I should tradutor Turco
132,708 parallel translation
I should have borrowed someone else's phone.
Bir başkasının telefonunu ödünç almalıydım.
Are you proposing that I should have disregarded the powerful evidence against Michael Farmer, and released a potentially dangerous offender back into the community?
Michael Farmer aleyhindeki güçlü kanıtları.... gözardı etmem gerektiğini ve potansiyel olarak tehlikeli..... bir suçluyu topluma geri döndürmemi mi öneriyorsunuz?
- I'm not sure I should say it in front of everyone.
- Herkesin önünde söylemem gerektiğinden emin değilim.
I thought maybe I should, because he mentioned telephone calls,
Sanırım yapmalıydım, çünkü o telefon çağrılarından bahsetti,
I'm sorry, I wasn't sure if I should say anything...
Üzgünüm, bir şey söyleyip söylemeyeceğimi bilmiyorum...
I think I should sign you off on sick leave, until the specialist sees you.
Sanırım bir doktora görününceye kadar... sana hastalık izni vermeliyim.
And what I should have done was say thank you.
Yapmam gereken size teşekkür etmekti.
I think, uh... I should pull back on the dominatrix thing.
Bence... sahibe olayını azaltmalıyım.
Uh, also, I guess I should try to bolster you all.
Aynı zamanda, sanırım hepinizi cesaretlendirmeyi denemeliyim.
I wasn't sure if I should expect a typewriter or a tommy gun.
Bir daktilo mu yoksa makineli tüfek mi görmeyi bekleyeyim bilemedim.
You saying I should kill myself?
İntihar etmem gerektiğini mi söylüyorsun?
I think I should leave.
Sanırım ayrılmalıyım.
I should be with my eldest girl as I live out my days.
Kalan ömrümü tamamlamak için en büyük kızımın yanında olmalıyım.
I should be with you.
Senin yanında olmalıyım.
I should have guessed that your idea would be the same as mine.
Senin de benim düşündüğüm gibi düşüneceğini tahmin etmeliydim.
I should have.
Bilmeliydim.
I should... Ta for now.
Şimdilik gitsem iyi olacak.
I should have known.
Tahmin etmeliydin.
I should...
Tahmin...
I should've told you about the man
Adamdan da...
I should've... you should've come to live with me.
Ben... Bizimle yaşamalıydın.
I'm going to tell you something I should've told you a long time ago.
Sana yıllar önce söylemem gereken bir şey söyleyeceğim.
Anyway, I think we should find a bit of time and maybe, you know, we could discuss your future.
Neyse, sanırım biraz zaman bulmalıyız ve belki, bilirsin, geleceğini tartışabiliriz.
- I think we should keep an open mind, sir.
- Bence açık fikirli olmalıyız Efendim.
Yes, well, in that case I think we should just terminate this interview.
Evet, şey, o zaman bu sorgulamayı sonlandırmamız gerektiğini düşünüyorum.
I thought you and Nick should know.
Senin ve Nick'in bilmesi gerektiğini düşündüm.
Should I not have?
Atmamalı mıydım?
I thought you should see this first.
önce bunu görmeniz gerektiğini düşündüm.
I have a few new test subjects that should prove very helpful.
Çok faydalı olabilecek birkaç yeni deneğim var.
I mean, you should appeal to that.
Belki de bunun üstüne gitmeliyiz.
- I think we should stick to wrestling.
- Bence güreşe devam etmeliyiz.
I think you should sleep somewhere else.
Bence başka bir yerde uyumalısın.
" What should I do?
" Ne yapmalıyım?
It should be in my DNA, but I didn't even make it into the ring.
Bu benim DNA'mda olmalıydı ama ringe çıkmayı bile başaramadım.
The... the pills I prescribed should help with that.
Sana yazdığım ilaçlar bu konuda yardım edecektir.
'I thought you should know that AC-12...'have just requested access to Tim's flat.
'AC-12'nin Tim'in evine girmek'istediğini bilmelisin diye düşündüm.
I think you should sit down, fella, or I'll handcuff you to that desk.
Sanırım oturmalısın dostum, yoksa seni o masaya kelepçeleyeceğim.
Should I wait?
Bekleyeyim mi?
Well, I know that, but you should try to...
Biliyorum ama en azından...
I suppose we should look to you as our model for that particular virtue?
Bu özel meziyet için seni örnek almamız gerekiyor galiba.
I suppose we should have guessed she would have something like this up her sleeve.
Sanırım böyle bir şeyin onun gücünü arttıracağını tahmin etmeliydik.
By which I mean, we definitely should not go in on the ground.
Söylemeye çalıştığım şey.. kesinlikle yerden gitmemeliyiz.
You should not have done that, as much as I like kissing you.
Seni öpmeyi ne kadar sevsem de bunu yapmamalıydın.
Or should I say who?
Yoksa kim mi demeliydim?
I made a halo, randomly firing electromagnetic signals in a 360-degree radius, which should... if we can put it on David's head... the real David... in the now-frozen timeline, it should block the Shadow King.
360 derecelik açıya gelişigüzel elektromanyetik sinyaller yollayan bir başlık yapmıştım... Şu anda donmuş bir zamanda olan gerçek David, Shadow King'i engelleyebilir.
- David, we should... I really think we should go to my lab.
- David, cidden gerçekten laboratuvarıma dönsek iyi olacak.
I think we should get this thing out of me fast.
Bu şeyden acilen kurtulmalıyım.
I think if we just keep heading East... we should make it out beyond the roadblock, and we can just take that road north to Summerville.
Doğuya doğru ilerlemeye devam edersek yola kurdukları barikatı geçmiş oluruz. Sonra da yolun kuzeyinden Summerville'e doğru ilerleriz.
It should be "I've done this terrible thing."
"Böyle korkunç bir şey yapmış olsam da" olmalıydı.
- I think we should go home and rest.
- Eve dönüp dinlenmeliyiz.
Ooh, that reminds me... I thought you should see this.
Demişken bunu görmelisiniz.
i shouldn't have said that 115
i should have seen it coming 28
i should have known 261
i should have known better 55
i shouldn't have asked 40
i should have said 28
i should go 978
i shouldn't have told you 34
i shouldn't 226
i should tell you 63
i should have seen it coming 28
i should have known 261
i should have known better 55
i shouldn't have asked 40
i should have said 28
i should go 978
i shouldn't have told you 34
i shouldn't 226
i should tell you 63