English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I would say that

I would say that tradutor Turco

3,019 parallel translation
I would say that we have more challenges before us that require more attention than the presence a woman, sir.
Söylemek isterim ki, bir kadının şöhretini sorgulamaktan... çok daha ciddi bir meseleyle karşı karşıyayız, General.
I would say that she is misunderstood and that maybe there's some stuff in her past that you guys don't know about that's a little messed up, and probably makes her such a torture to work with.
Onun yanlış anlaşıldığını bilmenizi belki geçmişte sizlerin bilmek istemediği bir şeyin hayatını kötü etkilediği ve bunun onun hayatını zorlaştırdığını görmenizi istemiyordur.
If I didn't know any better, and I am not sure that I do I would say that Grace Beaumont built herself a computer. - That's...
İmkansız olduğunu bilmesem ki bildiğime emin değilim Grace Beaumont kendine bilgisayar yapmış derdim.
At this point, I would say that 4 tires are better.
Bu noktada 4 tekerin daha iyi olduğunu söyleyebilirim.
Well, considering the fact that it's all women, and we're the only guys here, I would say that this is the greatest bar in the world.
Herkesin kadın olduğunu ve içeride bizden başka erkek olmadığını düşünürsek dünyanın en iyi barındayız.
No, I don't think I would say that.
Ben öyle demezdim.
I was hoping you would say that.
Böyle söyleyeceğini umuyordum.
I mean Hammond you would say that, because you're an American.
Bence Hammond, sen bunu Amerikalı olduğun için söyledin.
Yeah, although I gotta say, I wish sometimes that I would do something crazy like throw a shoe or...
Evet, ama söylemem gerek, bende keşke bazen ayakkabı falan atmak gibi çılgınca şeyler yapsam diyorum.
I heard a child say that he wanted to be in the Elite when he grows up because it would be fun to kill bad guys.
Bir çocuğu konuşurken duydum. Büyüyünce Elit gibi olmak istiyormuş çünkü kötü adamları öldürmek eğlenceliymiş.
I would not say that it is beautiful, because there is a lot of smog, but...
Güzel olduğunu söyleyemiycem, çünkü çok fazla duman var, ama...
They are just two gentlemen, and not only are their hearts tender, but I would guess to say that their penises are pretty tender too.
İkisi de birer centilmen ve sadece kalpleri yumuşak değil, ancak tahminimce penisleri de çok yumuşak.
If I had poisoned Debra, then she would be dead, and if you know me the way that you say that you do, then you know that that's true.
Debra'yı zehirleseydim ölmüş olurdu. Beni dediğin kadar tanıyor olsaydın bunun doğru olduğunu bilirdin.
No, I would say, absolutely, that he thought he was giving me the correct answer to the second password.
Hayır, kesinlikle söyleyebilirim ki ikinci parolaya cevap verirken doğru cevabı verdiğini düşünüyordu.
Listen, I was just gonna ask Jen to tell you that Sam is a really impressionable kid, so if you could be a little bit careful about what you say around her, that would be great.
Bak, Jen'den Sam'in kolay etkilenebilen bir çocuk olduğunu sana söylemesini isteyecektim, bu yüzden onun etrafındayken söylediklerine bir parça dikkat edersen harika olur.
Um, I would say no rush, but, you know, actually, my F.S.H. levels would suggest that rushing a little might not be the worst thing in the world.
Aceleye gerek yok derdim ama FSH seviyem biraz acele etsek hiç de fena olmayacağını gösteriyor.
And I would do anything to say that to her face-to-face.
Ve bunu ona yüz yüzeyken söylemek için her şeyi yaparım.
- To say that I am shaking in my boots would be a complete understatement.
- Yani bir taraflarımı sallıyor olmam, yetersiz geliyor.
Well, I was just going to say that, if I had my own fountain, it would be two frogs that are spitting into each other's mouth.
Ben sadece, eğer kendi çeşmem olsaydı birbirinin ağzına tüküren iki kurbağa koyacağımı söyleyecektim.
That it would be fun... is all I was gonna say.
eğlenceli olacaktır... tüm söyleyeceğim buydu.
I never thought that I would say this, but this is fun.
Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama bu eğlenceliymiş.
Yeah, I'm sure if we went to the burn unit, Timothy Geithner would say that...
Evet, eminim yangın timi olsaydık Timothy Geithner böyle derdi.
But I didn't say it so that you would say it back or sleep with me.
Ama bunu bana geri söylemen yada benimle yatman için söylemedim.
Based on quality, I would say... that this stone comes from the Republic of Liberia.
Kalitelerine göre bunların Liberya Cumhuriyetin'den geldiğini söyleyebilirim.
And then he said that I would never say yes because I don't trust him.
O da ona güvenmediğim için hiç evet demediğimi söyledi.
I Want to be Engaged..... Probably, I Might Say, in a way That My father Would Approve of.
Meşgul olmak istiyorum..... Muhtemelen, diyebilirim ki, babamın benin için gurur duyacağı bir şekilde.
The stig had gone 151 miles an hour in my car, which was fast, but I was confident that my state-of-the-art aerodynamic garden edging would make it even faster.
Stig benim arabamla saatte 242km gitmişti, hızlı sayılırdı, ama sanat eseri... aerodinamik bahçe plastiklerimin... arabayı daha da hızlandıracağından pek emindim.
I would like to say that the Challenger went the fastest on a Nascar track.
Challenger'ın bir Nascar pistinde... en hızlı giden araba olduğunu söylemek istiyorum.
Why would I believe anything that you say?
Neden söyledigin herhangi bir seye inanmaliyim?
I'd say thank you, but I don't think that would cover it.
Sana teşekkür ederdim ama yeterli olmazdı bu.
I would not say that it is definitely more than 50.
Kesinlikle 50'den fazla değildir.
I would never say that.
Asla bunu demezdim.
But, you know, before I go, I thought I would just say... I think it's great that a company like this... would hire a convicted hacker!
Gitmeden önce, böyle bir şirketin sabıkalı bir bilgisayar korsanını işe almasının harika olduğunu söylemeyi düşünüyorum.
would I say "touché." Yeah, see, I think you're just mad that I beat you to it.
Evet, anlıyorum sanırım seni yendiğim için bana kızgınsın.
- I would not say that much important.
- Artı bir önemi yok.
First, I would like to say that we in Ottawa are united in our deep sadness regarding the events at St. Albans.
Öncelikle ben söylemek isterim ki biz Ottowa da derin bir üzüntüde birleşmiş durumdayız St Albans'ta olanlar yüzünden.
I think the safest thing would be to say that he has the flu.
En güvenli yol, gribe yakalandığını söylemek olacak sanırım.
To say that I am shaking in my boots right now Would be a complete understatement.
Ne halde olduğumu görmem için yapılmış bir şey sadece.
Your Honor, Mr. Queen's family owns a pair of private jets, and, well, on the subject of their wealth, I would point out that there is virtually no bail amount that can guarantee his presence at trial.
Sayın hakim, Bay Queen'in ailesinin iki tane özel jeti var ellerindeki bu zenginliklerden yola çıkarsak kendisinin duruşma süresince şehirde olacağını garantileyen gerçek anlamda hiçbir kefalet cezasının uygun olmayacağını hatırlatmak isterim.
There is nothing you can say to me that I would believe.
Söylediğin hiçbir şey, benim sana inanmamı sağlayamaz.
Well, let's say, hypothetically, I did have something to share, which I'm not saying that I do, how would that affect my brand?
Olduğundan değil ama, diyelim ki söyleyeceğim bir şey var bu markamı nasıl etkiler?
I've read through the notes of your case and I have to say that... my advice would be to communicate to the police the whereabouts of your husband Ronald.
Dosyanızda yazanları iyice okudum ve demeliyim ki benim tavsiyem kocanız Ronald'ın nerede olduğunu polislere söylemeniz yönünde.
Don came in and joined us and he just kind of showed up, but what was unique about Don is that the other correspondents and photographers would show up and, what I would say, snap and go.
Don geldi ve bize katıldı, öylece çıkagelmişti fakat Don hakkındaki en özel şey diğer muhabirler ve fotoğrafçılar çıkageldiklerinde bir fotoğraf çekip giderlerdi.
- Hi. I would just like to say that I love each and every one of you, even you, Dr. Alex Blake.
Hepinizi ayrı ayrı çok sevdiğimi söylemek istedim... sizi bile, Dr. Alex Blake.
That should take me probably half an hour, I would think, which isn't too bad.
Bu benim bir buçuk saatimi alabilir, sanırım, çok kötü sayılmazdı.
Well, a lot of people would say that I'm a better match for Kelly than Ravi is.
Ama birçok kişi Kelly'ye Ravi'den daha fazla yakıştığımı söyler.
If there's such a thing as, in that spiritual sense, old souls and young souls, she was a really young soul, I would say.
Yani manevi anlamda yaşlı ruhlar ve genç ruhlar diye bir şey varsa onun ruhu gerçekten çok gençti diyebilirim.
And I remember years later reminiscing back on that, how she would cry and cry, and we'd be crying, and we'd have to say good-bye and go into the house, and it was like, we didn't want to leave,
Yıllar sonra karşılıklı oturup o günleri konuştuğumuzu da hatırlıyorum. Nasıl durmadan ağladığımızı, vedalaşıp eve nasıl geçtiğimizi. Gitmek istemezdik.
And on that, I would say Mick and I are probably very much on the same groove.
Ve Mick ile benim bu işte çok başarılı olduğumuzu söyleyebilirim.
I would never say that You!
- Asla onu demem.
People would say that... [Sniffles]... it was just because I couldn't have him that I wanted him, and that wasn't true.
İnsanlar sırf elde edemediğim için onu istediğimi söyleyeceklerdi, bu doğru değildi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]