Invite me in tradutor Turco
392 parallel translation
I know it's late, but aren't you going to invite me in?
Saatin geç olduğunu biliyorum ama, beni içeri davet etmeyecek misin?
- Aren't you going to invite me in?
- İçeri davet etmeyecek misin?
Won't you invite me in?
Beni içeri davet etmeyecek misiniz?
Well, aren't you going to invite me in?
Şey, beni içeri davet etmeyecek misiniz?
Aren't you gonna invite me in?
- Beni içeri davet etmeyecek misin? - Tabii, içeri girin.
Wanna invite me in first?
İçeri davet etmiyor musunuz?
- Aren't you going to invite me in?
- Beni içeri davet etmeyecek misin?
Invite me in.
İçeri davet et.
You can invite me in or I can start making phone calls.
Ya beni içeri alırsınız ya da telefon etmeye başlarım.
You don't invite me in.
Beni içeri davet etmiyorsun.
Well, are you gonna pump me right here or invite me in?
Beni burada mı becereceksin, yoksa içeri mi alacaksın?
- Aren`t you gonna invite me in?
- Beni içeri davet etmeyecek misin? - Ne?
You could invite me in...
Beni içeri davet edersin...
- Won't you invite me in?
- Beni içeri almayacak mısın?
Invite me in.
Beni içeri dâvet et.
- I guess you can't invite me in.
- Sanırım, beni içeri davet edemeyeceksin. - Hayır.
You going to invite me in for a nightcap... to celebrate the end of our negotiations?
Bir içki için içeri davet etmeyecek misin? Anlaşmamızı sonuçlandırmayı kutlamak için.
- Won't you invite me in?
- Beni içeri davet etmeyecek misin?
Are you gonna invite me in?
İçeri çağıracak mısın?
Invite me in, Pike.
Beni içeri al Pike.
Won't you invite me in?
Beni içeri davet etmeyecek misin?
Aren't you going to invite me in?
Beni içeri davet etmeyecek misiniz?
Well, aren't you gonna invite me in?
- Beni içeri davet etmeyecek misin?
So are you going to invite me in, or should I start building an ark?
Beni içeri alacak mısın yoksa burada gemi yapmaya başlayayım mı?
That's too bad, because I have an idea... he's going to invite me to sing in New York.
Çok kötü, çünkü beni... New York'ta arya söylemem için davet edeceğini sanıyorum.
Well after I knocked, I should've... waited for me to invite you to come in, as you did.
Kapıyı çalıp beklemeliydim..
In that case, Her Highness has instructed me... to invite you for dinner this evening, 8 : 00 at her chalet.
Öyleyse, Ekselansları, sizi bu akşam dağ evinde akşam yemeğine davet ediyorlar.
I'm going to invite the sharks, soak a life jacket in some blood, go down to the fishing pier, get me some of that cut-up bonita, meet me at the dinghy with it.
Onları çağıracağım. Can yeleğine kan bulaştıracağım. İskeleye in biraz kesik palamut getir...
And to invite you to a feast... to be held in a fortnight... when annually I gather about me... the nobles of the countryside.
Ayrıca sizleri, iki hafta sonra düzenleyeceğim ve yörenin ileri gelenlerinin katılacağı yıllık şölene davet ediyorum.
That forces me to invite you for a drink, in the name of gratitude.
Ve bu övgün, benimle bir içki içmen için seni davet etmeye beni zorluyor.
He has been gracious enough to invite Rollin and me to be their guests during our stay in Elkabar.
Rollin ve beni, Elkabar'da kaldığımız sürece çok nazik bir şekilde misafiri olmamız için....... davet etti.
To celebrate this joyous occasion... I invite you to join me in a victory feast... in honor of our newly-found independence.
Sizleri bu sevinçli olayı... kutlamak için, yeni elde ettiğimiz özgürlüğün şerefine vereceğimiz... ziyafete davet ediyorum.
Let me invite you in, Sir.
Sizi içeri davet etmeyi unuttum. - Karın evde mi?
In the meantime if you achieve anything, invite me
Bu arada eğer başarırsan beni davet edersin.
You didn't invite me in.
- Teklif etmedin ki!
At least allow me before we say goodbye to invite you all to the bullfight in Seville.
Hiç değilse izin verin, vedalaşmadan önce hepinizi Seville'deki boğa güreşine davet edeyim.
Princess, before I forget, I want to invite you and Dennis to come spend some time with Chrissy and me in our new house in Maui.
Seni ve Dennis'i ben ve Chrissy ile biraz vakit geçirmek için Maui'deki yeni evimize davet etmek istiyorum.
Now, my dear White Queen, let me invite you to Alice's dinner party this afternoon.
Şimdi Sevgili Beyaz Kraliçe, Seni bu öğleden sonra Alice'in akşam yemeği partisine davet ediyorum.
Then you show up here, expecting me to just smooth as silk invite you in for a sit-down and a smile.
Sonra buraya gelip, sana yumuşak davranmamı... seni yemeğe davet edip gülümsememi bekliyorsun.
Well, you're the man of the house and I'm not coming in until you invite me.
Eee, sen evin erkeğisin. Sen beni buyur etmediğin sürece içeri girmem.
Look, um, in 10 years to the day... I invite you and your wife to dine with me and my wife as our guests.
Bak, önümüzdeki on yıl içerisinde seni ve eşini, ben ve eşimle birlikte bir yemeğe davet ediyorum.
So, Fat Tony, you invite... me and my associates to your club... with the promise... of the finest Manhattans in all of Springfield.
Ee, Şişko Tony, bize Springfield`in en iyi Manhattan`ını içireceğine söz vererek beni ve adamlarımı klubüne davet ettin.
In honor of your arrival and your protection of the sanctity of human life namely my own I'd like to invite you to join me for dinner tonight.
Dönüşün ve insan yaşamının kutsiyetini koruman şerefine yani benimkinin seni bu gece benimle yemek yemeye davet ediyorum.
Barton's having a big dinner. And I was trying to get Pauline to invite me.
Barton büyük bir yemek veriyor, ben de Pauline'in beni davet etmesini sağlamaya çalışıyordum.
No. Did he invite me to the ex-musketeer's banquet of Monsieur de Trevise?
Sayın Trevise'in eski gri şövalyeleri... ziyafetine beni davet etti mi?
Hey! Most girls in this school invite me.
Okuldaki çoğu kız beni davet eder.
Look, Bruce, it was sweet of you to invite me, but I don't fit in here.
Bak Bruce, beni davet etmen çok hoştu fakat ben buraya ait değilim.
I have some rights of memory in this kingdom which now to claim my vantage doth invite me.
Babamdan kalma haklarım var bu krallıkta fırsat bu fırsat, hakkımı aramaya.
I'm letting you in, after you don't invite me to your wedding?
Haydi inip aç şu kapıyı. Beni düğününe davet etmediğin halde, seni evime mi alacağım?
I'm letting him in in the middle of the night after he didn't invite me?
- Gir içeri. Sen neden bahsediyorsun? Beni düğününe davet etmeyen bu adamı gece yarısı evime mi alacağım?
Unless you invite me, I can't come in.
- Ee? - Giremem.
me included 34
ines 33
in fact 10253
internet 115
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
ines 33
in fact 10253
internet 115
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
indiana 185
intelligent 217
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
indian 84
indiana 185
intelligent 217
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186