English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / She can't be

She can't be tradutor Turco

1,599 parallel translation
I can't think why she'd be in this tunnel unless she was in on the robbery.
Soygunculardan biri değilse niye bu tünelde olsun?
So you're saying that I should learn to be someone else around her so she can be herself around me? I couldn't have said it better myself.
Benim yanımda rahat olması için, onun yanında rahat olmayı mı öğrenmeliyim.
She may be only 17, but that doesn't mean she can't party like a rock star.
- Sadece 17 yaşında olabilir, ama bu onun bir rock yıldızı gibi parti yapmasına engel değil.
I know, but can't she be just a little more cooperative?
Biliyorum, ama biraz daha uyumlu olamaz mı?
Martha married Leonardo, they had three children, she loved being a mother and companion, especially as he... we can't discuss him, focused more on his career than home life, and she had to give up her studies... to be with him and look after the kids.
Martha, Leonardo ile evlenmiş, üç çocukları olmuş iyi bir anne ve eş olmayı çok sevmiş özellikle de kocası, ki onu tartışmıyoruz ev yaşamından ziyade kariyerine odaklanmış bu yüzden de Martha, ona ve çocuklara bakabilmek için çalışmalarını bırakmak zorunda kalmış.
She can't be all bad.
Ama çok kötü biri değil.
If she doesn't want to be with me, she can tell me, and I'll handle it.
Eğer benimle olmak istemiyorsa, söyleyebilir. - Ve ben bunla baş edebilirim.
She can't be serious.
Ciddi olamaz.
There's no reason why she can't be a perfectly happy kid with a full life.
Hayatını dolu dolu yaşayan bir çocuk olmaması için bir neden yok.
I can understand why you might be angry at her, too, though...'cause you feel that, maybe, she didn't protect you from what was going on at home.
Yine de ona neden kızgın olduğunu anlayabiliyorum. Çünkü evin içinde olanlardan seni koruyamadığını düşünüyorsun.
I think, Jake, what Amy... might be trying to say is that she can't talk to you about this abortion because you suspect anything that she says.
Sanırım, Jake, Amy'nin söylemek istediği, söylediği her şeyden kuşku duyduğun için kürtaj meselesini seninle konuşamadığıdır.
I don't think she can ever really be known.
Onun gerçekten tanınabilecek biri olduğunu sanmıyorum.
If this woman can't remember what she did, then she must be a sleepwalker.
Bu bayan ne yaptığını hatırlamıyorsa, uyurgezer olmalı.
She can't also be a nun.
Bir de dadısı olamaz.
Like I felt that he let her go not because she was impure, but because he said that to be a king, he needs the respect of his subjects, and he can't be considered -
Sanırım Rama onu iffetsiz oldu diye terketmedi, O bir kraldı, ve doğrularına saygı duymalıydı yorumlayamazdı
She can't be trusted.
Yanındaki kadına güvenemezsin.
If she's letting us study together, a date can't be too far behind.
Ders çalışmamıza izin veriyorsa çıkmamız da çok uzak sayılmaz.
If she's letting us study together, a date can't be too far behind.
Birlikte çalışmamıza izin veriyorsa buluşmamız da çok uzak sayılmaz.
She can't be.
Gönderemez.
Well, I can't be sure, but I think she wants me to find Lassiter a girlfriend.
- Emin değilim, ama... Sanırım Lassiter'a bir kız arkadaşı bulmamı istiyor.
She can't be in here, so get her the hell out.
Buraya giremez, bu yüzden onu buradan postala.
She can't be dead.
Ölemez.
she can`t be on his side
O onun etrafında dolanmazdı.
And now I can`t even break up with her, she`ll be heart-broken, she`ll cry..
Ve şimdi ben ondan ayrılamam değil mi, Onun kalbi kırılacak, o ağlayacak... anlıyor musun?
You know she's gonna be upset if she can't get through, "so..."
Eğer bize ulaşamazsa üzülür.
How can she be your soul mate if she doesn't want you?
Seni istemiyorsa nasıl ruh eşin olabiliyor?
She can't be around all this right now.
Şu anda bunların etrafında olamaz.
I'd love to take my daughter, she wanted to be in it, but unfortunately she can't...
O da oynamak istemişti ama ne yazık ki olmadı.
Oh, she can be a ning-nong sometimes, can't she?
Çok aptalca davranıyor bazen, değil mi?
I don't know. When she started to tell me about her plans for the business, what she thought the upside would be in three years and five years, and I just can't explain it.
Bilmiyorum, iş hakkında planlarını anlatmaya başladığında, üç ve beş yıl sonra neler olabileceği hakkında konuşunca,... anlatamıyorum.
Until we know why she killed this man, we can't be sure of anything.
O adamı neden öldürdüğünü öğreninceye kadar, hiç bir şeyden emin olamayız.
- WTF, look at them. We should lose the disco because she can't go home!
İşe bak be, hanımefendi eve gitmiyor diye onun yüzünden partiden olacağız.
And even if Lexi can't be with me, she's better off without her.
Eğer Lexi bensiz olacaksa, onsuz olması daha iyiydi.
If Fiona can be this convincing about someone she didn't even know, I should be able to convince Rita... and others.
Eğer Fiona hiç tanımadığı bir kişi hakkında bu kadar ikna edici olabiliyorsa ben de Rita ve diğerlerini inandırabilmeliyim.
I can't tell. If the shrapnel nicked an artery she could be bleeding out inside. I don't know.
Eğer şarapnel bir damara falan denk geldiyse iç kanaması olabilir, bilmiyorum.
She can't be more than 16 years old.
- 16 yaşından daha fazla olamaz.
she can't be.
Bırakamaz.
- She can't be.
Hayır- - O olamaz.
That can't be right, because she's feeling better, she has a lot of energy and...
Bu doğru olamaz, çünkü kendini daha iyi hissediyor, daha enerjik.
That can't be the last thing she heard me say.
Benden son duyduğu şeyin bu olmasını istemiyorum.
I don't see how she can be mad.
Neden kızabileceğini anlamıyorum.
Well, she can't be alone, that's for sure.
Yalnız kalmaması gerektiği kesin.
I don't dispute that, but if she can indeed locate Charles or Jean, it would be foolish not to explore this option.
Ben öyle demezdim. Gerçekten de Charles ve Jean'in yerlerini bulabilirse. Bu seçeneği değerlendirmemek akılsızca olurdu.
She can't tell her about her sickness'cause she doesn't want them to be apart again.
Onunla yine ayrı kalmak istemediği için ona hastalığından bahsetmemiş.
I've got to find my daughter. She was supposed to be staying the weekend at a friend's house, but I can't get in touch with any of them.
kızımı bulamıyorum. arkadaşları ile bir yere gittiğini bilyorum hepsi bu.
I can't be reckless She'd never give me her body before she gave me her heart
Bana kalbinden önce vücudunu versin istemiyorum.
I can see her sitting there now twisting her wedding ring and telling me that it wouldn't be for long, that she would help me in the house and her husband need never go out.
Orada oturduğunu, yüzüğüyle oynadığını hâlen görebiliyorum. Bana bunun çok uzun süreli olmayacağını bana evde yardımcı olabileceğini ve kocasının da dışarı çıkmayacağını söyledi.
One day a pure heart will walk among you if she can't lift the curse when the 5000 moon rises from the sea this valley shall be plunge into eternal darkness!
Bir gün temiz kalpli biri aranıza gelecek. Eğer o laneti kaldıramazsa 5000'inci dolunay denizden yükseldiği zaman bu vadi sonsuz bir karanlığa gömülecek!
And if you can't keep the high, hard one coming, she's going to be looking elsewhere.
Eğer sana bu amaçla geleni tatmin edemezsen, başka yerlerde aramaya başlar.
She won't be a bother much longer.
Fazla canınızı sıkmaz.
Oh, come on, if she can find a wallet, why wouldn't she be able to find Reina? Come on.
Cüzdan bulabiliyorsa, Reina'yı neden bulamasın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]