In a nutshell tradutor Turco
293 parallel translation
In a nutshell, madame, it is little things like that that drive me crazy.
Çatlayacağım madam... beni deliye çeviren böyle küçük şeyler işte.
That's my whole plot in a nutshell.
İşte planım kaba hatlarıyla böyle.
There you have it in a nutshell, Danny.
İşte az ve öz olarak duydun, Danny.
That's the trucking game for you in a nutshell.
Bu seferki kamyonculuk oyunu incir çekirdeğini doldurmadı.
- The whole truth in a nutshell.
- Çok doğru bir tespit.
That's me in a nutshell.
İşte ceviz kabuğu içindeki ben.
Look, Mr. Forsythe, here it is in a nutshell.
Bakın, Mr. Forsythe, size hulasa edeyim.
My experience I can give you in a nutshell, and I didn't dream it either :
Özetle sana şu kadarını söyleyebilirim ki :
As for democracy, in a nutshell, it means : take things as they come.
Demokrasiyi özetleyen bir söz var : Her şeyi olduğu gibi kabul et.
Tell me about South America. Ok, Brazil in a nutshell :
Her yeri çok çabuk gördüm, ama istersen Brezilya'yı anlatayım.
In a nutshell, you took the money from Beineberg's drawer last night.
Uzun lafın kısası, parayı dün gece Beineberg'in çekmecesinden aldın.
Again, in a nutshell.
Tekrar, özetlersek.
- In a nutshell.
.Özetlemek gerekirse.
That's it in a nutshell!
Aynen öyle!
In a nutshell, Governor, she's in love with number 99.
Özetle sayın Vali, o 99 numaradan hoşlanıyor.
In a nutshell, we got along great.
Kısacası çok iyi anlaşıyorduk.
You have every right to want something more... than what I've been giving you, just as Bernice has every right... but here it is in a nutshell.
Sana verdiğimden daha fazlasını istemekte sonuna kadar haklısın tıpkı Bernice'in de haklı olduğu gibi ama şöyle söyleyeyim.
The whole problem of whicker island Is here in a nutshell.
Kişneme Adası'nın bütün sorunu kısaca özetlenebilir.
- Put it in a nutshell.
- Az ve öz.
You have it in a nutshell, my dear Milo, if I may so address you.
Konuya at gözlüğü ile bakıyorsun Milo, sanırım sana böyle hitap edebilirim. Elbette.
The world in a nutshell, you see?
Bir bakıma minik dünya, haksız mıyım?
Me, no, no. To put the circumstance In a nutshell, your messenger was intercepted, father.
- Durumu özetleyeyim, haberciyi yolda kesip durdurdum, baba
Do you want me to put it all in a nutshell?
Her şeyi kısa ve öz anlatmamı ister misiniz?
In a nutshell
Kısaca öyle.
In a nutshell? Please.
- Kısaca mı?
Well, in a nutshell, it said the American people are turning sullen.
Neyse, özet olarak Amerikan halkının içine kapandığını söylüyor.
To put it in a nutshell, you've plain plumb outlived your time.
Sen açık tam olarak, senin zamanından uzun yaşadın.
In a nutshell : Stay modest, and you won't land in the cold cemetery.
Özetle ; kanaatkar ol ve genç yaşta mezara girme.
That's it in a nutshell.
Özetle böyle.
You've put it in a nutshell, Pums.
Olayı iyi özetledin, Pums.
Third Master, in a nutshell... watch the front and the back and don't miss anyone!
"Umursamaz Hoca", kısacası.... etrafına iyi bak kimseyi kaçırma!
That's Henrik Vogler in a nutshell.
Bu az ve öz Henrik Vogler.
I could be bounded in a nutshell and count myself a king of infinite space were it not that I have bad dreams.
"Oh, Tanrım, bir fındık kabuğunun içinde kısılı kalsaydım... " Yine de sayardım kendimi sonsuz boşluğun efendisi... "Yeter ki görmeyeyim şu kötü rüyaları."
I mean, that is it in a nutshell.
Demek istediğim, kaçık birisine.
In a nutshell, I hate my brother How's that?
Kısacası erkek kardeşimden nefret ediyorum. Nasıl buldun?
That's your relationship with it in a nutshell.
Sözün özü, aranızdaki ilişki bundan ibaret.
In a nutshell, you're alive, but you're not alive.
Kısaca, canlısın ama canlı değilsin.
And that, in a nutshell, is your problem.
Ve bu, az ve öz olarak senin problemin.
That's it in a nutshell.
Özet olarak bu.
O, God, I could be bounded in a nutshell and count myself a king of infinite space... were it not that I have bad dreams.
Kötü rüyalar görmeyecek olsam, bir fındık kabuğuna sığabilir ve kendimi sonsuz evrenin kralı sayabilirdim.
Denmark's a prison and he'd rather live in a nutshell.
Danimarka bir zindan ve o bir fındık kabuğunda yaşamayı tercih ediyor.
In a nutshell, the Soviet's strategic capability for waging nuclear war.
Bir anlamda, Sovyetlerin nükleer savaş açmadaki stratejik kapasitesi diyebiliriz.
I could be bounded in a nutshell, and count myself a king of infinite space...
Kendimi sonsuz uzayın sahibi sayabilirim,
In a nutshell, you're here to defend your life.
Özetle açıklarsak ; hayatını savunmak için buradasın.
Do you know, we're like punch drunk fighters hammering at each other... instead of us getting together and sharing around the power for us to make all the changes... and that's all it is in a nutshell, the rest is propaganda.
Bilirsin işte, sersem dövüşçüler gibiyiz, bir araya geleceğimize güçlerimizi birleştirip, değişimi sağlayacağımıza birbirimizi dövüyoruz. Kısacası, bu. Gerisi propaganda.
That's your problem in a nutshell.
Bu senin sorunun.
I'll put it in a nutshell.
Ceviz kabuğuna koyacağım.
In a nutshell.
Kısaca.
In a nutshell.
- Kısaca.
- In a nutshell. - Case, more like.
Kısaca.
to put it in a nutshell?
Sen, bir alt olmadan bir varilde onu koyamazdın.
in a sense 166
in a row 31
in another life 66
in any case 862
in an hour 114
in a few days 103
in and out 206
in a way 872
in a week 88
in any event 133
in a row 31
in another life 66
in any case 862
in an hour 114
in a few days 103
in and out 206
in a way 872
in a week 88
in any event 133
in a good way 122
in a few minutes 93
in addition 208
in advance 48
in a meeting 17
in africa 59
in an ideal world 29
in a moment 128
in a minute 428
in a second 81
in a few minutes 93
in addition 208
in advance 48
in a meeting 17
in africa 59
in an ideal world 29
in a moment 128
in a minute 428
in a second 81
in all likelihood 54
in all 68
in a month 82
in a 180
in a year 54
in any way 55
in a few hours 80
in america 213
in a word 105
in all honesty 63
in all 68
in a month 82
in a 180
in a year 54
in any way 55
in a few hours 80
in america 213
in a word 105
in all honesty 63