Just like tradutor Turco
92,423 parallel translation
You're scared that if you do find her, she may want nothing to do with you, just like your dad's parents didn't want to have anything to do with you because your mother was Korean.
Onu bulursan seni istememesinden korkuyorsun, aynı annen Koreli olduğundan baba tarafının seni istememesi gibi.
Just like the victims.
- Aynı kurbanlar gibi.
But just like it took a Sandra Bland, a Trayvon Martin, and a Philando Castile to wake some folks up, this party is what it took to wake this campus up.
Ama birilerinin gözünü açması nasıl Sandra Bland'in Trayvon Martin'in ve Philando Castile'ın hayatına mal olduysa bu kampüsün gözlerini açması için de bu parti gerekliydi.
Just like that white-haired motherfucker did a couple months ago.
O kır saçlı orospu çocuğunun birkaç ay önce gelip yaptığı gibi.
Or are you gonna pussy out and smother me with forgiveness just like her?
Yoksa tıpkı onun gibi ödleklik edip beni affedicilikle mi boğacaksın?
Just like he got it out of me.
Benim içimden çıkardığı gibi.
And I grabbed him by the throat just like that.
Sonra onu boynundan böyle yakaladım.
These people, they're just like you while growing up.
Yanlarında büyüdüğün insanlar onlar.
Up front, carbon dioxide scrubbers, just like the ones on Apollo 13.
Önde, karbon dioksit temizleyiciler, Tıpkı Apollo 13'teki gibi.
Most turbocharged engines are a bit wheezy at the top end, but because the twin-scroll turbo in this is mounted in the V of the engine... just like it is in a Ferrari California, coincidentally, the rev counter is still a blur
Çoğu turbo şarjlı motorlar üst ucunda bir miktar hırıltılıdır, Ancak bunun içinde ikiz kaydırmalı turbo Motorun V'sine monte edilir tıpkı bir Ferrari California'da olduğu gibi,
It's not just like it's in, it's coming in.
Tıpkı olduğu gibi değil, içeri giriyor.
I'd just like to point out that I've been fired from a job that I was doing perfectly.
Sadece işaret etmek istiyorum Işten kovulduğumu Ben mükemmel yapıyordum.
And we'd just like to say no coral was damaged while we were building our reef.
Ve biz sadece mercan hasarlı olduğunu söylemek isterdik Biz resifimizi inşa ederken.
I don't just like it, I love it.
Ben sadece sevmiyorum, seviyorum.
I'm just like you. I'm an android.
Ben de senin gibiyim, ben bir androidim.
Maybe. But there are three more sets just like this one between here and the lab.
Belki, ama burasıyla laboratuvar arasında bunun gibi üç set daha var.
Then they just stopped at the same time, just like that.
Ve aniden durdular aynı anda, bunun gibi.
You will feel just like the people that you've taken from.
Aynı çaldığın insanlar gibi hissedeceksin.
Which means she's a fanger, just like our amateur golfer and his wife.
Demek ki o da bir dişli! Tıpkı amatör golfçümüz ve eşi gibi.
Mars is in the protomolecule business now, just like everyone else.
Mars protomolekül işte şimdi, Tıpkı herkes gibi.
Just like that.
İşte böyle.
And since his father, he, like, owns the place or something, Geon felt comfortable just walking into my dressing room after the show.
Babası mekanın sahibi olduğundan Geon konser sonrası rahatça soyunma odama girdi.
I guess I just don't like the idea of telling someone else's truth.
Sanırım başka birinin gerçeğini anlatma fikri hoşuma gitmiyor.
Okay, and behavior like that just doesn't come out of the blue.
Böyle bir davranış birden bire ortaya çıkmaz.
What? She keeps going around telling stories like that, and someone might just believe her.
- Etrafta böyle şeyler anlatmaya devam ederse ona inanan biri çıkabilir.
You can't just go half-ass it like you do everything else in life.
Bunu diğer şeyler gibi yarım yamalak yapamazsın.
Now, I know I'm just a substitute teacher, but... sounds to me like you're screwed.
Sadece bir vekil öğretmen olduğumu biliyorum ama... Bence sen boku yedin.
I just want to go to bed like everybody else.
Bende herkes gibi hemen yatağa gitmek istiyorum.
I just, um... It was... It was done before I could stop myself, and... there was, like, a white noise playing in my mind...
Ben öylece oldu... kendimi durdurmadan önce oldu ve zihnimde çalan beyaz bir ses vardı kendini toparla, Clair.
No, and you didn't just lose me like keys.
Hayır ve sen yapmadın Beni anahtarlar gibi kaybedersin.
Just that I don't look like it.
Sadece öyle görünmüyorum.
You just want to go on like this?
Sen böyle mi devam edeceksin?
I've realized I like working with people, not just judging them.
İnsanlarla çalışmayı sevdiğimi fark ettim, sadece onları yargılamayı değil.
And we just want to apologize that, because we have a little more work to do, we're not gonna be able to get over to the ballroom as early as we would like to.
Biraz daha işimiz olduğu için balo salonuna istediğimiz kadar erken gelemeyeceğiz, kusura bakmayın.
They're agents of chaos who can destabilize all our lives just because they feel like it.
Onlar sırf canları istiyor diye hepimizin hayatını mahvedebilecek kaos temsilcileri.
It feels like yesterday you were just a toddler taking your first steps in your father's office. - Look at you now.
Babanın ofisinde ilk adımlarını attığın o günler daha dün gibi.
I just had my first powergasm. Would you like to have your second?
- Az önce ilk güç orgazmımı yaşadım.
This is just a BMW for people who like fancy coffee.
Bu sadece bir BMW. Fantezi kahve seven insanlar için.
Anything left in the open in Britain, it's like nuts at a party, you just help yourself.
Hemen çalınırlardı. Britanya'da açıkta bırakılan her şey, Bir partide fındık gibidir, sadece kendinize yardım edin.
It was like a big classic-car museum, just out of town here, where you could also buy the exhibits.
Büyük bir klasik araba müzesi gibi, Sadece şehir dışına, burada sergileri de alabilirsin.
Mercedes has obviously got it into its head, and this really worries me, because it's a large car company, that cars are just tools, like microwave ovens or fridge freezers, that we'll just sort of gladly, " borrow it.
Mercedes açıkçası onu aldı Kafasına, Ve bu beni gerçekten endişelendiriyor, Çünkü büyük Araba şirketi, Bu araçlar sadece araçlar, Mikrodalga fırınlar gibi Veya buzdolabı dondurucuları,
Just thought you might like to know.
Sadece bilmek istediğini düşündüm.
It's just a little hard to imagine how you go from something like that to being a bodyguard for someone like Adrian.
Senin nasıl olup da Adrian gibi birinin koruması olduğunu hayal etmek biraz zor.
- It's not like that. I just want her to be safe.
Öyle bir şey değil sadece güvende olmasını istiyorum.
Like I said, just until I find out what the hell is going on.
Dediğim gibi, neler döndüğünü anlayana kadar.
- I just found her like this.
- Onu bu şekilde buldum.
But I've seen what it's like out there, and it's all just different circles of hell.
Ama dışarının nasıl olduğunu biliyorum, her yer cehennemin başka bir köşesi.
Well, sounds like it's not just any dirt.
Sıradan bir toprak gibi görünmüyor.
Who are trapped in their existence just like you... or me.
Ya da benim gibi.
Not just the taste, I like to work with it, and practice a lot.
Sadece tadını değil. Onunla oynamayı da seviyorum ve bir sürü şey deniyorum.
And Edgar and I decided that was not right, we just did not like that at all.
Edgar'la ben bunun doğru olmadığına karar verdik, bunu hiç beğenmiyorduk.
just like that 1429
just like me 288
just like you 742
just like you said 149
just like old times 221
just like your father 62
just like you wanted 40
just like you are 25
just like you asked 44
just like everyone else 52
just like me 288
just like you 742
just like you said 149
just like old times 221
just like your father 62
just like you wanted 40
just like you are 25
just like you asked 44
just like everyone else 52