Just like this tradutor Turco
9,093 parallel translation
Day and night, I train myself for situations just like this.
Kimse bizi yenemez. Ve eğer bunu denerseler, buna pişman olurlar.
I have five more suitcases at home just like this, filled with American money.
Ben sadece bu gibi evde beş valiz var, Amerikan para dolu.
This week, an event just like this was interrupted by terrorists.
Bu hafta, teröristler tıpkı böyle bir etkinliği mahvetti.
Come off it. The 9 / 11 guys left wills just like this.
Başlatma şimdi. 11 Eylül'dekiler de aynı böyle vasiyetler bırakmıştı.
You may not be king, but your actions reflect on Francis, and he has the weight of thousands of lives, just like this one, on his shoulders.
Kral olmayabilirsin ama hareketler aynı Francis. Omzunda tıpkı buna benzer binlerce insan hayatının yükü var.
So, you can keep coming after us all you want, Daniel, but they're all going to end up just like this.
Yani istediğin kadar peşimizden gelebilirsin, Daniel, ama hepsi böyle son bulacak.
I've got three more just like this one.
Bunlardan üç tane daha var.
It was probably a mistake, me just popping in on you like this.
Beyninizi böyle şeylerle yorarak hata yaptım sanırsam.
He has saved our asses multiple times, and you're just gonna do him like this?
Başımızı birden çok defa beladan kurtardı ve sen ona bunu mu yapacaksın?
Let me ask you this : how does someone fall in love with someone just like that?
Sana şunu sormama izin ver : Bir insan, bir anda bir insana pat diye nasıl aşık olabilir?
I need you to know how proud I am of you,'cause seeing you working like this just reminds me how you persevered with the LSATs and how you got into law school, and now- -
Seninle ne kadar gurur duyduğumu söylemek istedim. Çünkü seni böyle çalışırken görmek, bana SAT sınavları için için ne kadar çaba sarf ettiğini hatırlatıyor. Ve hukuk fakültesine nasıl girdiğini, şimdi de -
Zoom would have killed me just like he will kill Barry if you lead him down this path!
Zoom beni öldürebilirdi, tıpkı, bu yola sokarsan Barry'i öldüreceği gibi.
And I know I sound like mom, but I can't sacrifice this whole family's safety just because I'm afraid you'll leave again, so no more alien prisoners and no more subterranean excavation without consulting us.
Biliyorum annem gibi konuşacağım ama sırf senin terk etmenden korktuğum için bu ailenin güvenliğini tehlikeye atamam. Bu yüzden artık bize danışmadan uzaylı tutsaklar veya yeraltı kazıları yok. - Peki.
There is a woman in this restaurant who looks just like you.
Restoranda aynı sana benzeyen bir kadın var.
And you said when we started this, It would be just like old times, but right now, You're acting like the bad guy, not him.
Ve bu işe başladığımızda tıpkı eski zamanlardaki gibi olacak demiştin şimdiyse kötü adam gibi davranıyorsun, onun gibi değil.
I thought you were this worldly, sophisticated guy, but you're just a fraud- - like Moses.
Sana inanamıyorum. Seni dünyevi ve entelektüel biri sanmıştım ama gel gör ki sahtekârın tekiymişsin. Musa gibi.
I think something like this just might work.
- Bu, işe yarayabilir bence.
I just- - I've never felt like this before, and I don't want to sabotage it.
Daha önce hiç böyle bir duygu hissetmemiştim.
I didn't know what to make of it until tonight, and then this woman here, she suspects, speaks some kind of middle eastern language, just like Sara.
Bu geceye kadar ne çıkarmam gerektiğini bilmiyordum. Sonra bu kadın orta doğu dili konuştuğunu söyledi.
I just can't believe that Sara would do something like this.
Sara'nın böyle bir şey yapabileceğine hala inanamıyorum.
I called a number on this card, and just like that, I had a girlfriend.
Böylece bir kız arkadaşım oldu.
We had to tranquilize them just to get them out of there, but they were all back this morning like they never left.
Onları çıkarabilmek için uyutmak zorunda kaldık ama bu sabah hepsi geri dönmüştü. Hiç gitmemişler gibi.
We're finally together after so long apart, all the world before us, if we can just dodge a few minor obstacles... like this nuisance of a prophecy, my brother's internment, the insufferable influence of Elijah...
Uzun süre ayrı kaldıktan sonra sonunda bir aradayız tüm dünya karşımızda, birkaç küçük engeli atlatabilirsek, mesela kehanet belası gibi, ağabeyimin hapsedilmesi
This kid that R.C. shot, Winston... totally innocent, just like the kids on that school bus.
R.C'nin vurduğu çocuk, Winston... Tamamen masum aynı otobüste vurulan çocuklar gibi.
And I don't know, I was just chiseling away on this thing and all of a sudden I looked up and you were on top of that, you know, like, dancing around on the top of the wall.
Ben burada çekiç sallayıp duruyordum, yukarı bir baktım sen tepeye çıkmışsın. Duvarın tepesinde dans ediyordun.
This Cold War, this wall that was supposed to go on forever was... boop... gone, just like that, you know?
Soğuk Savaş, sonsuza kadar kalacak bu duvar bir anda ortadan kayboldu.
- Hey! Hey. I just thought this was gonna be like a few people.
Sadece birkaç kişi gelir diye düşünmüştüm.
This is what it looks like. Just let it be.
Kendi hâline bırak.
Just once I would like to know something for certain about this case.
Bir kez olsun bu davayla iligli emin olduğumuz bir şey duymak isterim.
Yeah, this was like that, just worse.
Evet, bu da öyleydi. Sadece daha kötüsüydü.
All you have to do is create one slight misdirection, and you can steal just about anything, like this gun.
Tek yapman gereken hafif bir dikkat dağınıklığı yaratmak ve böylelikle neredeyse her şeyi çalabilirsin, mesela bu silahı.
Or we could just take this moment to just, like, just breathe for a second.
Ya da bu anı sadece biraz soluklanmak için ayırırız.
I just need just, like, not right now, not right this second.
Sadece bunu hemen şu saniye de yapmak gerekmiyor.
This guy in my astronomy class just the other day was like "I am totally into " and supportive of seeing women in the sciences in equal numbers. "
Astronomi sınıfımdaki şu çocuk geçen gün "Tamamen içindeyim" ve eşit numarada yer alan bilimlerdeki kadınları görmeyi destekliyorum. "
There's just, like, this giant chasm of some kind of grief, and I have just been thinking a lot about it these days.
Bu aynı bir sürü keder barındıran dev bir uçurum ve bu günlerde bu konuyu çok düşünüyorum.
For now, just practice looping the thread... like this.
Şimdilik ipliği düğümlemeye çalış. Böyle.
This course is a monster and it looks like it just got the best of Penguin.
Bu ders bir canavar ve benziyor Penguen'in en iyisini aldım.
We just thought of it as like, "Aren't we lucky to be doing this?"
Sadece, "Bunu yaptığımız için şanslı değil miyiz?" diyorduk.
I'll tell you, man, I've seen some crazy in my day, but what kind of guy just up and decides he wants to live like this?
Bak sana diyorum dostum, zamanında çılgın şeyler gördüm ama ne tür bir adam ortadan kaybolup bu şekilde yaşamaya karar verir ki?
And this is White Josh, so named because he looks just like Josh, except for he's white.
Ve bu White Josh, böyle adlandırılmış çünkü tıpkı Josh'a benziyor, beyaz olması dışında.
This brain tumor, this glioblastoma multiforme... which sounds like the worst IKEA piece ever... it, um... It just keeps getting worse and worse.
Bu beyin tümörü, glioblastoma multiforme en kötü IKEA parçası gibi gelen bu hastalık gün geçtikçe daha kötüye gidiyor.
Look, I've thought about this, and if someone were to, like, pull out my toenails or something, I would just talk, okay?
Daha onceden birisi ayak tirnaklarimi cekerse hemen konusurum diye dusunmustum.
This needs more flour. You just like the parallel.
- Bunun biraz daha una ihtiyacı var.
Guys, this is just like the space station in my "Alienoids" comic book.
Çocuklar, burası tıpkı "Alienoids" * çizgi romanımdaki istasyon gibi.
Times like this, I wish you were more comfortable carrying a gun on your person, not just in your desk.
Böyle zamanlarda, silahını masanda bırakacağına yanında taşırsan daha güvende his ederim.
This risotto thing is just like mushy pilaf.
Bu rizotto dedikleri bildiğin lapa pilavmış.
Thanks to him, this energy firm and other clients like them have literally brought light to lands that were dark and, just as often, rained darkness where once there was light.
onlar gibi Onun sayesinde, bu enerji firması ve diğer istemciler Anlamıyla karanlık ve vardı topraklara ışık getirdi bir zamanlar ışık vardı nerede gibi sık sık, karanlığı yağmur yağdı.
Dash, we're gonna stop this one just like we stopped the others.
Dash, diğerlerini durdurduğumuz gibi bunu da durduracağız.
And this thumb drive we're looking for, he would never put it any place you were gonna find it, because finding it means that you're gonna become a target, just like he was.
Ve aradığımız USB belleği, asla bulabileceğin bir yere koymazdı. Çünkü bulman, onun gibi hedef hâline gelmen demek olurdu.
Nobody knows how many there are or how big a group it is, but it's all over, not just in this country, it's everywhere, like a revolution.
Hiç kimse grubun kaç kişi olduğunu yada ne kadar büyük olduğunu bilmiyor,... ama grup sadece bu ülkede değil....... o her yerde sanki devrim gibi.
How can you just leave like this?
Nasıl böyle bırakıp gidersin?
just like this one 26
just like that 1429
just like me 288
just like you 742
just like you said 149
just like old times 221
just like your father 62
just like you wanted 40
just like you are 25
just like you asked 44
just like that 1429
just like me 288
just like you 742
just like you said 149
just like old times 221
just like your father 62
just like you wanted 40
just like you are 25
just like you asked 44