English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / She was gone

She was gone tradutor Turco

1,292 parallel translation
I blacked out, I don't know why, but when I came to... she was gone.
Sonra şuurumu kaybettim, nasıl olduğunu bilmiyorum, kendime geldiğimde.. çoktan gitmişti.
I met Rachel earlier tonight to warn her. When I came to, she was gone.
Rachel ile bu akşama doğru tanışmıştık, onu uyarmak istiyordum. kendime geldiğimde.. çoktan gitmişti.
I'm Rebecca Caldwell. - I met Rachel earlier tonight, to warn her when I came to... she was gone.
- Rachel'le bu akşam tanıştım, onu uyarmak için geldiğimde... gitmişti.
She was gone for weeks, you know, we...
Haftalarca gelmedi, bilirsin, biz...
And the next day... she was gone.
Sonraki günse unutulmuştu.
I mean, last time she was gone for two years.
Son gittiğinde 2 yıl dönmemişti..
Or did you decide to come back when she was gone?
Çıktığı zaman geri gitmeye mi karar verdin?
Or did you only find out later, when she was gone?
Yoksa o gittikten sonra mı anladın?
Three days later, she was gone.
Üç gün sonra ortadan kayboldu.
By the time we noticed, she was gone.
Bunu fark ettiğimizde, gitmişti.
But she was gone.
Ama kızım gitmişti.
I'm smoking nonstop since I heard she was gone.
Gittiğini duyduğumdan beri durmaksızın sigara içiyorum.
.. so that when she was gone..
Onu bu kadar özlememeliydi.
When I woke up this morning she was gone.
Bu sabah uyandığımda gitmişti.
- She was gone before he got there.
- O gelmeden gitmişti.
Then she pulled a goddamn Keyser Soze on me, and like that she was gone.
- Onu elde ediyordum ki bana Kayzer Soze'lik yaptı ve kayboldu.
And after she was gone... he didn't want me near you or your sister.
Ve o öldükten sonra da... beni senin ve kardeşinin yanında istemedi.
She was gone, cookie.
O ölmüştü tatlım.
When we went looking for her, she was gone.
Ona bakmaya gittiğimizde, ölmüştü.
Then one morning I woke up and she was gone.
Bir sabah uyandığımda gitmişti.
You told me she was gone.
Bana onun öldüğünü söylemiştin.
She was gone.
Ve o gitmişti.
And she was gone.
Ve gitti.
And she was gone.
Ben zayıftım ve o öldü.
She bowed again, so I bowed again. Before I straightened up, she was gone. Mind-blowing.
Sonra bir daha eğildi, bende eğilmek zorunda kaldım ama doğrulmadan ortadan kayboldu.
- I was just away for a second, and when I came back she was gone. - Calm down.
- Bir saniyeliğine ayrıldım, döndüğümde de yoktu.
I met Rachel earlier tonight to warn her. When I came to... she was gone.
Uyarmak için bu akşam Rachel ile buluştum.
When I came back up, she was gone.
Yukarıya çıktığımda, kayıptı.
When I came back out, she was gone.
Tekrar çıktığımda gitmişti.
Then she was gone.
Sonra da gitmiş.
But even after Greg was gone, even though she married me, I was never more than plan B.
Fakat Greg'in ortadan kalkmasına, onun benimle evli olmasına rağmen hiçbir zaman ikinci planda kalmaktan öteye gidemedim.
She was in her house and now it's gone...
Eskiden evindeydi ve şimdi orada değiller.
Listen, if Dr. Kelso had asked me to go somewhere that I thought was actually good for my career, I'd be gone so fast you'd be left here staring at an imaginary woman's chest while she was trying to make a point.
Eğer Dr. Kelso kariyerim için iyi olacak bir yere davet etmiş olsaydı, o kadar hızlı giderdim ki sen burada bir konu anlatmaya çalışan hayali bir kadının göğsüne bakıyor olurdun.
Elliot was the best thing that ever happened to me, and now she's gone.
Hayır, JD, çünkü Elliot başıma gelen en iyi şeydi, ama bitti.
Dan was in my tub drinking beers and singing She's Gone.
Dan, küvetimde bira içip, Beni terk etti söylüyordu.
The sitter thought she was in her room but when I got home, she's gone.
Bakıcı odasında sanıyormuş, eve geldiğimde yoktu.
And I, uh... I looked away for a minute. And she was... gone.
Ve ben, şey bir an için gözümü ayırdım ondan ve o... gitmişti!
She was very sexy. I could've gone home with her.
Onunla eve gidebilirdim.
Some townie was screwing the wrong guy and she's gone missing.
Kasabalı biri yanlış adamla beraber olmuş ve şimdi de kayıplarda.
It woulda been awful if she'd gone through her whole life not knowing what it was all about.
Ne olduğunu bilmeden bütün hayatını böyle yaşamış olsaydı çok yazık olurdu.
She was, like, gone.
Sanki birden yok oldu.
I had gone there to express that pat of myself which I was most ashamed of, and yet she had smiled at me afterwards with acceptance and compassion.
Oraya, utandığım yanımı ifade etmeye gitmiştim ve o da bana sevgi ile güldü.
I still don't know if she ever noticed it was gone.
Hala gittiğinin farkına varıp varmadığını bilmiyorum.
No, I was just thinking about Mitzi and what she must have gone through in Poland.
- Hayır, Mitzi'yi düşünüyordum. Polonya'da kim bilir neler yaşamıştır?
I was by the washroom waiting for her, but she's gone.
Ne? Tuvalette onu bekliyordum ama o gitmişti.
Nancy Cahill had found where nocturne originated, only she was too far gone to do anything about it.
Nancy Cahill Gece Manzarası'nın kaynağını bulmuştu. Ama ilaç onu, bir şey yapmasını engelleyecek kadar etkilemişti.
! I suppose she thought it was her son that was gone when she looked back at that empty swing.
Bence oğlunu o salıncaklar zannetti ve gittiğince boş salıncağa baktı.
After that they rented the office and she was pretty much gone.
Ondan sonra iş yerini kiraladılar ve Amy ortalıktan kayboldu.
Miss Here-She-Was - Where's-She-Gone.
Buradaki bayan nereye gitti?
all that time i was looking for her, she was already gone.
Bütün bu süredir hep onu aradım. O çoktan gitmişti.
Just... the thought of sandra gone so long and... knowing that she'd be over there with the best while i was stuck here?
Sadece... Sandra'nın çok uzağa gitme düşüncesi ve... Orada en iyisiyle olduğunu bilmek

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]