your name.
Los Angeles Yerel Mahkemesi'nce çıkarılan sizin adınızla burada imzalanmış şeyleri merak edersiniz diye düşünmüştüm.
Here's the thing. They're going to tell you that Ryan Larson was suicidal.
Olay şu, size Ryan Larson'ın intihara meyilli olduğunu söyleyecekler.
Handled security over there, and then he came back to the States - to work for you here? - I don't have any idea.
Güvenlik personeli olarak görev yapmış ve sizinle çalışmak için buraya dönmüş.
So you came here to hide, to seek refuge in my town, to enjoy the perks of my hospitality in the city where my family sleeps, and all the while, you lure in a vicious hound with your scent.
Yani buraya ailemin uyuduğu şehre saklanmaya, kasabamda sığınmacı olmaya misafirperverliğimin tadını çıkarmaya mı geldin? Hem de kokunla yırtıcı bir avın tuzağıyken.
He's so excited to have you here and...
Sizi ağırladığı için aşırı heyecanlı...
So yes, I lied, all right, but if you want me to say I'm sorry... To fucking sit here and say I'm sorry, it's not gonna happen, Tommy.
Evet, yalan söyledim, eğer istediğin özürse, özür dilerim karşında oturup, özür diliyorum ama bu bizi bir yere götürmeyecek dostum.
There's only one way out of here to you, Jackson.
Buradan çıkman için tek bir yol var Jackson.
No, that's what I came here to tell you.
Hayır, sana bunu söylemeye geldim.
I came to a place near here for work so I figured what's wrong with me greet you.
İş yüzünden buralara uğrayınca merhaba demeden geçmeyeyim dedim.
What, there's not enough blood and guts here in the lab? You had to go out and buy your own?
labaratuarda yeterince kan ve bağırsak yok da gidip kendine satın mı aldın?
You're the butterfly, Bones. You watch the game here, and it creates chaos for the Flyers. That's not even close to how it works.
sen evden maçı bi izliyon bu flyers için kaos oluyo bu söylediğin teorinin nasıl işlediğiyle alakası yok o zaman bi deney yapmamıza ne dersin?
Then you will host a garden party here at the Governor's House, for a thousand or so guests, where we're hoping to find a moment for the ceremonial planting of a tree.
Sonra da burada, Valilik Konutu'nda bir bahçe partisi vereceksiniz. Yaklaşık bin konuk olacak. Bir ağaç dikme törenine de vakit bulabilmeyi umuyoruz.
So that's why you're here, to accuse me of murder?
Yani bu yüzden mi geldin? Beni cinayetle suçlamak için mi?
The only reason you're sitting here talking to us, the only reason the DA is offering you a deal and not him, is that he said you were the one keeping watch out the window.
Burada oturup bizimle konuşuyor olmanın tek nedeni bölge savcısının ona değil de sana teklif sunmasının tek nedeni pencereden dışarı gözetleyenin senin olduğunu söylemiş olması.
Oh. And if you have any lingering doubts, here's how you can be certain I'm not the one who tried to kill you.
Eğer hala devam eden bir şüphen varsa işte sana, seni öldürmeye çalışanın benim olmadığımdan emin olman için bir kanıt.
No one's here to sabotage you.
Sana vermek için değil.
You have five seconds to tell me exactly what's happening or you're not leaving here alive.
Bana neler olduğunu söylemen için 5 saniyen var yoksa buradan canlı gidemezsin.
I want to see you, too. But... It's kind of a war zone over here right now, and...
Ben de seni görmek istiyorum ama şu anda burada bir savaş alanı var ve...
It's why you came here, to make a difference.
Buraya gelmenin sebebi bu, bir fark yaratmak.
It might behoove you, young man, to remember that I can make your stay here like the four seasons, or like the bates motel. It's your choice.
Şundan haberin olsun genç adam, burada kaldığın süreyi... beş yıldızlı otel gibi de yapabilirim... ya da üç kuruşluk motel gibi de.
There's a guy here to see you.
Kim peki?
here's to us 69
here's to 34
to you too 24
to you 1078
to your 24
to your knowledge 54
to your positions 16
to your health 109
to your mother 18
to your family 22
here's to 34
to you too 24
to you 1078
to your 24
to your knowledge 54
to your positions 16
to your health 109
to your mother 18
to your family 22
to your place 20
to your right 61
to your left 71
to your father 32
to yourself 36
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
to your right 61
to your left 71
to your father 32
to yourself 36
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you're cute 195
you okay 9168
your phone 169
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you're cute 195
you okay 9168
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
yourself 387
your own 34
yours 1007
youn 21
you know that 5741
you tell 24
younger 104
you are 6060
your hat 64
yourself 387
your own 34
yours 1007
youn 21
you know that 5741
you tell 24
younger 104
you are 6060
you're welcome 5601
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you don't want to talk to me 24
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you don't want to talk to me 24