English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / Item one

Item one tradutor Turco

365 parallel translation
That's item one on the department's agenda.
Şu anda en birincil önceliğimiz o.
Item one : "A cheery disposition."
Kural bir : "Neşeli bir yüz."
Item one?
Birinci madde?
Item one...
Birinci madde...
Wouldn't that be item one on the news?
Sizce de bu haberlerde "son dakika" olmaz mıydı?
Item one : I don't think this protest is gonna work.
Birincisi, protestomuz işe yaramayacak.
Except one certain item.
- Bir tanesi hariç.
Our only clue - a torn newspaper containing plenty of pages of news... of which any one item may have caused that man to become violent.
Tek ipucumuz... suçu işleyen adamın ayak izinin... olduğu, tahrip edilmiş bir gazete parçası.
" One item on your list intrigues me :
İlgilenmiyor muymuş? Listenizdekilerden sadece biri beni ilgilendiriyor :
That sort of reputation might be good business bringing high-priced jobs and making it easier to deal with the enemy but a lot more money would have been one more item on your side of the scales.
Böyle taninmak mesleki açidan hayrinadir. Hem bol parali iyi isler getirir, hem de düsmanina karsi yararli olabilir. Ancak çok daha fazla para, senin hanene bir madde olarak eklenebilirdi.
Change every single item with a fresh one.
Her şeyi yenisiyle değiştirin.
Except for one small item.
Küçük bir nokta hariç.
Inside the house I found only one item I thought useful.
Evin içinde yararlı olduğunu düşündüğüm bir tek şey buldum.
The following item could use many things, but a footnote is not one of them.
Bir sonraki bir çok şeyi kullanabilir, fakat dipnot bunlardan biri değil.
One slight item.
Küçük bir şey daha var.
Then there's one more item.
O zaman şimdi bir şey daha var.
Item : One large furniture van.
Büyük bir kamyon.
Item : One red Volkswagen.
Kırmızı bir Volkswagen.
One other item. I know. I'll give you ten dollars more if you hurry.
Bu extraya girer.Biliyorum.Eğer acele edersen on dolar daha veririm.
- One item.
- Bir adet.
One critical item of information that has never been incorporated into the memory banks of any Earth ship.
Önemli bir bilgi hafıza bankalarımıza dâhil edilmemiştir.
Both Nancy and Crater... emphasized one item they needed.
Nancy ve Crater,... tek bir ihtiyaçlarına ısrarla değindiler.
This is an extraordinarily embarrassing item, one of the classic blackmail items of all time.
Bu fevkalade utanç verici bir nesne, Tüm zamanların klasik şantaj araçlarından biri.
- And there's one last item.
Ve son bir şey daha var.
Ah, this should suit. Item - one black face mask, one black flat cap, a striped jersey and a bag marked "swag."
Bir siyah yüz maskesi, bir siyah düz başlık çizgili bir kazak ile "Çalıntı mal" damgalı çanta.
Item : one night you saw Danglars and Mondego in a
- Ayrıca, bir gece Danlars'ı ve Mondego'yu bir kafede gördün
Get the whole thing full and go on down to the check-out counter and look for somebody with just one item, and ask them if you can get ahead of them.
Arabayı komple doldurup kasaya gidin tek bir ürünü olan birine bakınıp önünüze geçebilir miyim diye sorun.
One, two, three, 111 packs of franks, it's all one item.
Bir iki, üç. 111 konserve, hepsi bir ürün.
You know, girl, if we could just find one item down there just one that's on your shopping list we've found our bloody provenance!
Aşağıda tek bir parçayı bile bulsak, sipariş listesindeki tek bir parçayı, kanıtımız da hazır demektir!
- One hates to be thought of as an item.
- Bir de ekip deyip durmasa.
There's just one other item.
Sadece bir şey daha var.
One item that would be of extreme importance would be the transfer of technology to San Miguel.
Bizim için çok önemli olan diğer bir konu bu teknolojinin San Miguel'e getirilmesi.
The one item of clothing that was not accounted for.
Bulunamayan tek elbisesi ceketiydi.
There's one more item you have to turn over if you want this woman to live.
Pekala, adamım. Bir söz vardır.Eğer bu kadının yaşamasını istiyorsan...
This one is a collector's item.
Bu tam koleksiyonluk.
You haven't found one item I'd carry.
- Stoklayacağım bir tek ürün bulamadın.
the price is kinda crazy, if you got a little boy in your home, regardless of the age, stay with me on the next item and take a look, because there is a remote controlled pickup... this one is gorgeous!
İşte burada. "Yemek yapıyorum." Diyorsanız, bu alet mutfağınızda mutlaka bulunmalı. Gerisi önemli değil.
Oh, you're my number one Christmas boutique gift item.
Sen benim bir numaralı Noel hediyemsin.
I saw my brother's wife Christine last night... and she and I were an item at one time... and so it was a very painful evening.
Dün akşam ağabeyimin karısı Christine'i gördüm.. O ve ben bir dönem beraberdik.. Dün akşam gerçekten acı veren bir geceydi.
Ladies and gentlemen, we begin with item number one.
Bayanlar ve baylar, bir numaralı parçayla başlıyoruz. Bayanlar ve baylar, bir numaralı parçayla başlıyoruz.
Michelle led in the earlier rounds in this tournament, and was really the hot item around Southern California when it came to sports.
Michelle daha ilk rauntlarda öne geçti, ve Güney Kaliforniya bu sporu çok seviyor.
One additional news item.
Bir şey daha.
The most important item in a woman's appearance this winter will be her headgear.
Bu kış kadın modasında öne çıkan şey şapkalar olacak.
There is one item of G.I. gear that can be the difference between life and death.
Piyade donanımının bir parçası hayat ile ölüm arasındaki farkı belirler. Çoraplar.
This is a one-of-a-kind item, ladies and gentlemen.
Bu türünün tek örneği, bayanlar ve baylar.
This is a one-of-a-kind item.
Bu eşsiz bir parça.
The trick is to find one item, one detail and focus on it... until it's an exhausted possibility.
Marifet bir madde, bir detay üzerine odaklanmak ve... yeterince ayrıntılı hale gelene kadar beklemek.
Just one item today, Mr. Goez.
Bu sefer sadece tek madde Bay Goez.
Just one last item, which also affects the station budget.
Üssün bütçesini de etkileyen son bir madde var.
One thing is, every valuable item in the house was on that list.
Evdeki bütün değerli şeyler listedeydi.
One item in particular has caught my eye.
Oradaki bir ürün özellikle gözüme çarptı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]