English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / So they tell me

So they tell me tradutor Turco

338 parallel translation
So they tell me.
Bana da söyledi.
The liquor is good, so they tell me.
İçkiler güzel, öyle diyorlar.
So they tell me. It's a fair gamble, especially if there's no limit.
Öyle söylüyorlar Adil bir oyun Özellikle de limit yoksa
- So they tell me. But nevertheless, you were off the beat.
Öyle diyorlar, ama yine de uymuyordunuz.
Scotch. - So they tell me.
- Bana da öyle söylediler.
She is a great actress, so they tell me.
O büyük bir şarkıcıdır, bana böyle anlattılar.
And you've never seen, So they tell me
And you've never seen, So they tell me
Or so they tell me.
Ya da onlar öyle diyorlar.
- So they tell me.
- Öyle diyorlar.
Yeah, so they tell me, especially when the husband's away.
Evet, öyle diyorlar, özellikle koca evde değilse.
Colonel Bouvar passed away in his sleep, so they tell me.
Albay Bouvar uykusunda öldü.
Apparently, or so they tell me, he's so happy he hasn't felt the need to address himself to anyone for two weeks.
Görünüşte, ya da bana söylediklerine göre çok mutlu... İki haftadan beri kimseyle konuşma ihtiyacı hissetmemiş.
All imported stock, so they tell me.
Ayrıca tamamen ithal malzeme ile dolu olduğunu söylediler.
So they tell me he did it. But I don't believe it.
Sonra bana onun yaptığını söylediler.
Yeah, so they tell me.
Evet Onlarda öyle söyledi.
So they tell me, yes.
Size nasıl anlatayım, evet.
So they tell me.
Bana da öyle söylediler.
So they tell me. Twice.
Bana öyle söylediler.
Well, even closer than that sometimes, so they tell me.
Duyduğuma göre, bazen daha da yakından.
Tell him the cops couldn't get me no other way, so they hired a couple of gunmen.
Polislerin beni yakalayamadıklarını, kiralık katil tuttuklarını söylersin.
- So they were kind enough to tell me downstairs.
- Aşağıda da öyle demişlerdi zaten.
Oh, and could you tell me, does that train carry tramps, and if so, where do they get on?
Bu arada, bu tren serserileri taşıyor mu acaba? Evet ise, nereden biniyorlar?
How's a man's chances of improving a pair? - Not so good, they tell me.
Bir çift kartla iyi seyler basarmak için vaziyet nasiI
I was terrified they'd send me home if they found out, so I asked her not to tell.
Eğer öğrenirlerse beni eve gönderirler diye korkuyorum. Bu yüzden kimseye söylememesini istedim.
They tell me it's gonna be cold... so wear your long johns and two pairs of pants. Three, if you can get them on.
Hava çok soğuk olacak dediler... o yüzden uzun don ve üst üste iki, hatta giyebilirseniz üç pantolon giyin.
They never asked me if you were there the night of the murder... so I didn't think it was wrong not to tell them anything.
Onlar bana cinayet gecesinde orada olup olmadığınızı sormadıkları için ben onlara bir şey söylememekle yanlış bir şey yapmadım
But it's so funny, I tell you, when they call me Katharine, lots of times I can't tell the difference and I don't answer.
Bana Katharine dediklerinde üzerime alınmam.
So what happened then? Don't tell me they couldn't find her.
Bana Onu bulamadıklarını söyleme.
Who are youto stand here so high and mighty and tell me I should leave here where they say,
Kim oluyorsun da, kalkmış yukarıdan atıyorsun?
Well, you remember how them dogs do when they come through here... so you can tell me about it someday, okay?
Köpeklerin burada ne yaptığını unutma böylece bir gün bana anlatırsın, tamam mı?
So, Mr. Franklin, tell me, uh, why do you think that they left your partner's body out there on the lawn like that?
Öyleyse, Bay Franklin, söyleyin bana, uh, ortağınızın cesedini çimende niçin öyle bıraktıklarını düşünüyorsun?
They tell me the area begins to swell, fills up like a balloon until the pressure is so great the bleeding stops.
Kanayan yer şişiyor ve bir balon gibi doluyor ta ki, basınç aşırı yükselip kanama duruncaya kadar.
- So they made it out through the pipe? - Then tell me where they are!
Hortumdan çıkmadılar ya bunlar!
How come you can tell me so much and they can't tell me nothing?
Sen nasıl bu kadar şey anlatıyorsun da onlar susuyor?
So tell me what they were doing.
- Evet, veriyorum. O zaman ne yaptıklarını söyle.
So I tell them I'm a pro jock and who do you think they give me?
Onlara profesyonel olduğumu söylüyorum. Bana kimi veriyorlar dersin?
They tell me so.
Öyle diyorlar.
God, I love nurses. They're so disgustingly clinical! Tell me, Captain Blackadder...
Yarın hiç öyle kuzu gibi uysal olmayacağım.
You know, I know a lot of good writers, and all the writers that I knew, they used to get up, so they used to tell me,
Bilirsiniz, İyi graffiticilerin bir çoğunu biliyorum, ve tüm writerları biliyordum, Onlar ayakta durmaya alışkın, yani bana söylemeyede,
If they arrest me before I finish my story, make them give me time so that I may tell you the whole truth.
Eğer hikayemi bitirmeden önce beni tutuklarlarsa bana zaman vermelerini sağlayın. Bölyece size gerçekleri anlatabileyim.
They'd laugh their asses off, and you'd probably tell them you were doing it with me so they'd forgive you for being seen with me.
Kıçlarıyla gülerler. Belki beni becerdiğini söylersin de benimle görünmeni affederler.
Jesus they're so young, here tell me something
Tanrım, ne kadar da gençler. Söyler misin bana...
Tell me about these "oppressed masses", what are they so worked up about?
Bana şu'baskı altındaki kitlelerden'bahseder misin? Bunların amaçları nedir?
So tell me, do they do a good working breakfast here?
Söyle bakalım buranın kahvaltısı güzel midir?
They tell me they don't want my help, don't need my help. So I'm gonna go.
Yardımımı istemiyorlarmıs.
It was really big, and they let me ring the bell. But when they took the picture, my back was turned, so you couldn't tell it was me. But they made me buy one anyway.
Gerçekten çok büyüktü, ve çanını çalmama izin verdiler, fakat fotoğrafı çektiklerinde arkam dönük çıkmıştım, yani sizi anlayabiliyorum, ve gene de bana o resimden bir tane aldırdılar kucağınıza oturabilir miyim?
You want me to tell you that so they can cut it out of you?
Sana bunu söyleyeyim de seni öldürsünler mi?
They tell me what I want to hear so they can get what they want.
Bana duymak istediklerimi söylerler böylece istediklerini alırlar.
So as long as they're holding the pink slip, I go where they tell me.
Bu yüzden, onlar için çalıştığım sürece, bana söyledikleri yere giderim.
So tell me, tell me, are they nice people?
bu insanları seviyor musun?
So they tell me.
- Leopar var mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]