English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I come

I come tradutor Turco

131,486 parallel translation
But by the time I come again, I'll pray that your anger towards me is gone!
Bu arada yine geleceğim bana olan öfkenin dinmesi için de dua edeceğim!
To see if I come crawling back?
Dönebileceğimi görmek için?
Me, I'm proud of where I come from.
Ben geldiğim yerden gurur duyuyorum.
Where I come from, this thing's badge is inaccurate.
Nereden geldim, Bu şeyin rozeti yanlış.
- Can I come aboard?
- Gemide gelebilir miyim?
Right, england, here I come.
Pekala, İngiltere, işte geliyorum.
I have come there.
Oradan geldim.
I'll walk her to the bus stop come back.
Onu otobüs durağına kadar götürüp geleceğim.
Didn't I tell you about my friend? He has come!
Sana bahsettiğim arkadaşım geldi.
You go. I'll come!
Sen git, geliyorum.
Okay, Sir. I'll come later "
Sonra yine gelirim.
- Come! How do I show you how I got beaten up?
Nasıl hırpalandığımı sana göstereceğim.
There's a methodology I deploy that gets the results you've come to expect.
Beklediğin sonucun alınması için uyguladığım bir yöntem var.
I come to him.
Ben ona gideceğim.
But I got to say it again... You shouldn't come.
Ama tekrar söylemeliyim, sen gelmemelisin.
I'm sorry that I didn't come sooner.
- Daha erken gelemediğim için üzgünüm.
I thought they'd never let you come.
Gelmene hiç izin vermeyecekler sandım!
Maggie, I don't want him to come out.
Maggie, onun doğmasını istemiyorum.
If they come, I will refuse to see them and then they will go.
Gelirlerse, onları görmek istemem, onlar da geri döner.
- I tried to come to you.
- Sana gelmeye çalıştım.
I have said your mother may come with us.
- Annenin de bizimle gelebileceğini söyledim
I am sorry we have not come to see you, Teddy.
Seni görmeye gelemediğimiz için üzgünüm Teddy.
But I had hoped you may have come to have a tenderness.
Ama senden duyarlılık sahibi biri olmanı beklerdim.
Hey, look, I know you don't want to come work for me.
Bak gelip benimle çalışmak istemediğini biliyorum.
How can I possibly do my job if your guys think you might come barging through the door at any moment?
Siz kafanıza göre içeri dalarken işimi yapmamı nasıl bekliyorsunuz?
I agreed to come back.
Dönmeyi kabul ettim.
I have come across a wonderful young law student, Emma Foley.
Genç bir hukuk öğrencisine denk geldim. Emma Foley, harika bir öğrenci.
The only way that I can come out ahead, it's pretty grisly.
Bu işten sıyrılmamım tek bir yolu var, o da epey bir dehşet verici.
I did everything I could to make sure it didn't come to this.
Olay buraya varmasın diye elimden gelen her şeyi yaptım.
Come on, I don't give a shit about that.
Saçmalama sikimde bile değil.
Hello, and welcome to Wales, where I've come with all of our film crews and this, the brand-new Alfa Romeo Giulia...
Merhaba ve Galler'e hoş geldiniz. Tüm film ekipleri ile geldiğimde, Yepyeni Alfa Romeo Giulia...
So I went down to the eboladrome to check out what they've come up with.
Ben de Eboladrome'a indim. Neler buldıklarını kontrol etmek için.
I don't believe I've come the wrong way down a one-way street.
Yanlış yöne geldiğime inanmıyorum Tek yönlü bir caddede.
I realize this is a little hard to believe, but come on, guys.
İnanması zor biliyorum fakat, hadi ama çocuklar.
I should've come earlier.
Daha önce gelmeliydim.
I was wondering if... When you'd come.
Ne zaman geleceğini merak ediyordum.
I'm sorry, I should've come earlier.
Özür dilerim, daha önce gelmeliydim.
I just needed some time to come to terms with the situation.
Konuyla bağlantı kurabilmem için biraz zamana ihtiyacım vardı.
See, that's where you're wrong. I triggered the emergency beacon during planet fall. Someone will come for us...
İşte burada yanılıyorsun düşerken acil durum düğmesine bastım er ya da geç birisi bizim için gelecek,
We've got maybe 40 minutes left. We'll come get you before that happens, I promise.
Oksijen bitmeden gelip sizi alacağız, söz veriyorum.
Come on, man. I just saved your life.
Haydi dostum az önce hayatını kurtardım, bana borçlusun.
I'm honestly saddened that it's come to this.
Bunun bu seviyeye gelmesi beni cidden üzdü.
I wish it wouldn't come to that.
Keşke bu noktaya gelmeseydi.
You come after us again, and I promise you, I will end this. [door closes, hisses]
Peşimizden tekrardan gelirsen söz veriyorum, bunu bitiririm.
Fair enough. I can see how that might come across as a little odd.
Çok normal, bunun ne kadar tuhaf geleceğini anlayabiliyorum.
- Come... come on! It'll be easy. I-I just need back-up to make sure he honors the deal.
Hadi ama kolay olacak, anlaşmaya uyacağından emin olmak için destek lazım sadece.
I can't be expected to do everything. Come up with the plan and execute it?
Herşeyi ben yapamam bir plan yap ve uygula.
I'm unarmed. I didn't come here to fight.
Silahsızım, buraya dövüşmeye gelmedim.
Hey, after the next summit, I'll be free for a while. Great time to come visit.
Bir sonraki zirveden sonra biraz boş vaktim olacak buraya gelmek için harika bir zaman.
Come any closer, and I'll throw it in!
Yaklaşırsanız onu atarım.
When the buyer shows up, I'll radio to her, and she'll come down to meet us.
Alıcı geldiğine radyo ile mesaj yollayacağım ve bizimle buluşmak için aşağı inecek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]