English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ L ] / Looking one

Looking one tradutor Turco

3,908 parallel translation
No, the weird-looking one.
Tuhaf bakışları olan.
What weird-looking one?
Hangi tuhaf bakışları olan?
The empire's stuffed and no-one's seen the memo, so they're still here taking out the radicals, shoring up the conservatives and looking after the good old British investments.
İmparatorluk tıkanmış durumda, kimse muhtırayı görmüyor, bu yüzden hala burada radikalleri çıkarıyorlar, muhafazakarları destekliyorlar ve eski değerli İngiliz yatırımlarını kolluyorlar.
Bonnie's the one that got everyone looking.
Tüm milletin dikkatini çeken Bonnie'ydi.
Because your happiness comes at the expense of my sanity, because I refuse to entertain yet another one of your whims, because you are bored and you're looking for a reason to matter.
Çünkü senin mutluluğun benim akıl sağlığıma bedel oluyor. Çünkü sıkıldın ve değer verecek bir şey arıyorsun diye ortaya çıkan bir hevesini daha yerine getirmeyi reddediyorum.
Well, that's a very serious charge. I know, but when I nail Devereaux, with one prior, he's looking at ten years.
Ama Devereaux'ya bir suç sabıkasıyla hüküm giydirdiğimde sadece 10 yıl alacak.
You're the only one they're not looking for.
Tek aramadıkları kişi sensin.
I'm not the one you're looking for.
Aradığın kişi ben değilim.
He's the one you're looking for.
Senin aradığın kişi de o.
Well, if he survived, then we're looking for a one-armed perp. I asked HPD to reach out to the area hospitals.
Hayattaysa tek kollu bir failimiz var demektir.
Well, Bonnie's the one that got everyone looking our way, playing to every farm boy like she played all those stuffed shirts at the wedding she didn't invite you to.
Tüm milletin dikkatini çeken, seni davet etmediği bir düğünde her çiftlik oğlanına kur yapan Bonnie'ydi.
So I was looking through one of his drawers, and I found this.
Çekmecelerine bakıyordum ve bunu buldum.
All right, well, that means we're looking for one killer.
Tamam yani tek bir katil arıyoruz.
So we think of humans as being the most successful mammal, but I reckon we're looking at the ultimate one here - rats.
En başarılı memelilerin insanlar olduğunu düşünürüz ama bence nihai galibe şu an bakmaktayız. Sıçanlar.
What I'm looking for is hard, black nodules, kind of black lumps of shale that's fallen out of the cliff and then been washed around and I'm hoping that at the heart of one of these nodules
Siyah deniz kabuğu yığınlarına benzeyen sert ve siyah boğumlar arıyorum. Bu kayalıklardan koparak buraya sürüklenmiş olan bu boğumlardan birinin içerisinde bir tane saligram bulmayı umuyorum çünkü boğumlar çoğu zaman saligramların etrafını çevreliyor.
Yet, we're looking for one.
Şimdi bize bir tane lazım.
So I entered, and one took my bag... looking sheepish as hell!
Böylece girdim, çantamı aldım cehenneme girmişim gibi şaşkın şaşkın bakıyordum.
With all the suspicion on Kurt Wilson, no one was looking at you.
Tüm şüpheler Kurt Wilson'ın üzerinde olduğu için kimse size bakmıyordu.
You won't be the only one looking out for her.
Nikki'nin arkasını kollayan tek kişi sen olmayacaksın.
Listen, Tans, we can go get our charts redone if you want to with the right information, but it seems to me, for some reason, you are looking for a problem in our relationship where there really isn't one.
Dinle, Tans, istersen gidip çizelgelerimizi yeniden yaptırabiliriz doğru bilgilerle ama bana kalırsa, neden bilmiyorum, senin aradığın ilişkimizde aslında var olmayan bir problem.
There's only one on Earth, and you are looking at it.
Bu dünyadaki tek örneği ve şu an ona bakıyorsun.
I am looking out for one person now and one person only,
Şu anda sadece bir tek insanı önemsiyorum,
The one we're looking for is registered to a Richard Mulpus.
Aradığımız araç Richard Mulpus adına kayıtlı.
He's the one they're looking for.
İşte aradıkları adam.
Either one of them could have been looking for those plates.
İkisi de bu levhaları aramış olabilir.
I'm looking for one of your residents, William Carney?
Burada kalan birisini arıyorum, William Carney?
Well, I was looking at web sites of antique bookstores, and I was checking out one near Woodstock, and I think I've noticed a pattern.
Antik kitapçıların internet sitelerine bakıyordum ve Woodstock yakınlarındakini kontrol ediyordum ve sanırım bir düzen fark ettim.
That's the one you were looking for. Right?
Aradığın o, değil mi?
He's the one we've been looking for.
Aradağımız kişi o.
The one that they've been looking for.
Aradıkları kişinin.
Besides, I don't know how much of a future we got, but I shouldn't ask you to spend one second looking backwards.
Ayrıca ne kadar vaktimiz kaldı bilmiyorum. Ama geçmişe bir saniye bile bakmanı istememeliyim.
Every agency's looking for the one account where he's pooling his resources.
Diğer tüm teşkilâtlar, paralarını toplayacağı hesabı bulmaya çalışıyor.
I'm not the one who put the boat in the ditch'cause I was looking at what I can't buy.
Tekneyi hendeğe koyan ben değilim. Çünkü ben satın alamayacağım şeylere bakmıyorum.
I'm looking for one of your detectives.
Merhaba. Dedektiflerinizden, Dedektif Fales'i arıyorum.
They were looking for answers and no one else was even asking the questions.
Cevap arıyorlardı ve kimse soruları bile cevaplamıyordu.
I made one mistake six years ago, and I've been looking over my shoulder ever since.
Altı yıl önce bir hata yaptım ve o zamandan beri sürekli tetikte geziyorum.
As you can see, this one cannot be the one you're looking for.
Gördüğün gibi. O aradıklarından biri değil.
And since she's so sweet-looking, no one would suspect she's a killer.
Kız çok güzel göründüğü için kimse onun katil olduğunu düşünmez.
An when no one else was looking, I saw the way she glance at you.
Sonra kimse fark etmeden sana nasıl baktığını gördüm.
He's the geneticist I tried to find when I first started looking for a cure, until I realized he's the one who created Muirfield.
Ben tedaviyi ararken bulmaya çalıştığım adam. Ta ki Muirfield'i onun yarattığını öğrenene kadar.
Then he starts looking down his nose at what I done like it's some cheap knockoff of one of his dumb paintings.
Daha sonra benim inşa ettiğim şeyleri sanki kendisinin imzasını taşıyormuşçasına görmeye başlıyor.
So no one at the law firm knew what she was looking for either?
Firmada hiç kimse neye ulaşmış olabileceğini bilmiyor mu?
And he wasn't looking at either one of us. He was... Looking at my car.
Arabama bakıyordu.
That way if she does come here looking for Jesus, one of you will be here to talk to her.
Böylece buraya Jesus'u aramaya gelirse sizden biri onunla konuşmak için burada olmuş olur.
I mean, looking back, it was no one's fault.
Tekrar düşününce, herkesin suçsuz olduğunu görüyorum.
♪ Everyone's looking at you one for you.
♪ Herkes sana bakıyor Bir tane sana.
This is not a woman looking for one last score.
Son bir skor peşindeki bir kadın gibi değil.
The truth is you smoke an average of nine cigarettes a week in the parking lot when you think no one's looking.
Gerçek şu ki kimsenin izlemediğini düşündüğünde otoparkta haftada 9 adet sigara içiyorsun.
We've no house in Jerusalem and I wanted to know if I should start looking for one
Kudüs'te bir ev bulamadım ve ev aramaya başlamam gerekiyor...
We're looking for three white males, one of whom has sleeve tats on both arms.
Suçlularımız üç beyaz erkek. Birisinin iki kolunda da dövme mevcut.
I've tried to find out who I am, but no-one's looking for me.
Kim olduğumu bulmaya çalıştım ama beni arayan kimse çıkmadı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]