English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ R ] / Real good

Real good tradutor Turco

3,901 parallel translation
And it's real good for nice girls like you to know guys like me.
Hoş kızlar benim gibi bilgili erkeklerden hoşanır.
It's real good.
Gerçekten güzel.
Did real good for yourself.
Çok iyi yerlere gelmişsiniz.
So we gotta get running real good.
Çok iyi koşmamız lazım o yüzden.
♪ it's gonna feel real good ♪
* Harika bir his olacak *
I'm doing real good work here.
Burada cidden iyi iş çıkarıyoruz.
That's real good, that's straight out from the hive.
Bu kovan güzel çıktı.
Her head, it lit up real good, I thought.
Çünkü... Kafası... İyice aydınlandı bence.
Yeah, Vogel played us real good.
Evet Vogel bizimle çok iyi oynadı.
Real good.
Gerçekten iyi.
- That was real good work.
- Çok iyi sundun.
Hey, mama, that peach cobbler was real good.
Anne o şeftali turtası gerçekten güzel olmuştu.
But there is some real good news.
- Ama bazı süper haberler var.
♪ yeah ♪ whoa oh oh oh ♪ boy, you know it feels real good ♪
* Evet * * kendimi bana çok iyi hissettiriyorsun *
- Yeah, it was perfect. It's gonna sound real good on the phones.
Telefonda sesleriniz gerçekten güzel çıkacak.
We're real good buddies
Gerçekten iyi arkadaşız.
I have been a real good friend to you, Frank.
Senin için gerçek bir dost oldum, Frank.
Oh, you got it. You got it real good.
Çok iyi anladın.
Oh, they got these two real good.
- Bu ikisini çok iyi harcamışlar.
The naked naked stuff was real good, too.
Gerçekten çıplak olduğun anlar da bayağı güzeldi.
I'm good. Real good.
- Ben de iyiyim.
[bones crack] Real good!
Gerçekten iyisin!
You understand me, son? I understand you real good.
Çok iyi anlıyorum.
Real good.
Oldukça iyi.
Real good stuff, they say.
Kaliteli işçilik olduğunu söylüyorlar.
You'll be a real good cop too.
- Çok iyi bir polis olacaksın.
But it was real good to meet you.
- Seninle tanışmak gerçekten güzeldi. - Evet. Seninle de.
You take real good care of her.
Ona gerçekten iyi bak.
You're not moving in unless you're real good at making food.
Güzel yemek pişiremiyorsan, buraya taşınamazsın.
Well, now is a real good time.
Şimdi, gerçekten iyi bir zaman.
Good night, real Penny.
İyi geceler gerçek Penny.
Good night, real Amy.
İyi geceler gerçek Amy.
Good night, real Penny.
- İyi geceler gerçek Penny.
It's only when one is fighting to overthrow any kind of oppression that real work, good work thrives.
Ancak birileri herhangi bir baskıyı yıkmak için savaştığında gerçek iş, iyi iş meyvesini verir.
Anyway, uh, real estate is maybe coming back, which is good because I've got a few properties in orange county that, uh, hopefully I can turn around for a nice chunk of change.
Her neyse, gayrimenkuller tekrar değerlenirse iyi olur Orange County'de birkaç arazim var. Umarım iyi para getirir.
Good, gritty car chases because they're real.
İyi, cesur araba kovalama sahneleri var çünkü onlar gerçek.
It took some real persistence on my part, but I proved that the nitrogen in my urine was just as good as any man's.
Benim açımdan gerçekten büyük bir sabır gerektirdi ama benim idrarımda da bir erkeğinki kadar iyi nitrojen olduğunu kanıtladım.
Making me look good takes real work.
Asıl zor iş beni iyi göstermek.
You're real. You're good.
Gerçeksin, iyi.
- It's good to be positive, But if you can't access the real, then...
- Pozitif olmak iyidir, ama eğer içindekine erişemiyorsan, bir anlamı kalmaz.
Good thing we got out of there before getting into real trouble.
Başımız gerçekten derde girmeden oradan çıkmamız iyi oldu.
He... He was doing real good we thought.
- Farkında olmadığımız bazı sıkıntıları vardı.
The good guys have been looking for the real Roy Harper for years.
İyi çocuklar yıllardır gerçek Roy Harper'ı arıyorlar.
Did you ever think that maybe the real reason you kept your name on that door is because for a long stretch there we were a pretty good team?
Soy isminin kapıda hala duruyor olmasının gerçek nedeninin belki de uzun bir süre gerçekten iyi bir takım olmamız olduğunu hiç düşünüyor musun?
You name any country in the world, he'll make you bad bills so good it'll make the real stuff look fake by comparison.
Dünyada üzerindeki istediğin ülkeyi seç bu adam sana öyle güzel banknotlar hazırlar ki sahte olup olmadığını kimse anlayamaz.
- Good. We need to get those memories out of your head and into the real world...
O anıları kafandan gerçek dünyaya aktarmalıyız.
I don't usually drink stuff this good, because, well, a lot of the guys, you know, they dress real slick and flash a big bankroll, but, brother, they watch the meter.
Genelde bu kadar iyi şeyler içmem çünkü erkeklerin çoğu güzel giyinip paralarını saçsa da yanlarındaki kardeşleri sınırı belirler.
Ripping off real estate probably seemed like a good idea to him.
Mülk satın almak da ona iyi bir fikir gibi geldi.
Clay's never been real good with his aim.
Bana teşekkür etmen gerekmez.
In the meantime, I can see a real doctor, which would be good because, you know, I got shot.
Bu arada ben de gerçek bir doktor görürüm, bu iyi olur çünkü vuruldum.
There has to be some way to reach the real Artie's good side.
Artie'nin iyi tarafına ulaşabilmenin bir yolu olmalı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]