So they tradutor Turco
52,065 parallel translation
The police is in my pocket, so they bailed Amit out.
Polis çantada keklik, bu yüzden Amit beraat etti.
So I ate with... and I got to wax out of my teeth, and I didn't brush my teeth so they were stuck in my teeth for about a week.
O yüzden yiyince mumlar dişlerime yapıştı ve dişlerimi fırçalamadığım için mumlar bir hafta falan dişlerimde kalmıştı.
They were a bit worried because her waters had broken and nothing was happening, so they induced her and it was all fast and furious after that.
Biraz endişeliydiler çünkü suyu geldi ama hiçbir şey olmuyordu, onlar da onu ikna ettiler, sonrası çok hızlıydı.
The shot almost completely severed his femoral artery, so they're trying to stabilize him.
Kurşun neredeyse bütün uyluk atardamarını kopartmış o yüzden stabilize etmeye çalışıyorlar.
Oh. Well, just trying to make sure everybody's stocked up so they'll stay in their home and out of the Quarter, at least for the next week, you know.
Yalnızca herkesin, evinde kalıp beladan uzak duracak kadar stoğu olsun istiyorum.
You can actually take human cancer cells, put them in a petri dish, and you can drip the blood of those eating vegan, get about 72 % suppression in human prostate cancer cell growth in vitro, they wanted to try this again with women and breast cancer, so they said, "Let's see what a plant-based diet can do."
Aslında insan kanser hücrelerini alıp bir petri kabına koyup, içine vegan beslenenlerin kanından damlatabilirsiniz, in vitrodaki prostat kanseri hücresi büyümesinde yüzde 72 oranında yok edebilir, bunu kadınlardaki göğüs kanseri üzerinde tekrar denemek istediler, ve "Bakalım bitki temelli beslenme ne yapacak?" dediler.
I ordered a second autopsy so they'll have to come clean.
İkinci bir otopsi önerdim böylece itiraf etmek zorunda kalacaklar.
They did have enough evidence so they let me go.
Gitmem için yeterli kanıt vardı bu yüzden beni saldılar.
People get depressed, and so they drink.
İnsanlar depresyona giriyor ve içiyorlar.
They don't seem to care about our lives, so why we gotta give a shit if they live or die?
Biz yaşamışız, ölmüşüz, onların umurunda değil, bizim neden olsun?
They cut all the phones and TVs so we couldn't hear the news and get mad.
Haberleri izleyip kudurmayalım diye telefonları ve televizyonları kestiler.
They're so clean.
Çok temizler.
Doctors are always so bad at looking after themselves, aren't they?
Doktorlar kendilerine hiç dikkat etmiyorlar, değil mi?
They're not gonna let us in to Whitespire until you've been crowned high king, so...
Kral olarak taç giymediğin sürece Wellspring'e gitmemize izin vermeyecekler.
Her brain stem's good, so, unless one of them goes down They'll let her out.
Beyin sapı iyiymiş, o yüzden şişlik inerse bırakacaklarmış.
So that they don't get raped.
Böylelikle tecavüze uğramayacaklar.
They are so cute.
Çok sevimliler.
They're so charming.
- Çok büyüleyici.
- So you're saying that... - Hmm? - They've copied the entire world?
Yani, söylemeye çalıştığın dünyayı ve tüm evreni kopyaladıkları mı?
No other guests, so Harry and Dylan can make as much noise as they like.
Başka misafirimiz yok. Harry ve Dylan istediği kadar gürültü yapabilirler.
Where she would look at somebody so hard. That you would think that they were gonna burst into flames.
Birine öyle bir bakardı ki bir anda ateş alacaklar sanırdın.
So, if your kid wears a Disney character T-shirt, they will...
Mesela çocuğun Disney karakterli bir tişört giymişse
So, what do they do?
Peki ne yapıyorlar?
They didn't have plain mint, so I got you raspberry mint.
Sade yoktu, bu yüzden çilekli aldım.
They were professionals. Hired killers. What, so cops?
- Profesyonel kiralık katillerdi.
So the shooters on the train, they were... Exactly.
- Trendeki tetikçiler.
So I guess they asked you.
Sanırım sana sordular.
If these girls are going to get so blind drunk they can't think straight, inevitably...
Bu kızlar eğer sağlıklı düşünemeyecek kadar içiyorsa, o zaman...
You're gonna be one of those high school couples that gets married after college, and they have kids, and it's so cute.
Üniversiteden sonra evlenen ve çocukları olan şu liseli çiftler gibi olacaksınız ve bu çok tatlı.
And the people who weren't infected became so terrified of those who were, they started shooting the infected on sight.
Virüs bulaşmamış insanlar onlardan korktu ve gördükleri yerde vurmaya başladılar.
2008, the global dairy industry got together at a meeting and explicitly read their agenda, was to neutralize the negative impact of milk fat by regulators and medical professionals unquote, so what do they do, they funded studies.
2008'de süt ürünleri endüstrisi bir toplantıda bir araya geldi ve amaçlarının süt yağının yasa yapıcılar ve tıp çalışanları nezdindeki olumsuz imajını nötrleştirmek olduğunu açıkça söylediler. Bu amaçla bazı çalışmalara fon sağladılar.
So, what they're really saying is that eating eggs is just as bad as eating a McMuffin.
Yani aslında söyledikleri şu : yumurta yemek McMuffin yemek kadar zararlı.
And that's why in many parts of the country they warn you, don't have more than so many of these fish a week because getting too much mercury can kill you.
Bu yüzden ülkenin birçok yerinde bir haftada şu miktardan fazla balık yemeyin şeklinde uyarılar var. Çünkü fazla cıva almak sizi öldürebilir.
[Kip] The industry's lobbying power is so strong that they can create laws and push through legislation that doesn't benefit Americans in any way, such as ag-gag laws that criminalize whistle-blowing or photographing abuses by this industry.
Sektörün lobicilik gücü o kadar yüksek ki kanun çıkartıp mevzuatlara geçirebiliyorlar. Bunu Amerika'nın faydasına olmayan bir yolla yapabiliyorlar. Örneğin bilgi uçurmayı yasaklama veya fotoğrafla taciz gibi tarımdaki susturma kanunları bu sektörce çıkarılabiliyor.
So, any little thing that comes up, man, they beat it to death.
Yani, ortaya çıkan her küçük sorunu, yani insanı öldürüp yok ederler.
Just like animal agriculture, they are so powerful, they write their own laws that have had activists imprisoned to silence them.
Tıpkı hayvan tarımı gibi, onlar da o kadar güçlüler ki, kendi kanunlarını yazıyorlar. Kanunlarla aktivistleri hapse attırıp susturuyorlar.
Even rheumatoid arthritis, it can be so dramatic when you see these poor souls just absolutely crippled with rheumatoid arthritis go plant-based, and then they come off their medication.
Hatta romatoid artrit ile topallayan zavallı ruhları gördüğünüzde çok dramatik olabiliyor, bitkisel beslenmeye geçtiklerinde ise ilaçlarını bırakıyorlar.
So, they're not just kinda neutral, but, they're actually actively opposing nutrition education.
Yani, bunlar tarafsız değiller ama aktif olarak beslenme eğitimine karşılar.
Ironically, when patients come to doctors with questions, they assume that the doctor knows something about nutrition and so it's kind of a double whammy that doctors haven't been taught much about nutrition.
İronik olan şu ki, hastalar doktorlara sorularla geldiklerinde doktorun beslenme konusunda bilgi sahibi olduğunu var sayıyorlar. Beslenme hakkında doktorların eğitim almamış olması, bir bakıma çifte sorun.
So, I've had people go vegan, and they come back to me and they're like,
Vegan olma kararı veren hastalarım oldu.
They didn't have Fuji apples, so I got you Honeycrisp.
Fuji elma kalmamış. O yüzden Honeycrisp elma aldım.
You make them love you so much that when they're up against it, their loyalty will make them act against their own best interests.
Kendini onlara o kadar çok sevdir ki, sana karşı çıktıklarında sadakatleri yüzünden, kendi çıkarlarına ters şekilde hareket etsinler.
As long as you tell me who you know in ogygia and why they want you so bad.
Ogygia'da kimi tanıdığını ve seni neden bu kadar çok istediklerini söylersen.
They tracked me down using my cell phone, so I brought it to Jep's to try and figure out
- Telefonumu kullanarak izimi sürdüler ben de, kime çalıştıklarını öğrenmek için...
They're saying Wes died in the fire, and it's not true, so...
Wes'in yangında öldüğünü söylüyorlar ama bu doğru değil o yüzden...
So it's possible they separated before Wes died.
Muhtemelen, Wes ölmeden ayrıldılar.
They'll be so relieved to hear you're not locked up in that hellhole anymore.
Artık o cehennem çukurunda olmadıklarını duyduklarında çok rahatlayacaklardır.
So why haven't they approached us yet?
- Öyleyse neden henüz bize gelmediler?
You're the one they listen to, so...
Dinledikleri tek kişi sensin, o yüzden..
I'm crazy, but I'm not so crazy to think that they'd let me within 100 yards of that campus.
Deliyim ama o kampüsün 100 metre civarına yaklaşmama izin vereceklerini düşünecek kadar değil.
I have to say, it's never been so rewarding to teach game theory to the tops of a bunch of 18-year-olds'heads while they're busy sexting each other.
Birbirlerine seks mesajı atmakla meşgul 18 yaşındaki çocuklara oyun teorisini anlatmak pek de çekici gelmedi.
so they say 128
so they are 24
so they said 22
so they tell me 36
they 3238
they are 1447
they are coming 72
they aren't 58
they can't see you 17
they're 1306
so they are 24
so they said 22
so they tell me 36
they 3238
they are 1447
they are coming 72
they aren't 58
they can't see you 17
they're 1306
they are my friends 21
they have 241
they said 545
they come 53
they don't 727
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they are delicious 17
they have 241
they said 545
they come 53
they don't 727
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they are delicious 17
they do 1025
they can't 247
they did 777
they are good 26
they are here 88
they don't like me 19
they don't work 32
they're not happy 17
they told me 111
they don't give a shit 20
they can't 247
they did 777
they are good 26
they are here 88
they don't like me 19
they don't work 32
they're not happy 17
they told me 111
they don't give a shit 20