In my hands tradutor Turco
2,308 parallel translation
What they like is their money, and what they won't like is me letting it walk out the door with some guy I never met, and I got nothing in my hands.
Onlar paralarını severler. Benim elim boşken hiç tanımadığım bir adamın kapıdan çıkıp gitmesine izin vermemi sevmezler.
Well... then I don't know how it happened, but suddenly there's a knife in my hands...
Nasıl olduğunu bilmiyorum,... ama birden elimde bir bıçak vardı.
Then you better call a relative, because if I don't get 50 g's in my hands in 24 hours, you and your skinny-ass friend here are dead.
O halde bir yakını arasan iyi olur çünkü eğer 24 saat içinde, 50000 dolar elimde olmazsa sen ve şuradaki sıska dostun, öldünüz.
Desk sergeants are like putty in my hands.
Nöbetçi polisler benim için çocuk oyuncağı.
- Oh my God, there's my coke in my hands.
- Aman Tanrım, sikin ağzıma geldi.
You know I have to see something listen to it feel it in my hands that's how I learn.
Ben böyle öğrenirim. - Geçtiğini farz edelim.
Either way, your life will be in my hands.
Ne olursa olsun senin hayatın da benim elimde olacak.
I had my fate in my hands and I lost.
Kaderim ellerimdeydi ama ben kaybettim.
Apparently, I hold the whole fate of the Middle East in my hands. Apparently, now I do, too.
- Öyle görünüyor ki bütün Orta Doğu'nun kaderi bana bağlı.
You talk too much Your life is safe in my hands
Çok konuşuyorsun Hayatın ellerimde güvende - Anlayamadım
It feels really good in my hands.
Çok güzel hissettiriyor.
Having that serum in my hands, will be like control the hope of human race.
Ellerimde bu serumu tutarken, tüm insan ırkını kontrol ediyorumuşum gibi geliyor.
They're safe in my hands.
Onlar benimle güvende.
He's in really good hands with my brother.
Kardeşim ona iyi bakacaktır.
I would put my life in your hands any day.
Hayatımı her gün senin ellerine bırakabilirim.
But before we go in, can I renew my objection to the current state of my hands?
Girmeden önce benim elimde bulunan şey konusundaki fikri yenilememiz mümkün mü?
I mean, especially since the whole thing hinges on a science which- - take my word for it- - in the wrong hands, would be a gaping yawn.
Yani, tüm bunları göz önüne alınca bu maharetli işin esas noktası bu konuda lafımı dinle... Yanlış şekilde düşünülürse, kötü sonuçlanır.
he took both my hands, saying... { \ pos ( 192,230 ) } He could read in my eyes how much of a toll my job was taking on me and that I should find something, someone to help take the pressure off.
Nabzını kontrol ederken, iki elimi de kavrayıp, dedi ki gözlerimden görevimi ne kadar benimsediğimi ve nasıl bir şeyi bulup birilerinin üstündeki baskıyı kaldırmaya yardımcı olmaya çalıştığımı okumuştu.
If I get adrenaline flowing, my giant hands are gonna snap this priceless violin in half. Oh.
Adrenalin akışım hızlanırsa koca ellerim, bu paha biçilemez kemanı ikiye ayıracak.
Mm-hmm. Just leave it in my very capable hands.
Bu işi benim becerikli ellerime bırak.
My life in your hands.
Hayatım senin ellerinde.
I put my arse in your hands.
Kıçımı senin eline teslim etmiştim!
" I and my heart put ourselves in your hands.
Kalbim ve ben senin ellerinde
I'm not trying to put my hands in anybody's pockets.
Kimsenin cebine elimi sokmaya çalışmıyorum.
I suppose killing someone with my bare hands in a men's room was my way of working through the anger stage.
Birini erkekler tuvaletinde ellerimle öldürmek benim öfke aşamasından geçişimdi galiba.
Ciel Phantomhive's body is now in my master's hands.
Hannah.
No one comfortable in a mansion the size of my neighborhood chooses to do hands-on work of any kind. Let's go talk to him.
Kimse mahallem kadar büyük bir evde oturup da, bu tarz gönüllü bir iş yapmaz.
22-13 has a bowel impaction, and I'm sure as hell not about to stick my hands in there.
22-13'de bağırsak impaksiyonu var, ve elimi oraya sokmayacağımdan eminim
If there's Coltan in my mine... Mr. Gibson isn't gonna get his hands on it.
Madenimde Koltan varsa Bay Gibson elini bile süremez.
[laughs evilly] My hands, they're all dirty, covered in the dust of a criminal act.
Ellerim kirlendi, suça bulandı.
I am weaving a hammock for my expressive hands art class - sleeping in your old toddler bed isn't very tranquil.
Yaratıcı Eller dersi için hamak yapıyorum. Bebeklik yatağında uyumak pek rahat değil.
But I leave you in the capable hands of my colleague, Representative Binks.
Fakat sizleri meslektaşım, Temsilci Binks'in yetenekli ellerine bırakıyorum.
My daughters'lives Are in your hands, inspector.
kızlarımın hayatı sizin ellerinizde dedektif.
I had my hands full in Fallujah.
Felluce'de elim kolum bağlıydı.
I trust my life in his hands.
Hayatımı ona emanet ediyorum.
No one knows. And I don't want to talk to you about Sam's... hands. If I had that man in my bed,
Naomi bilmiyor kimse bilmiyor ve sam'inki hakkında konuşmak istemiyorum... elleri eğer o adam benim yatağımda olsaydı çatıdan bağırıyor olurdum.
You gonna see it get in my hands!
Golü çakıyorum şimdi.
My little girl right now is in your hands.
Küçük kızımın hayatı şu an senin elinde. Haklı.
She is in my hands.
Ve sen ne yaptın?
All right, all my single girls, let me see you put your hands in the air.
Pekâlâ, bekâr kızlar! Elleri havada göreyim bakalım.
You had the Ripper in your hands and you let him go, and now you want to destroy me, my office, and everything we have built up with the Krays to protect the public!
Ripper'ı yakalamıştın, sonra da elinden kaçmasına izin verdin. Ve şimdi ise beni, ofisimi ve halkı korumak için Kray'lerle yaptığım iş birliğini yok etmek istiyorsun!
nothing will be there in their hands. even a gun. lt`s my responsibility to take them to mumbai in the..
onlarin elinde hicbir sey olmayacak silah bile onlar Mumbaiden almak benim sorumlulugumda balikci botu silah ve patlaycilarla dolu tamam.
I've had enough of having everyone's hands in my pocket.
Herkesin elinin cebimde olmasından sıkıldım.
The day I put my future in the hands of a cookie is the day they're singing "Danny Boy" for me.
Geleceğimi bir kurabiyenin ellerine bıraktığım gün benim için "Danny Boy" u söyledikleri gündür.
Now, if I have make mistakes and some of my guns have fallen into the wrong hands, well, you know, it's like Benjamin Franklin said.
Bir hata yaptıysam ve sattığım silahlar yanlış ellere düştüyse aynı Benjamin Franklin'in söylediği gibi
So, Eileen, my future is in your hands.
Anlayacağın Eileen, geleceğim senin ellerinde.
It was like I was in a dream and my hands belonged to someone else.
Demek istediğim, sanki bir rüyadaydım ve ellerim başka birisinin elleriydi.
I won't put my hands up in my plane.
Kendi uçağımda ellerimi havaya kaldırmam.
My dearest friends the fate of these adorable baby penguins now lies in the palms of your hands.
Sevgili arkadaşlarım, Sevimli penguen yavrularının kaderi bu gece sizin ellerinizde.
You, I need you to send me a copy of that fax as soon as you get it in your hands to my phone.
Sen, eline geçer geçmez, hemen faksın bir kopyasını telefonuma gönder.
In what way? My hands shake.
- Kolay değil. - Hangi açıdan? Ellerim titriyor.
in my opinion 572
in my heart 96
in my room 109
in my country 72
in my bed 49
in my mind 161
in my view 52
in my experience 382
in my dreams 78
in my world 69
in my heart 96
in my room 109
in my country 72
in my bed 49
in my mind 161
in my view 52
in my experience 382
in my dreams 78
in my world 69
in my defense 150
in my house 118
in my case 131
in my day 121
in my hand 30
in my head 141
in my family 33
in my eyes 40
in my own way 47
in my dream 57
in my house 118
in my case 131
in my day 121
in my hand 30
in my head 141
in my family 33
in my eyes 40
in my own way 47
in my dream 57
in my book 75
in my home 30
in my life 110
in my apartment 37
in my pocket 58
in my office 200
in my car 54
in my professional opinion 37
in my 68
in my time 45
in my home 30
in my life 110
in my apartment 37
in my pocket 58
in my office 200
in my car 54
in my professional opinion 37
in my 68
in my time 45