Lots to do tradutor Turco
386 parallel translation
We've lots to do.
Yapacak çok işimiz var.
... he has lots to do.
... onun yapacak çok işi var.
I've got lots to do, important things.
Yapacak çok işim var, önemli şeyler.
There's still lots to do.
Hala yapılacak çok şey var.
I'm in a hurry, lots to do.
Biraz çabuk olun, acelem var. Benim işim sadece bu değil ki.
You know I've only got an hour, and I've got lots to do.
Biliyorsun, bir saatim ve yapacak çok işim var.
We shouldn't detain david too long, he might have lots to do.
David'i daha fazla tutmamalıyız. Yapacak çok işi vardır.
We have lots to do before Pop comes home.
Babam eve gelmeden, yapacak çok işimiz var.
Yeah, we got lots to do.
Evet, yapacak çok işimiz var.
We got lots to do.
Yapmamız gereken çok şey var.
You probably have lots to do.
Eminim yapacak bir sürü işin vardır.
I got lots to do.
Yapacak bir sürü işim var.
No, I've got lots to do here.
Hayır. Burada çok işim var.
We've got lots to do.
Yapacak çok işimiz var.
We have lots to do, so run along.
Yapacak çok işimiz var, o yüzden çabuk ol.
- you've lots to do.
- Vakit yok.
I've got lots to do.
İşlerim var.
I can't. I've lots to do.
- Gelemem, yapacak çok işim var.
We've got lots to do.
Yapacak çok şey var.
You get the feeling of always being on the run, being somebody, having lots to do.
Sürekli bir telâşe içerisinde olma, sürekli yapacak çok işinin olması düşüncesi oluyor hep kafanda.
But I know the three of you have lots to do.
Ama siz üçünüzün yapılacak çok şeyi olduğunu biliyorum.
I've got lots to do.
Yapılacak çok iş var.
I guess there's lots to do there.
Orada yapacak çok şey olmalı.
Whilst others, further down the queue, have far to go and lots to do.
Sıradaki bazı kişilerin gitmesi gereken çok daha fazla yolu olmasına rağmen...
LOTS TO DO IN NEW YORK.
New York'ta yapacak çok şey var.
If you're good and do whatever you're told, you shall sleep in a proper bedroom, have lots to eat... and money to buy chocolates and take rides in taxis.
Uslu davranıp sana söylenenleri yaparsan, güzel bir yatak odasında yatacak, bolca yemek yiyeceksin... ve çikolata almak ve taksiye binmek için paran olacak.
There are lots of nice things to do in the dark but let's not go rowing in Central Park.
Karanlıkta yapacak hoş şeyler çok oluyor ama Central Park'ta kürek çekmekle olmuyor.
We've got lots to do.
- Elbette.
We want to give him a chance to play a charming guy, with just enough plot... to make him do lots of gay and varied numbers.
Tony'ye sevimli bir adam rolü düşünüyoruz, pek çok bölümde neşeli ve farklı skeçler yapabilecek böylece.
Toshiko, where do we start? The guy you were chasing, I've got lots of CCTV so tracking him down is going to be easy.
Bazen düşünüyorum ki, kıçına giren sopanın da kıçına giren bir sopa var.
But there are lots of girls about the canteen dying to know what you could do with a tree.
Ama kantinde, ağaçlarla ne yapabileceğini öğrenmek için can atan bir sürü kız var.
If you only knew how many things I have to do, dresses to have made, lots of shoes and...
Yapacak o kadar çok şeyim var ki, diktirmem gereken elbiseler, almam gereken ayakkabılar...
Oh, I find lots of stuff to do.
- Yapacak çok şey buluyorum.
Look officer, you got lots better things to do than this.
Sizin bundan daha önemli işleriniz vardır memur bey.
Lots to do.
- Çok işim var.
There are lots of things I'd like to say to you if I was younger, if I was richer and if there wasn't something I have to do tonight.
Daha genç ve daha zengin olsaydım, ve bu gece... yapmam gereken bir iş olmasaydı... sana söyleyecek... çok şeyim vardı.
Sorry, but I've too much to do, lots of other things
Üzgünüm rolü kabul edemeyeceğim. - Anladım, kaçıyorsun. - Başka projelerim var.
I've had lots of things to do.
Yapacak çok işim vardı.
If you're good and do what you're told, you'll sleep in a proper bedroom have lots to eat, money to buy chocolates and take rides in taxis.
Uslu olur ve sözümden çıkmazsan, doğru düzgün bir yatak odasında uyur... bol bol yemek yersin ve çikolata alacak ve taksiyle gezecek kadar paran olur.
Well, sure I have, lots of times, particularly when you take girls flying as often as I do, you get to see lots of legs.
Evet, tabi ki gördüm, pek çok defa... özellikle kızları uçuşa götürdüğümde, ki bunu hep yaparım... pek çok bacak görülüyor.
Lots of things to do.
Yapacak çok şey var.
I have lots of things to do.
Yapacak çok işim var.
A very quaint idea, Mr. Boma, but I do believe I'm better qualified to make the selection than any random drawing of lots.
Çok saf bir düşünce, ama seçimi yapmak için ben daha iyi konumdayım.
Not in words, maybe, but, Dave, there are lots of ways of saying things that have nothing to do with words.
Söze dökmedin belki, ama... insan sözcükleri hiç kullanmadan da bir şeyler söyleyebilir.
Still have a mountain of work to do, and lots of things we need.
Hala yapacak çok iş var, ve ihtiyacımız olan birçok eşya.
There are lots of things to do.
Hiçbir şey yapmadığında yapılacak binlerce şey var.
There'd be a lots for a maid to do, looking after Mr. Stahr.
Hizmetçinin Bay Stahr ile ilgilenmek için yapacağı çok şey var.
Lots of work to do down in Texas.
Texas'ta yapacak çok is var.
Go away I have lots of work to do! - Really, go away!
# Hayırdır inşallah?
Now let's daw lots to decide who will do what.
Şimdi ne yapılacağına kim karar verecek.
Lots of reading to do this morning.
Okunacak çok şey vardı.
to do it 22
to do this 76
to do what 364
to do the right thing 23
to do 70
to do that 107
doesn't exist 45
does not exist 16
doctor 15416
don't play games 34
to do this 76
to do what 364
to do the right thing 23
to do 70
to do that 107
doesn't exist 45
does not exist 16
doctor 15416
don't play games 34
dona 16
dome 38
do you 11143
done 2605
douche 115
don't be silly 1150
do you understand me 803
do you understand english 18
dora 161
down 3353
dome 38
do you 11143
done 2605
douche 115
don't be silly 1150
do you understand me 803
do you understand english 18
dora 161
down 3353