Like in tradutor Turco
107,199 parallel translation
It's like in music.
Aynı müzikteki gibi.
The person who was in it with him, like, really in it,
Öyle birisi ki hep onunla olan, gerçekten her bir günü,
The odds are like one in a million.
Şansın neredeyse milyonda bir.
Like, more people than I've sung in front of in 15 years.
Benim söylediğim 15 kişiden bunlar sayıca çok fazla.
I read in your file that you don't like to be touched.
Dosyanda dokunulmayı sevmediğin yazıyor.
You know those cartoons in, like, magazines?
Şu dergilerde olan çizgi romanlar var ya?
Like you're in here... Watching yourself outside.
Sanki buradasın ama dışarıda kendini görüyorsun.
I'd be decked out in a Sean John velour suit like... ♪ Jaya Jagadisa Hare ♪
Kadife Sean John takım elbisesi gibi bir şey içinde şöyleydim :
He can't bang in the post like Towns.
Towns gibi potaya asılamaz.
Like bras. Or a guy sticking his tongue in your ear.
Sütyen gibi ya da bir adamın dilini kulağına dayaması gibi.
I'm packed like a sardine can up in here!
Sardalya paketi gibiyim.
It's like doing the crossword puzzle in the TV Guide.
Rehberle birlikte puzzle yapmak gibi.
But in the event you should happen to lose, best to do it in a place like this, in the middle of nowhere, where nobody important's gonna care.
Ama kaybetsen de kimsenin önemsemediği bir yerde kimsenin görmediği bir yerde kaybetmek en iyisi.
Roz Huntley's reinstatement puts her in the box seat to manipulate the inquiry just like she did with Michael Farmer.
Roz Huntley'nin görevden alınması, onu Michael Farmer... davasında yaptığı gibi soruşturmayı manipüle etmesi için gerekçe oluyor.
I just didn't want to say it in front of Jamie just in case it sounded like I thought all cabbies had to be black.
Jamie'nin önünde konuşmak istemedim, çünkü tüm taksi şöförlerinin siyah olması gerektiğini düşünüyorum sanabilirdi.
Seems like your man wasn't in the right place at the right time.
Sanki adam doğru zamanda doğru yerde değilmiş gibi görünüyor.
Like the carpet fibres, on the balance of evidence I discounted it, in favour of the compelling evidence against Michael Farmer.
Halı lifleri gibi, kanıt dengesi üzerinde, Michael Farmer'a karşı var olan güçlü deliller nedeniyle onu elimine ettim.
Nick and I are old colleagues, so I've got more than a professional interest in my client's fair treatment, so no-one would be happier than me if your whole department stopped looking like they want to blame Nick and started realising
Nick ve ben eski meslektaşlarız, bu yüzden müvekkilimin sorgulanmasına profesyonel bir ilgi duydum, Bu yüzden bölümünüzün Nick'i suçlamak istiyor gibi duruyor olsa da elemanınızın düşüşünün bir kaza olduğu sonucuna vardığınızda........ kimse benden daha mutlu olamaz.
I'd just like to know if Mr Huntley saw anything on the night in question that might help us with our inquiries?
Bay Huntley'nin, söz konusu gecede soruşturmamıza... yardımcı olabilecek bir şey görüp görmediğini bilmek istemiştim.
You see, normally in a situation like this someone's mobile phone would give us their location every second of the night.
Görüyorsun, normalde böyle bir durumda cep telefonu... bize geceki konumunu her saniye itibariyle verecekti.
Next time you try shit like that, I'm gonna bash your sweet little girl's fucking head in, you get me?
Bir daha böyle bir şey denersen güzel kızının kafasını sinek gibi ezerim, anladın mı?
Getting everybody together in one place like that.
Herkesi bu şekilde bir noktada toplamak...
So far they appear random. In an area like this, a ruse would work best.
Böyle bir bölgede en çok bahane işe yarar.
I don't believe so, but if you'd like to come in and...
Sanmıyorum, ama istersen içeri gel ve...
Uh, we heard it's your birthday, and in your book you said you like scotch, so we all got together and put in and... We got you this.
Doğumgününüz olduğunu duyduk, kitabınızda da scotch sevdiğiniz yazıyordu ve toplanıp size bunu aldık.
For example, the name of the park I like to walk in.
Mesela gezmeyi sevdiğim parkın ismi.
It has the surrealist quality of your early works like Oedipussy, Venus in Chains, Gina the Machina, but with a more subversive message about the limitations of feminism and nuclear power.
İlk işlerinin sürrealist özelliği var. Oedi-vajina, Tutsak Venüs, Makina Gina gibi ama feminizm ve nükleer gücün limitlerine karşı daha yıkıcı bir mesajı var.
- But in, like, Van Nuys.
- Ama Van Nuys'ta.
Um, so, if I did like a jump off the ropes type thing, I could sort of land in like a somersault-y, um... type thing.
Yani, eğer halattan falan atlarsam takla atar gibi inebilirim.
Speaking of names, how would you like to see Patio Town plastered across 14 of the most gorgeous ladies in the world of wrestling?
İsimlerden bahsetmişken, Patio Town'ın yüzünün güreş dünyasındaki en özel 14 kadın olmasına ne dersin?
In Soviet Union, line is like cocktail party.
Sovyetler Birliği'nde kuyruk, kokteyl partisi gibidir.
- Like, in real life?
- Gerçek hayatta mı?
I mean, this is like an internal struggle about racial inequality in America.
Bu, Amerika'daki ırk eşitsizliğiyle ilgili içsel bir mücadele.
I am like... one of those dolls in a doll, in a doll, in a doll.
O bebeklerin içindeki bebeklerden biri gibiyim.
At the men's match, Steel Horse rode in on a motorcycle and did, like, I don't... backflips and shit.
Erkekler maçında Demir At motosiklet sürdü ve geriye salto falan attı.
I'mma come in, like, " One, two, three!
Şöyle yapacağım, " Bir, iki, üç!
You're gonna look like that asshole in AC / DC.
AC / DC'deki o dangalak gibi görüneceksin.
Like Rex Harrison in My Fair Lady.
Rex Harrison'ın Benim Tatlı Meleğim'de yaptığı gibi.
Ooh! It's like a murder scene in there.
Cinayet mahalline benziyor.
Anyway, we'd like to bring you in.
Neyse, seni de bu projede istiyoruz.
I don't know, it's like I'm back in my body... and it doesn't belong to Randy... or Mark.
Sanki bedenime geri döndüm ve bu Randy ve Mark'a ait değil.
But I need to know if... Like everything else in this realm, is he better off without me? "
Ama şunu bilmem gerekiyor... bu diyardaki diğer herşey gibi... o da mı bensiz daha iyi? "
If you treat her like an animal in a cage, she will act like one.
Eğer bir hayvanı kafesinde korkutursanız, Aynı onun gibi davranıyor.
We lay hands on each other so we feel like we're all in this together.
Hepimiz birbirimize bağlıyız Öyleyse bu Hepimiz bu işte birlikteyiz.
She was inside Tim's flat while Nick was waiting outside in his car, like Marion and Geoff.
Nick'in, arabasında dışarıda Marion ve Geoff... gibi beklerken Tim'in evine girdi.
I'd like some time in private to confer with my client.
Müvekkilimle özel olarak biraz zaman istiyorum.
The boyfriend always denied involvement and it was looking like he was going to get away with it due to lack of evidence, until his bloodstained clothing was found in this area.
Oğlan her zaman suçu reddetti ve kanıt eksikliği yüzünden kurtulacakmış gibi görünüyordu, Ta ki bu bölgede kan lekeli kıyafeti bulunana kadar.
At this point, I'd like to stress that on the night of
Bu noktada, Timothy Ifield'in ölümünün gecesinde...
I know it's the best part, but my wife is going to be in the audience, and I'd like to impress her, and I think I have a shot with her, you know, romantically,
Biliyorum en iyi bölüm olduğunu ama karım seyiricler arasında ve onu etkilemek istiyorum. Şansım var gibi geliyor. Romantik olarak.
Maybe there's just a whole bunch of people in the world and... most of'em are bad and a few of them are good like you.
Sadece bu dünyadaki bir avuç insan vardır. Çoğu kötü, senin gibi çok azı da iyidir.
In the beginning, he was just like you.
Başlangıçta o da senin gibiydi.
like in the movies 43
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186