Radioactive tradutor Turco
1,042 parallel translation
If you explode it in Fort Knox, the..... entire gold supply of the United States will be radioactive for..... 57 years.
Onu Fort Knox'ta patlatmayı düşünüyorsan..... Birleşik Devletler'in tüm altın rezervi radyoaktif olacak..... 57 yıl boyuunca.
It's a scientific fact that exposure to radioactive energy can change characteristics of living things.
Radyoaktif enerjiye maruz kalan canlıların özelliklerinin değişebileceği bilimsel bir gerçek.
"Radioactive flesh".
"Radyoaktif et".
Now pay attention. A recently developed harmless radioactive device...
Yakın geçmişte geliştirilmiş zararsız bir radyoaktif cihaz.
And, if there were a war, at least 20 % of even the areas into which people had been evacuated would themselves be rendered totally uninhabitable by the resulting radioactive fail-out.
Ve bir savaş yaşanması durumunda ise... insanların tahliye edildiği bölgelerin en az yüzde 20'si bile... radyoaktif serpinti nedeniyle... tamamen yaşanmaz hale gelebilir.
Carbon-H is one of the most dangerous elements of radioactive fall-out.
Karbon-14 radyoaktif serpintiyle ortaya çıkan en tehlikeli elementlerden biridir.
British Civil Defence deliver to the public for the first time details of the hazards to be expected from radioactive fall-out.
İngiliz sivil savunma birimleri radyoaktif serpinti sonucu oluşabilecek... tehlikeler konusunda halkı ilk kez bilgilendiriyor.
Radioactive readings.
Radyoaktif okumalar.
We'll track it just as we would any radioactive tracer.
Bir radyoaktif iz sürücüyle onu izleriz.
- That's radioactive material.
- Bu radyoaktif madde.
There's a microscopic radioactive particle inside.
İçinde mikroskobik radyoaktif bir parçacık var.
They'd still be able to track us by radar because of the radioactive fuel.
Radyoaktif yakıt sayesinde bizi radarla izleyebilirler.
That blip we're picking up might only be a radioactive particle.
Bize ulaşan bip sesi radyoaktif bir parçacık olabilir.
If they're radioactive, we'll have to protect ourselves.
Eğer radyoaktiflerse kendimizi korumak zorunda kalacağız.
Radioactive too.
Bu da radyoaktif.
Are you wearing some unusual kind of perfume, or something radioactive, my dear?
Garip bir parfüm mü sürdünüz, ya da radyoaktif bir şey?
Captain, while we wait, I've taken the liberty of cleaning the radioactive disposal vent on Number 2 impulse Engine, but we'll be ready to leave orbit in half an hour.
Radyoaktif atık deliğini ve 2. itiş motorunu temizledim. - Birazdan ayrılmak için hazırız.
Scotty, try flushing the radioactive waste into the ventilation system. - See what effect that has.
radyoaktif atığı havalandırma sistemine boşaltmayı dene.
The radioactive flushing may be affecting it.
Radyasyondan etkilenmiş olabilir.
We would have known in advance of any system-wide catastrophe, and in the event of an interplanetary war, there would be considerable radioactive residue.
Tüm sistemlere yayılacak bir faciayı önceden bilmemiz gerekirdi. Gezegenler arası bir savaş olsaydı, radyoaktif kalıntı bulunurdu.
All we found is a lot of phosphorus and some radioactive elements.
Tek bulduğumuz, bol miktarda fosfor bir kaç radyoaktif element.
For instance, radioactive lint.
Örneğin radyoaktif tüy.
Are you sure the satellite isn't radioactive?
Uydunun radyoaktif olmadığından emin misin? Hayır.
All this nonsense about mud and underwater massages... and radioactive springs.
Uydurmaca mı? Yani bütün bu saçmalıklar, çamur, sualtı masajı, radyoaktif kaplıcalar.
And, in that smoke, from this day forward, my people will crouch and conspire and plot and plan for the inevitable day of man's downfall. The day when he finally and self-destructively turns his weapons against his own kind. The day of the writing in the sky, when your cities lie buried under radioactive rubble.
Ve bu dumanın içinde, bugünden sonra halkım, insanoğlunun çöküşünün kaçınılmaz günü için sinecekler, komplo kuracaklar, entrika çevirecekler ve plan yapacaklar ve sonunda insanoğlu kendi yıkıcılığından dolayı silahlarını kendi türüne karşı çevirdiği gün gökyüzünde yazılı olan gün şehirleriniz radyoaktif döküntünün altında yattığında denizler ölü birer deniz olduğunda ve toprak çoraklaştığında onların esareti olmadan insanlarıma liderlik edeceğim.
The city's radioactive.
Şehir Radyoaktiftir.
Radioactive flesh?
Radyoaktif et mi?
You've never been exposed to radioactivity and radioactive material...
Hiç radyoaktiviteye ve radyoaktif materyallere ya da röntgen...
They're radioactive.
Radyasyon var.
It took two million years... for some of the radioactive clouds to allow some sun in.
Radyoaktif bulutların güneş ışığına izin vermesi tam iki milyon yıl aldı.
These mutant species floundered in the bad areas... radioactive lands that never allowed them to become human again... and made each birth a new disaster.
Bu varlıklar, onların tekrar insan olmasını engelleyen... sağlıksız ve radyoaktife maruz kalmış topraklarda başıboş gezdiler... ve yeni doğumlar ile beraber daha da beter hale geldiler.
There'll be no radioactive seepage.
Nükleer bir sızıntı yok..
But when it hits ground water, it explodes into radioactive clouds.
Suyla temas ettiği an patlamalar radyoaktif bulutlar oluşturur.
Much is made of the fact that this waste is radioactive, and therefore there is some special problem produced by it.
Bilindiği gibi bu atıklar radyasyon içermektedir ve, bu atıklar bile başlı başına bir sorun teşkil etmektedir.
Top of the news this evening, is speculation concerning the real facts behind the department of health's announcement about a radioactive spill, supposed to have occurred yesterday at the state nuclear plant.
Haberlerin zirvesinde bu akşam eyalet nükleer tesisinde dün meydana geldiği sanılan radyoaktif bir sızıntıya dair sağlık bildirileri departmanının ardındaki gerçek olgularla ilgili spekülasyon var.
Highly radioactive.
Yüksek radyasyon.
I can prove they were radioactive.
Radyoaktif olduklarını kanıtlayabilirim.
But many of us carry the genes of the radioactive fallout that destroyed our cities.
Ama çoğumuz kentlerine mahveden radyoaktif serpinti genleri taşıyor.
The impact of the bomb's blast... had sent dust, debris, and radiation... high into the atmosphere... where it gathered in a gigantic, lethal cloud... before returning to the earth as radioactive rain.
Bombanın yarattığı şiddetli rüzgarın etkisiyle... atmosfere toz, yıkıntılar ve... radyasyon saçıldı, bu parçalar orada birleşip devasa... öldürücü bir bulut oluşturdular... radyoaktif yağmur olarak yeryüzüne inmeden hemen önce.
At the present time and until radiation pattern reports are made available... over the emergency broadcast band or through your local authorities, I urge you to remain in areas offering... maximum shelter protection from radioactive fall out... and to obey all local retreats.
Şu an ve sonra ki radyasyon raporlarına... acil durum kanalından ya da yerel yetkililerden ulaşabilirsiniz. Sizlere, radyasyon yağmurlarından... korunmak için maksimum korumalı sığınaklarda kalmanızı ve bütün yerel kurallara uymanızı öneriyorum.
I have radioactive breath.
Nefesimiz radyoaktiftir.
It's a term for radioactive fallout.
- Bir nükleer atık terimi.
It's a term for radioactive fallout. That's brilliant.
- Nükleer atık için kullanılan bir terim.
Saavik, does Dr Marcus think there could be any chance of radioactive contamination?
Dr. Marcus, radyasyonun zararlı etkileri olacağından şüpheleniyor mu?
An explosion on the ground at Crewe has sucked up this debris and made it radioactive.
Crewe kasabasındaki patlamayla... havaya kalkan artıklar radyoaktif hale geldi.
Every year, millions of gallons of poisonous wastes, garbage, and radioactive chemicals are disposed of in nearby towns such as Tromaville, the toxic waste dumping capital of the world.
Her yıl milyonlarca ton zehirli atık, çöp ve radyoaktif kimyasal komşu kasabalara boşaltılıyor. Dünyanın zehirli atık başkenti Tromaville de böyle bir yer.
You know he don't want us to stop in habitated areas with this radioactive chemical waste we got on the back. It's dangerous.
Patron arkada radyoaktif kimyasal atık varken yerleşim yerlerinde durmamızı istemiyor.
Probably radioactive now.
Radyoaktiftir.
Most likely, there is a huge radioactive ice field.
Büyük ihtimalle, kocaman bir radyoaktif buz sahası var.
I saw your show on radioactive isotopes.
Radyoaktif izotoplar programınızı izledim.
We use it as a back up to the radioactive pellets we've already taken.
Üstümüzdeki radyoaktivite taneciklerine karşı kullanacağız bunu.
radio 439
radios 35
radiology 25
radio static 49
radio check 47
radio silence 40
radio chatter 49
radio announcer 16
radios 35
radiology 25
radio static 49
radio check 47
radio silence 40
radio chatter 49
radio announcer 16