In a good way tradutor Turco
957 parallel translation
And I don't mean that in a good way.
Bunu söylerken gidişatın hiç de iyi olmadığını söylemek istiyorum.
Affairs can't dissolve in a good way?
Olaylar iyi gelişse olmaz mıydı?
You surprise me, Captain Hardee - -- in a good way.
- Beni şaşırtıyorsunuz, Kaptan Hardee iyi manada yani.
- But in a good way.
- Ama iyi bir şekilde.
Yes, but worse in a good way.
Evet, ama iyi anlamda daha kötü.
I don't mean that in a good way.
İyi bir şekilde söylemiyorum.
In season two, he feels almost like he was blessed, I guess, in a way, with this power, and that he has to use his powers for good.
İkinci sezonda ise, bir şekilde bunun bir lütuf olduğunu bir şekilde bu gücününü iyilik için kullanması gerektiğini düşünüyordu.
That ship going down has done us a bit of good in a way, you know.
Geminin batması o kadar kötü olmadı galiba.
Madame Colet, if I were your father... which, fortunately, I am not... and you made any attempt to handle your own business affairs, I would give you a good spanking, in a business way, of course.
Madam Colet, babanız olsaydım... ki şükürler olsun ki değilim... ve işlerinizi kendiniz yürütmek için girişimde bulunsaydınız... popunuza güzel bir şaplak atardım... mesleki deyiş icabı tabi ki.
Besides being good for us in a business way.
Yanı sıra, bizim için iyi bir iş ortamı olacaktır.
Well, at first, the people were good... and worshipped God in a true Christian way.
Şey, ilk zamanlar iyi davramışlar ve Hristiyanlar gibi Tanrı'ya ibadet ediyorlarmış.
It's sort of a good thing in one way. MAN 1 :
Bir bakıma iyi bir şey.
I knew Edwardes only slightly. I never really liked him. But he was a good man, in a way, I suppose.
Edwardes'ı çok az tanırdım, pek de sevmezdim ama bir bakımdan iyi bir adamdı sanırım.
I feel, I act, I think in another way. I am trying to make a good home for my husband,
Yuvamı elimden geldiğince yaşanır kılmaya çalışıyorum kocam için.
"Dear Madam, this will introduce my cousin Doris who is in every way a good girl."
"Hanımefendi, mektubu getiren iyi biri olan kuzenim Doris'dir."
In a way, though, I feel like a condemned man who has eaten his last dinner. And a very good one, too.
Ama diğer yandan da, ölmeden önce son yemeğini yemiş biri gibi hissediyorum hem de çok iyi bir yemek.
"to the prejudice of good order and military discipline, " and in a way to bring discredit upon the military service. " Further, that the accused,
"hiçe sayarak, kendini ordunun üstünde sayan, harp divanını küçümseyen, ordu mensuplarını hedef alan küçük düşürücü ve saygısız, açıklamalarda bulunmakla suçlanmaktadır."
He's a good priest or he wouldn't be way out here in this wilderness.
O iyi bir rahip, öyle olmasaydı yolu böyle yabani bir yere düşmezdi.
It's just the way people thought in those days, that if you kissed the dead face... it was a sweet good - bye, and you wouldn't miss her so much.
O günlerde insanlar böyle düşünüyordu. Ölünün yüzünü öpersen, hoş bir veda olurdu ve onu fazla özlemezdin.
I'm the sporting kind, and in your own way,... you're a very good driver.
Israr ediyorum. Sporu severim ve gördüğüm kadarıyla çok iyi bir sürücüsünüz.
And everyone in this town looks to us to set a good example, in the way we conduct ourselves, in our duties and manners, in what we think, and even what we say. So, we must be good examples for everyone in everything we do.
Bu kasabadaki herkes bize bakar güzel bir örnek görmek için, biz de bu yolda davranışlarımızda, görevlerimizde ve tavırlarımızda, düşündüklerimizde ve hatta söylediklerimizde bile, yaptığımız herşeyde herkes için, iyi örnek olmalıyız.
Me and your daddy went to a lot of trouble to see that you and Walter were brought up in the good Christian way.
Ben ve baban, sen ve Walter'ın iyi birer Hıristiyan olarak büyüdüğünüzü görmek için eziyet çektik.
Ruth is a good and patient girl in her way, but you getting to be too much, son.
Ruth kendince iyi ve sabırlı bir kız ama bazen sen de çok ileri gidiyorsun.
- They're all good or bad, depending on whether the stars are aligned in a positive or negative way.
- Bütün burçlar hem iyidir hem kötü. Hepsi yıldızların pozitif veya negatif sıralanmasına bağlıdır.
Perhaps in a young, intemperate way, yours is a voice that is good for me to hear.
Belki gençliğin, yerinde duramaz olman. Seninki bir sesi duymak, benim için iyi olacaktır.
As I was about to say with our steady hands at the helm I am confident that the good ship Battledore will continue to buffet her way through storm and tempest providing a safe haven for those who are in peril on the sea of life.
Demek istediğim gibi, dümende bizim sağlam ellerimiz olursa güzel gemi Battledore'un fırtına ve kasırgalar içinde yoluna devam edeceğinden ve hayat denizinde tehlikede olanlara sığınılacak bir liman olmayı sürdüreceğinden eminim.
Tall, blue eyes, slim, quite good-looking in a brutal, mean way.
Uzun boylu, mavi gözlü, zayıf, yakışıklı yabani bir adam. Baba, korkunç bir adamdı.
Brother Fang saved her from that gang And in every way, he's a good choice
Birader Fang onu çeteden korumuştu her bakımdan, iyi bir aday!
If I can believe in any way that I could make you a good wife I will indeed be willing to marry you.
Eğer azıcık dahi bir inancım olsa, size iyi bir eş olacağıma dair içimde... sizinle sahiden evlenmek isterim.
Well, we sort of like to contact people who knew him, regardless in what way, and I understand that you two have been acquainted for a good...
Şey, biz bir bakıma onu tanıyan insanlarla temas kurmayı severiz, her nasıl olursa olsun, ve siz ikinizin... süredir tanıştığınızı anlıyorum.
There's no way that you can explain to people in the state of Washington... or the guys that Jimi was in the Army with... or the poor black cats trying desperately to get it together... that he was not having a good time.
Washington'dakilere, orduda birlikte olduğu çocuklara... ya da başarılı olmaya çalışan... siyah müzisyenlere bunu açıklayamazdınız. Onun pek eğlenmediğini anlatamazdınız.
I pray it stays that way and that Clinton stays in a good mood.
Umarım bu şekilde kalır ve Clinton iyi bir haldedir
By the way, Apollo, I've got friends in Toronto who can get you a good tax break.
Her neyse, Toronto'da arkadaşlarım var, onlar iyi vergi indirimi sağlar.
It's no good to be in the way of a rolling rock.
Yuvarlanan bir kayanın yoluna çıkmak hiç de iyi bir fikir değil.
He was outstanding in every way, and he was a good man, too.
Her konuda cok seckindi, ve ayni zamanda iyi bir adamdi.
... I've always felt that love should never stand in the way of a good time.
... aşkın asla güzel zamanların önüne geçmemesi gerektiğine inandım.
Ain't gonna let that get in the way of a good friendship, huh?
Öyle bir şeyin iyi bir dostluğun arasına girmesine izin vermeyeceğiz, değil mi?
This new creature is a good deal in the way.
Bu yeni yaratık sorun olmaya başladı.
Gentlemen, you are two of the most busy men in the country and in my own small way I have a good many calls upon me.
Baylar, ülkenin en meşgul iki insanısınız ve benim de bu küçük büromda, oldukça sık ziyaretçilerim olur.
Well, I'd assume we were having a big lad's joke about back-tickle, as the way we healthy fellows often do, and I'd grab you for a friendly wrestle and then we'd probably slap each other's sides like jolly good chums
- Burada, Baldrick'in yatak odasında yapılacak. - Sağolun Lordum. İkincisi, Percy'nin de bana eşlik edeceği, şalgam yeme ziyafeti.
We found a chloroform-soaked handkerchief stuffed way down in the garbage, and a tire print on the lawn, a good one.
Çöpte kloroformlu bir mendil vardı. Ön tarafta güzel bir lastik var.
Well, they can't get it quite right in the sculpture, but, um, it gives you a pretty good idea of the way it's going to be.
Şey, onlar helkeltraşçılıkta bu işe katılamıyorlar, Fakat, mm, o size başa geleceklerin şekli konularında iyi bir fikir verir.
But I can still do a good man's work, though. In every way.
Ama ben her şekilde bir erkek için hala iyi durumdayım.
In his own unique way, but... The song makes a good point.
Kendine öz bir tarzda, fakat şarkı iyi bir nokta.
I'm not saying that, I'm just saying that... sometimes you do things for my own good, but you do it your way... and put me in a fait accompli situation.
Şunu söylemeye çalışıyorum : Bazen benim için iyi bir şey yaparsın ama kendi tarzında. Ve beni bir'oldu-bitti'içine sokarsın.
Which I guess is... you know. I guess it's good in a way.
Ki bence bu, bir bakıma iyi bir şey.
It's good in a way.
Bu bir yerde iyi.
Not only does she pick the best, but she orders it in a way even the chef didn't know how good it could be.
En iyisini seçmekle kalmaz şefin bile bilemeyeceği bir şekilde sipariş verir.
Well, in a way I suppose it's good that you're early.
Erken gelmeniz aslında iyi oldu.
I felt kind of sad in a way, but at the same time, I felt good.
Yolda kendimi biraz üzgün hissettim. Ama aynı zamanda da iyi.
We're looking for a place to get something to eat. There's nothing in that direction, but I can show you a very good place that way.
Yiyecek birşeyler almak için bir yer arıyorsanız bu yönde hiçbir şey yok.
in a sense 166
in a row 31
in another life 66
in any case 862
in a nutshell 86
in an hour 114
in a few days 103
in and out 206
in a way 872
in a week 88
in a row 31
in another life 66
in any case 862
in a nutshell 86
in an hour 114
in a few days 103
in and out 206
in a way 872
in a week 88
in any event 133
in a few minutes 93
in addition 208
in advance 48
in a meeting 17
in africa 59
in an ideal world 29
in a moment 128
in a minute 428
in a second 81
in a few minutes 93
in addition 208
in advance 48
in a meeting 17
in africa 59
in an ideal world 29
in a moment 128
in a minute 428
in a second 81
in all likelihood 54
in all 68
in a month 82
in a 180
in a year 54
in any way 55
in a few hours 80
in america 213
in a word 105
in all honesty 63
in all 68
in a month 82
in a 180
in a year 54
in any way 55
in a few hours 80
in america 213
in a word 105
in all honesty 63