In due time tradutor Turco
285 parallel translation
But you'll hear something one way or the other in due time.
Ama yakında bir şekilde haber alırsın.
You'll be fine... or I'll fix it so you will be in due time.
İyileşeceksin ya da seni iyileştireceğim ki vaktinde işinin başında olasın.
I'll cool off in due time.
Vakti gelince serinleyeceğim.
If I did, you will receive it in due time.
- Götürdüysem, zamanında geri alırsın.
Absolution will come in due time, I hope, and from someone else's hand.
Zamanı geldiğinde günahınız bağışlanacak umarım. Başka birinin elinden.
It'll fall out by itself in due time.
Zamanla kendiliğinden düşer.
I shall bring him back in due time
Uygun bir zamanda onu geri getireceğim.
There's another report, General. All in due time, Piotr Ivanovich.
- Başka bir rapor var.
In due time, Mr Fields Will approach you With a bill for my graciousness.
Bu arada Bay Fields da zarafetimin faturasıyla sana gelecek.
I'll send for you in due time.
Sana uygun zamanda yollayacağım.
All in due time, Mrs. Younger.
Çok yakında, bayan Younger.
In due time.
Nasıl olsa alırız.
I'll propose in due time.
Zamanı gelince onunla evleneceğim.
All will be revealed in due time Doctor.
Zamanı gelince anlayacaksın Doktor.
We will give you further instructions in due time.
Size zaman içinde ilave talimatları vereceğiz.
That will be decided in due time.
Sırası gelince onun da çaresine bakılır.
In due time, young man.
Zamanı gelince, delikanlı.
In due time.
Zamanı gelince.
In due time, I shall be laid to rest here in my mausoleum after a useful, happy, long life.
Faydalı, mutlu ve uzun bir hayattan sonra zamanı geldiğinde mozolemde yatmam gerekecek.
- You'll find out in due time.
- Zamanı gelince öğrenirsin.
- I will, in due time. And they put him on board an airplane, by mistake.
Ve yanlışlıkla onu uçağa bindirmişler.
- I'll explain in due time.
- Zamanı geldiğinde anlatacağım.
- You will know in due time.
- Zamanı gelince anlayacaksınız.
In due time.
Zamanı var.
- You don't wanna say hello, like I'm a dog... you'll talk to me in due time you wont close your mouth when you see the photos I've taken in this camera is all the evidence I took photos of them swimming at the pool of hotel "Jugoslavija".
Bir merhaba bile demiyorsun, sanki köpek var karşında. Elbet bir gün konuşacaksın. Bu kameranın içindeki onca delili görünce ağzını kapalı tutamayacaksın.
All in due time.
Yakın zamanda.
In due time, I want a report.
Bu süreçte rapor istiyorum.
- In due time.
- Zamanı gelince.
I don't know where Mr Dodd is, but if he does not appear in due time...
Bay Dodd'un nerede olduğunu bilmiyorum, ama yakında gelmezse...
In due time.
Hadi! - Zamanı gelince geçeceğim
I will, in due time- -
Anlatacağım, zamanı gelince- -
- We promised in due time.
- Uygun bir zaman için söz verdik.
- "In due time" is what we said.
- "Uygun zaman" dan söz ediyoruz.
Then, in due time, and under the guidance of the learned Dr. Waite, I shall make a full recovery, and win my release.
Sonra, zamanı geldiğinde, ve bilgili Dr. Waite in rehberliği altında, tamamen iyileşeceğim, ve özgürlüğümü kazanacağım.
All in due time.
Her şeyin bir zamanı var.
- All in due time.
- Hep tam vaktinde.
Well, Mr. Episcovo, if I could spend the time, I'd enjoy very much talking about your business, but I'm in a hurry, and so, with all due respect, allow me to offer you a proposition.
Pekala bay Episcovo, eğer biraz daha vaktim olsaydı... işiniz hakkında konuşmaktan çok memnun olurdum ama... acelem var ve bu nedenle affınıza sığınarak size bir... anlaşma önermeme izin verin.
If it's on time, it's due here in two hours and 15 minutes.
iki saat 15 dakika içinde burada olacak.
Due to the autopsy report on the time of death. we are particularly interested in the hours before midnight.
Otopsi raporuna göre ölüm saati olarak, özellikle, gece yarısından önceki saatlerle ilgileniyoruz.
( Harris ) The effectiveness of the first Hamburg raid was due to us at last getting permission to use something we'd had in the bag for a long time, which was known as "window", which was the dropping of clouds of aluminium paper strips,
Hamburg'a yapılan ilk saldırının tesirli olması nihayetinde kullanmak için izin alınan ve uzun süreden beri sahip olduğumuz bir şeyden ileri gelmişti. Bu "window" adıyla biliniyordu [17]. Alüminyumdan yapılma, bulut büyüklüğünde kağıt şeritlerdi.
We've been going due west for six days now... yet in all this time we haven't seen one single ship.
Şimdi altı gün boyunca batıya devam etmeliyiz tam bu süre içinde.. bir tek gemi görmeden,
Well, there hasn't been a ship in some time, so we're due.
Bir süredir gemi görünmüyor. Biz de bekliyoruz.
When you're due in my court at 3, I expect you here at that time. Yes, Your Honor. All right, let's get on with it.
Sizi saat üçte bekliyorsam zamanında gelmenizi isterim.
What time are you due back in Boys Town?
Ne zaman yetiştirme yurduna dönüyorsun?
There was a time when only the sons of the right families attended our academy here, but now, due to our financial condition, we're obliged to take in welfare cases like Coopersmith.
İyi bir eğitimin büyük önemi vardır. Bir zamanlar varlıklı ve seçkin ailelerin çocukları seçilirdi. Ama artık akademimiz mali durumu iyi ve.
In due course of time, of course I quite agree... when it can be released in the proper manner.
Evet, zamanı gelince. Elbette bu konuda size hak veriyorum. Ama uygun şekilde duyurulduğu takdirde!
- In due course of time.
Hepsi zamanı gelince...
Her annual income at the time of her death was a little short of 1100 pounds, but, due to the fall in agricultural prices, there's now no more than 750 pounds.
Karısı öldüğü zaman yıllık geliri 1100 pound'un biraz altındaymış, fakat, tarımsal ürünlerindeki değer kaybından dolayı şu anda 750 pound'dan fazla geliri yok.
With all due respect to the Major... at this point in time, Ms. Fleming, cost overruns are immaterial.
Bütün saygılarımla binbaşı... Şu dakikada Bayan Fleming, maliyetlerin fazla önemi yok.
And the plane's due to take off in no time at all
Onları göndermemi istemişti.
You'll see it all in due course when we publish in five days'time.
Beş gün içinde yayınlar yayınlamaz tüm detayları göreceksiniz.
in due course 29
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times in a row 26
times before 18
time for bed 134
times a day 121
times change 49
times over 33
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times in a row 26
times before 18
time for bed 134
times a day 121
times change 49
times over 33