Sun tradutor Turco
25,844 parallel translation
You drive, I'll hide under a blanket to stay out of the sun, and... - there's underground parking in the hotel.
Sen sürersin ben de güneşten uzak durmak için battaniyenin altına girerim otelin kapalı otoparkı var.
Do so now or you will not live to see the sun rise tomorrow.
Öyle yapın yoksa yarın güneşin doğduğunu göremeyeceksiniz.
And tomorrow the sun will rise again.
Ve yarın yine güneş doğacak.
Yeah, even the darkest night will end, and the sun will rise.
Evet, en karanlık gece bile sona erecek ve güneş doğacak.
[Laughs] Sun salutations and blackberry sangria?
Ağududulu votkayla güneşi selamlama mı?
You're Galereto, right?
Sen Galereto'sun, değil mi?
- Simon, get out of the sun.
- Simon, güneşten uzak dur.
But I might be a little bit late, you know, with the sun and all.
Ama biraz geç kalabilirim, güneş falan var ya.
Simon, it's 6 : 00 a.m. The sun's almost up.
Simon, saat sabahın 6'sı. Güneş doğmak üzere.
Sun feels good on the face, doesn't it?
Yüzüne vuran güneş iyi hissettiriyor değil mi?
And I'd advise you to check your watch because I've been out in the sun on my feet all day without a bite to eat since 6 : 00 AM.
Saatini kontrol etmeni tavsiye ederim. Çünkü bütün gün güneşin altında ayakta bekledim. Sabah 06 : 00'dan beri bir şey yemedim.
Here's the thing. Encanto Oculto is a solid week of sun, drugs, and magical art.
Şu var ki Encanto Oculto Güneş, uyuşturucu ve büyülü bir sanat haftası.
He was the most useless servant under the sun.
Dünya tarihinin en işe yaramaz hizmetçisiydi.
And He exposes them, and they lie there... grunting in the sun, stinking to high heaven.
O kendini gösterdiğinde, buradaki yalancılar... cennete gitmek için yalvaracaksınız.
You are, larkwood.
Sen Larkwood'sun.
Ah, just these... white flecks... flowing... glowing in the sun.
O beyaz parçalar uçup, güneşin altında parıldıyorlardı.
Remember, when you're... finished, throw that thing into the sun.
Grant! Unutma işin bitince o şeyi güneşe fırlat.
Sun just came up.
Güneş daha yeni doğdu.
He used to hang'em up on crosses, wait for the sun to come up.
Eskiden kesişimlerde takıIırdı, güneşin doğmasını bekler.
They guarded the Sun God as he journeyed through the Underworld, clearing a path for the Sun to rise again.
Yeraltı dünyasında dolaşarak Güneş Tanrısını koruyorlardı, güneşin yeniden yükselmesi için yolu temizliyorlar.
Brasa's the Sun God.
Güneş Tanrısı Brasa.
Xibalbans have always tortured culebras with the sun.
Xibalbanlar yılanlara her zaman güneşle işkence etmiştir.
We built tunnels to hide from the sun, undetected.
Güneşten korunmak için tüneller yaptık.
Any little bit of sun, flame, or even a spark'll set that shit right off.
Çok az güneş ışığı veya ateş hatta bir kıvılcım bile bunu direk patlatır.
I'm the rat, and I got the Sun God nipping'at my tail.
Fareyim ve arkamda kuyruğumu sıkıştıran bir güneş tanrısı var.
Burning, burning in the desert sun.
Çöl ateşinde yanıyor da yanıyor.
And when the sun comes out from behind that moon, you got one job and one job only, and that is to save tu hermanito.
O ayın arkasından güneş çıktığında, tek bir görevin var, kardeşini kurtarmak.
String'em up in the sun, just to watch them burn.
Güneşin altına bağlayıp yanmalarını izlemeye.
The sun heats up all the air in these bubbles...
Güneş bütün bu baloncukların içini ısıtacak...
And the sun will shine on them.
Ve üstlerine de güneş doğacak.
♪ When you feel like an ocean being warmed by the sun
♪ Okyanusu bir güneşin ısıtması gibi hissetmeye başladığın an...
and then pull down my Spanx,'cause you gotta put it where the sun don't shine, baby.
Ve iç çamaşırımı indiriyorum. Çünkü iğneyi güneş görmeyen bir yere yapman gerekiyor tatlım.
- You are her.
- Sen o'sun.
You're the next her.
Sen sıradaki o'sun.
You're Calista Secor.
Sen Calista Secor'sun.
Now to present my manhood to the sun.
Şimdi erkekliğimi güneşe sunuyorum.
So... you're Raymond Reddington?
Yani... Sen Raymond Reddington'sun?
It's owned by a friend. Yong-sun Hopgood.
Yong-Sun Hopgood adında bir arkadaşın mekanı.
We're gonna be lying on a beach under the sun.
Güneş altında bir kumsalda yatıyor olacağız.
"that all the world will be in love with night and pay no worship to the garish sun."
"... bütün dünya geceye aşık olacak... " "... ve güneşe sırt çevirecektir. "
Sun's coming up.
Güneş geliyor en.
Everyone sat in the yard, sweating in the sun, and refused to move until the prison changed its policies on job hiring.
Herkes avluda güneşin altında oturup cezaevinin işe alma politikası değişene dek kalkmayı reddetmişti.
There's sun.
Güneş görüyor.
We might as well wish for the sun to rise at night.
İstersen güneşi batınca doğduralım.
A whole city dedicated to his new religion of the sun.
Bütün şehir yeni Güneş dinine adanmış.
But of course, his people didn't want to be sun worshippers.
Ancak halkı güneşe tapmak istememiş.
"The lord of the two lands... Amun-tut-ankh... -" given life, like the sun, lives forever. "
"İki diyarın efendisi Amun-tut-ankh Güneş gibi hayat verir, sonsuza kadar yaşar."
- You need some sun. - Ma...
Sen biraz güneş almalısın.
You're Evie Cho, right?
- Sen Evie Cho'sun değil mi?
And heads so big, they blot out the sun.
- Kafamız o kadar büyük ki güneşi kapatabiliriz.
I mean, not to be rude, but you did say that your heads blocked out the sun.
Kabalaşmak istemem ama kafanızın güneşi kapattığını söylemiştiniz.
sunshine 583
sunny 272
sunday 325
sunset 54
sunday funday 17
sundance 28
sunrise 54
sunni 22
sunil 38
sung 192
sunny 272
sunday 325
sunset 54
sunday funday 17
sundance 28
sunrise 54
sunni 22
sunil 38
sung 192
sunscreen 22
sunflower 22
sunlight 34
sundays 20
sunglasses 55
sunny day 18
sunbae 132
sunbaenim 18
sunday morning 38
sunday afternoon 19
sunflower 22
sunlight 34
sundays 20
sunglasses 55
sunny day 18
sunbae 132
sunbaenim 18
sunday morning 38
sunday afternoon 19