No windows tradutor Turco
423 parallel translation
Two million houses have no windows, frequently no roof or walls.
İki milyon evin pencereleri, sıklıkla da çatı yada duvarları yok.
Don't see no windows prised.
Açık bir pencere görüyor musun?
Doctor Chapman, you're sure there's no other way out? No windows?
Doktor Chapman, dışarı çıkmak için başka bir yol olmadığına emin misiniz?
And they got no windows in the workhouse.
Hem de hapishanede pencere yok.
No windows.
Cam yok.
There are no windows, no nothing.
Pencere yok, hiçbir şey yok.
Ahh, no windows either.
- Pencere de hiç yok.
The one with no windows?
Pencere olmayan oda var ya?
No windows have been jimmied.
Pencereler zorlanmamış.
There are no windows in the room and one door.
Odanın sadece tek kapısı var ve pencere hiç yok.
But down there, with no windows, if a rescue party did come, we wouldn't even know it.
Aşağıda hiç pencere yok, kurtarma ekibi gelse bile, haberimiz olmaz.
There are no windows, one door.
Pencere yok, tek kapısı var.
At least there are no windows in there.
En azından orada hiç pencere yok.
Eighteen people in three rooms, no windows, one bathroom.
Penceresi olmayan tek banyolu üç kişilik odalarda.
No windows, no pictures, and an air-conditioner that won't stop.
Pencereler yok, resimler yok, ve durmaksızın çalışan bir klima.
No kitchen, no windows, no chairs, no tables.
Ne mutfak, ne pencere, ne masa, ne de sandalye var.
There are no windows.
Pencere yok.
He ain't gonna be looking out no windows.
Pencerelerden dışarı bakmayacaktır.
"The 4.dormitory has no windows, Cafer is the God, the team leaders are the prophets."
Bilmem, Allah Gardiyan Cafer'miş de ekip başı peygamberlermiş. Oku bakalım bir de biz dinleyelim.
It has no windows or they're broken.
Bak, camları yoktur, kırıktır.
There's no windows.
Pencere yok.
And why there are no windows?
Ve neden hiç pencere yok?
No doors and no windows.
Kapı yok, pencere yok.
Now, there's a room in the first floor with no windows.
Şimdi, birinci katta penceresiz bir oda var.
No windows, a few skeletons.
Pencere yok, birkaç iskelet var.
And under no circumstances must these windows be opened tonight.
Ve hiçbir koşulda bu gece bu pencereler açılmayacak.
There's no chimney or windows.
Ne baca var ne de pencere.
But for Paul, the car, and its frosted windows would have been no more than that the snow and police sirens merely snow and police sirens
Paul olmadan, bu araba sadece bir araba donmuş camlar, sadece donmuş birer cam kar sadece bir kar ve itfaiyeci de sadece bir itfaiyeciydi.
I don't see no bars on these windows.
- Pencerelerde parmaklık falan görmedim.
No doors or windows.
Kapı ya da penceresi yok.
I'll be all right. I've got the door braced, and there's no outside windows.
Sorun yok, destekli tek bir kapım var, hiç pencere de yok.
No door handles or windows either.
Ayrıca kapı ve pencere kulpları da yok.
No, I think there's probably something in the atmosphere that, er has a very slow destructive property, er hence the lack of windows, Mmm?
Galiba bunun nedeni atmosferden kaynaklanıyor. Atmosferin çok yavaş bir şekilde işleyen yıkıcı bir özelliği var. Bu yüzden pencereler yok.
It'll do no good to get the bars out off the windows.
O demirleri çıkarmaya çalışmanın bir faydası olmayacağını söyledim.
There's no light in your windows.
Pencerelerinizde ışık yok.
We could make a big room with no doors or windows.
Ne kapısı, ne de penceresi olan büyük bir oda hazırlayabiliriz.
The house where Mr Winters lived, at the time of the murder we ascertained that all doors and windows were locked, no sign of forcible entry, which led me to believe that either he let his killer in, which is unlikely,
Niçin uyandırayım? Lanet olası kar yağmayı yarım saatten fazla sürdürdü. Kar mı?
The front door's locked and the windows too. Aye, no one could possibly break into our snug little home.
Küçük ve güvenli evimize hiç kimse giremez herhalde.
There was no air, you couldn't get enough of the windows open.
Orda hava yoktu, pencereler açıkken bile yeteri kadar alamazdınız.
No, I sleep with the windows shut.
Hayır, pencereleri kapatıp yatarım.
We no longer climb through windows to see our loved ones, we are afraid of doing sweet stupid things.
İzin ver geçeyim. Teşekkür ederim.
It would appear quite suddenly without explanation in rooms to which the servants had no access and where the windows were too small for a man to climb through.
Hizmetçilerin giremediği, birinin tırmanıp içeri giremeyeceği kadar küçük pencereleri olan odalarda birdenbire ortaya çıkmışlardı, bunun hiçbir açıklaması yoktu. Ölüme mahkum olduğunu söylemişti bana.
So, no Rudy Giuliani broken windows theory here?
Öyleyse, kırık pencere teorisi değil, ha?
Go next door, this one has no windows.
Volodya!
No, but if I die... my mother gets her windows washed for nothing... for twenty-five years, inside and out.
Hayır, fakat ölürsem... annm 25 yıldır içeride ve dışarıda... bir hiç uğruna pencere temizlemiş olacak.
There's no broken windows up there.
Hayır, oralarda camı kırık pencere yok.
No secret doors, the windows quite 30 feet above the ground, fastened on the inner side.
Kapılarda saklanacak yer yok, zeminden 30 fit yüksekliğindeki pencereler, içeriden sıkıca kapatılmış.
Julia and I had no feelings of security unless our doors and windows were locked.
Julia ile ben, kapı ve pencerelerimiz kilitli olmayınca kendimizi güvende hissetmiyorduk.
No curtains on the windows.
Pencerelerde perde yok.
No more windows.
Başka yok.
The windows were closed off with barbed wire, so no one could get out.
Pencereleri dikenli tellerle örülerek kimsenin kaçamaması sağlanıyordu.