So full of life tradutor Turco
168 parallel translation
He's so full of life.
Çok hayat dolu.
He was always so full of life.
Her zaman hayat doluydu.
So full of life and vigor and heart.
Öylesine hayat dolu, canlı ve yürekten ki...
She was so full of life then.
O zamanlar nasıl da hayat doluydu.
So full of life...
Hayat dolu...
So full of life.
- Ne kadar da hayat dolu.
He was so full of life.
Ne hayat doluydu.
Dear child, you're so full of life.
Sevgili çocuğum, hayat dolusun.
Chin Ku was a strong man, so full of life...
Chin Ku güçlüydü, hayat doluydu...
Just a little while ago he was so full of life.
- Kısa bir süre önce hayatından çok memnundu.
They're so full of life.
Yaşamla doludurlar.
So warm, so full of life.
Çok sıcak, hayat dolu.
It's so full of life!
O kadar hayat dolu ki!
You were so full of life.
- Sen hayat doluydun.
Oh, I'm so sorry, he seemed so full of life and energy it's hard to connect.
Oh, Ben çok üzgünüm, Tamamen hayat ve enerji dolu görünüyordu. İlişkilendirmek zor.
You were so full of life, innocent.
O kadar hayat dolu o kadar masumdun ki.
So full of life.
Hayat dölü "
She's so full of life.
Öyle hayat dolu ki.
- You know, she was so full of life.
- Biliyorsun, öyle hayat doluydu ki.
Yeah, the main thing about her is she's just..... so full of life.
Evet her zaman hayat doludur. Hep kıpır kıpır.
It's so full of life...
Orası Yaşam doludur.
It's so full of life...
O hayat dolu bir...
You're so full of life.
Hayat dolusun.
He always seemed so full of life.
Her zaman o kadar yaşam doluydu ki.
I thought about what a nice person she was... so full of life and goodwill.
Onun ne kadar iyi ve hayat dolu bir insan olduğunu düşündüm.
Mr. And Mrs. Zamza seeing their daughter so full of life
Bay ve Bayan Samsa kızlarına hayat dolu gözlerle bakıyorlar.
So full of life.
Bu kadar hayat dolu.
She was so full of life.
Öyle hayat doluydu ki!
She was so full of life.
O kadar hayat doluydu ki.
She was a wonderful girl, so full of life.
Harika bir kızdı, o kadar hayat doluydu ki.
Dear, life is so full of disappointments.
Tatlım, hayat hayal kırıklıklarıyla dolu.
- Who so magnificently symbolizes the full and rounded life of glorious emancipation of womanhood in this country.
- Evet. - Bu ülkede kadınların özgürlük zaferinin karmaşık sürecini olağanüstü bir biçimde simgeleyen bir kadın.
Elsie is so cheerful and full of life.
Elsie, hareketli hayatı çok sever.
She's full of dignity, full of life, and she wants to find a job so badly.
Öyle gururlu ve öyle hayat dolu ki... Ama çok acil bir işe ihtiyacı var.
But we intellectuals, and I say we because I consider you such, must remain lucid to the bitter end. This life is so full of confusion already, that there's no need to add chaos to chaos.
Biz entelektüeller, biz diyorum çünkü sizi de öyle düşünüyorum, sonuna kadar aklımız başımızda olmalı... hayat zaten kargaşayla dolu, kaosa kaos katmamak gerek.
These paintings, surely, are full or our ingenuity, of our brotherly feelings which make life so beautiful and friendly, but... I am trembling to say it, like a comical character in Chekhov, or a boy talking about love for the first time with his father, in these paintings there are our errors, we should take them off these walls and put them in the depot,
tabii ki şu resimler ustalıkla resmedildi, kardeşlik duygularımızla, hayatı güzel ve samimi oluşturan duygularla, fakat, titreyerek onu söylüyorum, Çehov'un komik kahramanı gibi, yada bir delikanlı gibi, ilk deva babasıyla aşktan bahsettiğinde... şu resimlerde, hatalarımız var,
How can one so full of joy and the love of life as you, doctor, condemn yourself to look upon disease and suffering for the rest of your life?
Sizin gibi neşe dolu birisi nasıl oluyor da tüm yaşamı boyunca hastalıklara bakmaya mahkum oluyor?
I swear I never seen a man so full of cow shit in my whole life.
Bütün hayatımda bu kadar inek boku dolu bir adam görmediğime yemin ederim.
His life seems so full of pain and chaos.
Hayatı acı ve karmaşa ile dolu.
His life seems so full of pain and chaos.
Yaşamı acı ve kaosla dolu görünüyor.
If, when you open your eyes, the day is sunny and bright, so shall your future be. But if the day is full of storms, so shall be your life.
Gözlerini açtığında hava güneşli ve parlaksa, geleceğin de öyle olacak, ama fırtınalıysa hayatın da öyle olacak.
My life is already so full of joy as it is.
Benim hayatım yeterince renkli zaten.
You're all so cute and full of life.
Sizler küçük ve sevimlisiniz ve hayat dolu.
I'm sure he's hoping you'll pack me full of Prozac or lithium... ... so he can live out his life in peace.
Eminim kendi hayatını huzur içinde yaşamak için sizin bana Prozak ya da Lityum vermenizi ümit ediyordur.
And so life in the Shire goes on very much as it has this past Age full of its own comings and goings, with change coming slowly.
Ve Böylece Shire'da Yaşam Devam Ediyor Eskiden Bu Yana Olduğu Gibi. Gidenler Ve Gelenler Sayesinde Yavaş Yavaş Değişim Geliyor.
So fresh and full of life.
Çok taze ve hayat dolu.
So I said okay I'll give you twenty-five percent of my income for life whether this works or not but you've got to quit and write full time.
Kendilerinden Farklı Olan Her Şeyi Yok Etmeye Çalışırlar Sanat Yaratamadıklarından Sanatı Anlayamazlar
so young and full of life... of hopes.
bana nasıl olduğumu hatırlattı O kadar genc ve hayat dolu... ve umutlu.
So radiant, full of life, more alive than any person I have ever known.
Çok göz alıcı, yaşam dolu bir kızdı. Ondan daha canlı birini görmemiştim.
When I'm with him, life is full of possibilities and I haven't felt that way in so long, I've forgotten what it feels like.
Onunlayken hayat olasılıklarla dolu. Uzun zamandır böyle hissetmiyorum. Nasıl bir his olduğunu unutmuştum.
So, what was Audrey like growing up? Oh, she was just this great kid full of life and energy and so artistic.
Enerji dolu, sanatçı ruhlu harika bir çocuktu.