Just in time tradutor Turco
5,754 parallel translation
Then he'll rig the security just in time for you to walk into the exhibit and get caught red-handed.
Sonra tam sen sergiye girerken alarmın ötmesini sağlayacak bu sayede sen suçüstü yakalanacaksın.
I expected to see Howard throw the baseball, finish my hot dog, and hightail it across the street to Disneyland just in time for Mickey's Soundsational Parade.
Howard'ın beysbol topunu atışını görmeyi, sosislimi bitirip koşarak Disneyland'e gitmeyi ve Mickey'nin Geçit Töreni'ne yetişmeyi umuyordum.
And it arrived just in time for my first day at my new school.
Ve bu sırada yeni okulumun ilk günü geldi.
You're just in time to hear the autopsy report.
Otopsi raporunu duymak için tam zamanında geldin.
I got here just in time.
Tam zamanında geldim.
Just in time, Shawn.
Tam zamanında, Shawn.
Just in time.
- Tam vaktinde.
Just in time, Nade.
Tam zamanında, Nade.
Edith wanted to say,'Come to Mummy,'but she stopped herself just in time.
Edith "Annene gel." demek istedi ama tam zamanında duruverdi.
We got two'ritas, and I think we've got... Just in time, we've got the babes. This is the babe I was talking to you about.
İki tane Margarita'mız var ve ayrıca tam da zamanında, kızlarımız var!
Looks like I got you just in time.
Seni oyun dışı etmenin tam zamanı gibi görünüyor.
So it's just a coincidence that Vic disappears in his part of the county at the same time as you appear?
Yani, senin de ara sıra kasabada görünüp yok olduğun gibi, Vic'in kaybolması da tamamen tesadüf mü diyorsun?
I just hope that in time, you'll see that I'm telling the truth.
Umarim zamanla, dogruyu söyledigimi görürsün.
I feel 40 years older. I just need some alone time in my lab.
Bende 40 yaş daha yaşlı... laboratuvar yalnız zamana ihtiyacım var.
You tell me all the time. - No, but just hearing you say it Makes me want to thump you in the nards, gary!
Hayır, bunu ilk defa duyuyorum senden ve şu anda hayalarına geçiresim var, Gary!
It took me some time, but in the end I realized I was just looking for a family. So I bought these lands, and hired an architect who later became my husband. And created a place I could call home.
Bu zamanımı aldı, ama sonunda sadece bir aile aradığımı farkettim.Bu topraklarda satın alınmıştım ve sonradan kocam olacak mühendise kiralandım sonra burayı yarattım ve evimi.
I just haven't been with a girl in a really long time.
Uzun süredir bir kızla birlikte olmadım.
I mean, she just stares at annalise's boobs all the time.
Durmadan Annalise'in memelerini dikizliyor.
So, the terrorist just hangs out at our house in her free time now?
Şimdi terörist boş vaktinde evimizde takılıyor sadece, öyle mi?
Just letting the FBI know that it's time to move in.
FBI'in harekete geçmek için zamanı olduğunu söylüyorum.
Every time he leaves, she would bathe in scalding hot water just to burn his essence off her skin.
Her gittiğinde sırf onun kokusunu üzerinden silmek için kaynar suda yıkanırdı.
And just in the nick of time.
Ve son anda.
He's just having a hard time adjusting in school.
O sadece okula ayak uydurmakta zorluk yaşıyor.
With Tanner's shortcut wasting so much time, we weren't just in a race against each other.
Tanner'ın kestirme yolunun çok zaman kaybettirmesi sayesinde birbirimize karşı yarış halinde değildik.
This is just the right time. Come in.
Tam zamanında!
If Jax finds out he was in town, it's just a matter of time before he realizes where he's been staying.
- Tanrım. Jax kasabada olduğunu öğrenirse, nerede kaldığını bulması an meselesi.
You ever think it might be time to just... get out in front of this, come clean?
Hiç bu işin önündekilerden kurtulmak için zaman olabileceğini düşündün mü?
The whole time he was in the hospital, I was just making up this list Of the things that I'd tell him if I just got one more chance.
Hastanede olduğu süre boyunca bir şansım daha olsa ona söylemek istediklerimin listesini yapmıştım.
And there's all these thoughts and there's all these feelings That are just bashing around in my head Every single time that I see him.
Onu her gördüğümde bir sürü his ve düşünce beynimi zonklatıyor.
I'm just glad I made it in time.
Zamanında gelebildiğim için mutluyum.
It's a time machine, it also travels in space, and it usually contains a man who just wants to get on with his work of preventing the end of the world, but keeps being interrupted by boring little humans.
Bu bir zaman makinesi. Aynı zamanda uzayda da yolculuk yapar ve genelde içinde dünyanın sonunun gelmesine engel olmaya çalışan ama durmadan sıkıcı insanlar tarafından işi batırılan bir adam barındırır.
You just need a little more time to fit in.
Uyum sağlaman için biraz daha zamana ihtiyacın var.
YOU'RE GONNA BE VERY DISAPPOINTED. CAN'T WE JUST ENJOY OUR TIME TOGETHER IN SILENCE?
Birlikte geçirdiğimiz şu vaktin keyfini sessizce çıkartsak olmaz mı?
We just cut our lead-in time by over a year to stop Ihab from backing out on us.
Ihab'ın geri çekilmesini engellemek için giriş zamanımızı bir yıldan fazla azalttık.
And in time, she'll become just like me.
Ve zamanla benim gibi olacak.
Ferris just wants to show Cameron a fun day, right, for once in his pathetic little life, but Cameron acts like a whiny knob the whole time, subverting every attempt at fun with his passive-aggressive anxiety and relentless nay-saying, essentially ruining what might be Ferris'last day of freedom, by being a-a miserable, agoraphobic, cockblocking enemy of fun.
Ferris o zavallı, küçük hayatında bir kez olsun Cameron'a eğlenceli bir gün geçirtmek istiyor ama Cameron sürekli sızlanarak, pasif agresif kaygılarıyla ve her şeye hayır demesiyle her türlü eğlence fırsatını engelliyor ve nihayetinde Ferris'in boş olabilecek son gününü sefilliği, agorafobisi ve eğlence düşmanı oluşuyla mahvediyor.
And she just felt very grateful to us, because it was the first time, I guess, in a long time that she actually saw something in him that gave her some hope.
Bize çok minnettar kalmış çünkü sanırım uzun zamandır ilk defa gördüğü şeyler ona biraz umut vermiş.
Remember before fiber optics, when business was just done in your own time zone?
İnternet olmadan önce işleri nasıl zamanında hallediyorduk hatırlıyor musun?
They wanted to remind you just for next time that the maximum capacity of the in-room soaking tub is two persons, not three.
Sana hatırlatmak istemişler ki bir dahaki sefere odalardaki banyo küvetleri iki kişilik, üç değil.
Expedite the time table just in case.
Her halükarda tarifeyi hızlandırın.
Just so you know, like, now that you're gonna spend time in this world, do you...
Sadece biliyorsun ki, şimdi bu dünya da zamanını burada harcıyorsun...
What, you've been, like, sharing an office with her for four years, and the whole time you've just been thinking about tossing it in her?
Ne, dört yıldır onunla ofisi paylaşıyorsun, ve bu kadar zamandır onunla oral seks yapmayı mı düşünüyordun?
Oh... I was just thinking of something Ray told me one time.
Ray'in bana bir zamanlar söylediği şeyi düşünüyordum.
You got involved with her and then you got into a fight and now it's just a matter of time before everything... completely in the crapper.
O kadına bulaştın, sonra kavga ettiniz ve artık her şeyin sarpasarması an meselesi.
Now, I know this sounds hippy dippy and all, but I swear if you just ask the universe for something, most of the time, it will just land right in your lap.
Çok batıl falan olacak ama yemin ederim, evrenden bir şey isteyince çoğu zaman kucağına düşüveriyor istediğin.
And I just lost the woman I love for the second time, all in one week.
Ve sevdiğim kadını ikinci kez kaybettim. Hepsi bir haftada oldu.
He's probably just caught up in this case, and he's having a hard time letting it go.
Muhtemelen davaya takıldı ve bırakmakta zorlanıyordur.
And just because I get what happened, it doesn't mean that you deserve to be let off the hook, so if you've come in here to ask me to go to him for the millionth time, I'm...
Halini anlamış olmam bu işten sıyrılmanı ve buraya gelip milyonuncu kez Harvey'den senin için af dilememi gerektirmez...
Everything else we can just re-build in time.
Her şey zamanla yine olur.
Too much time in solitary and they'd just wig out.
Uzun süre yalnız yaşatırsan kafayı sıyırırlar.
Not to mention the fact they could just execute Mr. Berenson at any time, and then what are we doing there in the first place?
Bay Berenson'ın her an öldürülme gerçeğinden bile bahsetmiyorum eğer öyle olursa orada ne yapacağız?
just in case 922
just in 18
just in the nick of time 16
in time 438
in times like these 17
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
just in 18
just in the nick of time 16
in time 438
in times like these 17
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83