I heard her tradutor Turco
3,098 parallel translation
I heard her talking on the phone.
Telefonla konuşurlarken duydum.
Then I heard her.
Sonra onu duydum.
I heard her mother's gone crazy.
Annesinin delirdiğini duydum.
Yes, Neal, I heard her too, and I already agreed to go to the prenup lawyer, so relax!
Evet Neal, ben de duydum ve zaten bunun için bir avukat tutmamıza evet demiştim o yüzden, sakin ol!
I heard her jets are the best
Onun jetlerinin en iyisi olduğunu duydum.
I heard her screams.
- Çığlıklarını duyuyordum.
Man, I heard her on the phone talking about she worried about gettin'a std.
Dostum, onu telefonda cinsel yolla bulaşan hastalık hakkında endişelenirken duydum.
Yeah, well, I heard her.
- Evet.
I heard from Tom this morning how well things are going.
Tom'dn-an bu sabah her şeyin ne kadar iyi gittiğini duydum
If I had a cue-pon for every time I heard that from a guy.
Eğer bunu bana söyleyen her erkek için bir "kupa-n" alsaydım.
You think I haven't heard you working the floor every night?
Her gece ayak seslerini duymadığımı mı sanıyorsun?
- Yeah, I heard her.
- Duydum.
Uh, I got a call on my cell phone a couple days ago, but before that, I hadn't heard from her in six years.
Birkaç gün önce beni cep telefonumdan aradı ama o zamana kadar ondan tam 6 yıldır haber almıyordum. Ne kadar kötü yaralanmış?
Come on, Charlotte. I mean, she had just heard that her husband killed her baby, a baby he never wanted, and tried to force her to have a hysterectomy.
Kadın, kocasının bebeğini öldürdüğünü daha yeni öğrendi.
I heard he stops to take a piss at every house in the city, - as a sign of respect. - Stopped here in June.
Ben de her eve uğrayıp işediğini duydum saygı gösterisiymiş.
I heard Mary Pickford might visit some factories, do her bit.
Mary Pickford'un bazı fabrikaları ziyaret ettiğini duydum.
Look, though you heard the Chief order us to give this man back his infusion room, I, uh, I may have neglected to mention that to Dr. Parr before I invited him downtown.
Her ne kadar şefin adamı muayenehanesine götürün emrini duysan da buraya davet etmeden önce bunu Dr. Parr'a söylemeyi unutmuş olabilirim.
Not to actually compare it to that, but it's one of those moments you always remember, exactly where you were and when you heard it, I mean,
tam bununla karşılaştırmıyorum ama, her zaman hatırlanacak bir andı, Bunu duyduğunuzda tam olarak nerede olduğunuzu hatırlayacaktınız.
I heard the landlord has a daughter That must be her
Ev sahibinin bir kızı olduğunu duymuştum. Bu, o olmalı.
If I had a nickel for every time I heard that question.
Bu soruyu her duyduğumda beş sent alsaydım.
So I heard you had to give Kate some bad news about her little sister.
Duyduğuma göre Kate'e küçük kardeşi hakkında kötü haberler vermek zorunda kalmışsın.
Well, I think I've heard everything I need to hear.
- Sanırım duymam gereken her şeyi duydum.
I heard you two talking while I was in her bathroom, spritz spritzing.
Ben banyodayken ikinizin fıs fıs dediğini duymuştum
I hadn't heard from her all week.
Bütün hafta boyunca hiç konuşmadık.
I've heard all about you, young man.
Hakkındaki her şeyi duydum, genç adam.
- I heard her scream.
- Çığlık attığını duydum.
Every Monday morning... I heard the thresher start...
Her Pazartesi sabahı harman makinesinin çalıştığını duyardım.
Well, Theresa said she would text me about getting in to see Ethan, but I haven't heard from her.
Theresa bana Ethan'ı görebilmem konusunda mesaj atacağını söylemişti, ama ondan haber almadım.
Man, if I had a nickel for every time I heard a guy say that I'd have eight nickels.
Bu lafı yediğim her seferde kenara bir çeyrek koysaydım... Sekiz çeyreğim olurdu.
You don't think I've heard that before?
Sahte para her yerde var! Sanırım bunu daha önce duymadın?
No. When we finally heard about it I looked for her, but she'd vanished.
Hayaleti duyduğumuzda onu aramaya koyuldum, ama ortadan kaybolmuştu.
I've never heard her described that way before.
Kimsenin onu bu şekilde tarif ettiğini duymamıştım.
Every time I come back here, my memories always rush back to the moment I heard he died.
Buraya her gelişimde anılarım onun öldüğünü duyduğumun ana dönüyor.
And I know it just sounds like the most cliche bullshit thing that you ever heard of, but imagine every wonderful thing you can think of enveloping you.
Şimdiye dek duyduğunuz en klişe şey gibi gelecek ama aklınıza gelen her türlü mükemmel şeyin, etrafınızı sardığını hayal edin.
Besides, I heard every single word.
Ayrıca, her şeyi duydum.
I've been listening to her ever since I first heard her, years ago.
Onu ilk çıktığından beri dinliyorum, yıllardır.
'I've heard she's not left her cell in nine years.
'Dokuz yıldır hücresinde kalmadığını öğrendim.
Well... I might have heard her talk once.
- Şey... kızın konuştuğunu duydum.
I heard you like to have your fingers over everything, Miss Rowley, but I did not realise that extended to answering the telephone.
Her işte parmağınızın olmasından hoşlandığınızı duymuştum, Bayan Rowley,... fakat bunun, telefonlara cevap vermeyi de kapsadığını fark etmemiştim.
All right. I heard everything.
Pekâlâ, her şeyi duydum.
She can't be that famous. I've never heard of her.
O kadar ünlü olamaz, adını hiç duymadım.
Good to have you, I heard all your antics Caused headaches
İyi ki geldin, her ne kadar yarattığın tüm sorunları duysak da.
I'd heard she struggled with loss of her sister.
Kız kardeşini kaybetmiş diye duymuştum.
I was actually hired as her replacement, but from everything that I've heard, you could not have gotten a more loving heart.
Ben aslında onun eski yerini aldım ama duyduklarımdan anladığım kadarıyla. bundan daha fazla sevgiyle dolu bir kalbin olamazdı.
I've never heard of her.
Adını hiç duymadım.
I haven't seen or heard from her - - or your father - -
Anne veya babanı ne gördüm ne de onlardan haber aldım.
Well, I heard the London office booked her to attend the birthday party of some foreign dignitary a few months ago.
Yani, Londra ofisinin onu birkaç ay önce yüksek mevkili birinin doğum günü partisine gönderdiğini duydum.
Last I heard, it was with Federal Agent McGowen, who's leaving for Washington, D.C. tomorrow to present everything he's found to a federal judge.
Son duyduğumda Federal Ajan McGowen'daymış. O da yarın bulduğu her şeyi bir federal yargıca göstermeye Washington'a gidiyor.
You know, I've actually heard her do this piece. Funny thing is it's actually pretty long.
Biliyor musunuz, bu şarkıyı çok söylüyor işin komik tarafı ise, şarkı epey uzun.
No, I heard, John Ross.
Hayır, her şeyi duydum John Ross.
I heard you were there with her.
Hayır, bu uzun hikâye.
i heard it too 19
i heard you the first time 95
i heard screaming 20
i heard a noise 55
i heard 1243
i heard it 224
i heard you talking 16
i heard you 527
i heard everything 60
i heard about it 61
i heard you the first time 95
i heard screaming 20
i heard a noise 55
i heard 1243
i heard it 224
i heard you talking 16
i heard you 527
i heard everything 60
i heard about it 61